Önceki gün, Üçüncü Dünya Savaşı için düğmeye basıldı mealinde bir yazı paylaştım.
Gerekçeleri de şöyleydi;
ABD neden dünyanın en yeni ve en büyük uçak gemisi olan USS Gerald R. Ford'u, ikinci uçak gemisi Dwight D. Eisenhower'ı İsrail kıyılarına gönderdi?
Ayrıca neden özel harekât kuvvetlerinden oluşan profesyonel bir ekibi İsrail’e sevk etti?
ABD’nin dışında İngiltere ve Fransa neden bu askeri güce takviye olarak bölgeye donanma gönderdi!
Bu orantısız ve anormal büyüklükteki askeri gücün asıl hedefi neresidir?
Bunun dışında iki yıldır Dedeağaç ve Ege adalarına yapılan anormal askeri yığınağın, Doğu Avrupa’ya yapılan planlı askeri yığınağın, Romanya’da ABD ve Fransa silahlı kuvvetleri tarafından yapılan askeri tatbikatın manası nedir?
Türkiye’de yıllar önce sınırların mayından temizlenip yol geçen hanına dönmesinin, içerisinde ne olduğu belirsiz milyonlarca mülteci sokularak demografik yapının dönüştürülmesinin, Ergenekon operasyonu ile TSK’ya zarar verilmesinin, sosyo-ekonomik yapının çökertilmesinin, Irak ve Suriye’nin terörize edilerek parçalanmasının, o bölgelerde konuşlandırılıp başta Türkiye olmak üzere bölgenin başına bela edilen PYD ve PKK terör örgütlerine yapılan büyük mühimmat ve eğitim desteğinin bu planla bir bağlantısı var mıdır?
Bugün de Arslan Bulut’un, bu tezi destekleyici “Düşmanın dediğini yaparak düşmanla mücadele edilir mi?” sorusun cevabını aktarayım;
ABD Başkanı Biden, 6 Temmuz 2022’de, 9 Arap ülkesinin liderlerinin katılımıyla düzenlenen "Cidde Güvenlik ve Kalkınma Zirvesi"nde konuşmuş ve “Dünyada ve Orta Doğu'daki düzeni baltalamaya yönelik çabalara şahit oluyoruz.
ABD, Orta Doğu bölgesinde aktif bir ortak olmaya devam edecektir. Asla çekip gitmeyeceğiz ve bölgede Çin, Rusya veya İran tarafından doldurulacak bir boşluk bırakmayacağız." demişti.
Biden, 22 Mart 2022’de de "Artık bir şeylerin değişme zamanı geldi. Yeni bir dünya düzeni kurulacak ve biz buna önderlik etmeliyiz. Bunu yaparken özgür dünyanın geri kalanını da birleştirmemiz gerekiyor." diye konuşmuştu.
Önceden hazırlanmış bu konuşmalar, ABD’nin resmî politikasını yansıtıyordu.
Nitekim ABD, Hamas saldırısı bahanesiyle, uçak gemileriyle Doğu Akdeniz’e yerleşti ve Biden, Orta Doğu için yeni bir gelecek inşa edeceklerini söyledi. Biden, İsrail’in yaptığı kitlesel sivil katliamlarını, mesela hastane bombalamasını bile “diğer taraf yaptı” diyerek örtmeye çalıştı.
ABD yönetimi, İsrail’in kara harekâtına girişmek için beklemesini istedi. Bu arada ABD Başkanı Joe Biden, İsrail ve Ukrayna'yı desteklemek için Kongre'ye "acil bütçe" talebinde bulunacağını söyledi. Biden, İsrail hükûmetini 'öfkenin gözlerini bürümemesi' gerektiği konusunda uyardığını söyledi ve konuşmasında "Hamas ve Putin demokratik komşularını yok etmek istiyor" ifadelerini kullandı.
ABD Kongresi'nden talep edeceği bütçenin daha önce hiç görülmemiş şekilde İsrail'in güvenliğine olan bağlılığını teyit edeceğini aktaran Biden, "Bu akıllı bir yatırım. Nesiller boyunca Amerikan güvenliğine kâr sağlayacak." dedi.
Washington Times yazarı Charles Hurt, “Biden, iki yeni savaşı finanse ediyor” başlıklı yazısında “Biden'ın politikaları petrol fiyatlarını artırırken, Rusya ve İran devasa bir zenginliğe kavuştu. Ve sanki bu yeterince yıkıcı değilmiş gibi Biden ayrıca Rusya ve İran'a yönelik yaptırımlardan da feragat ederek onların petrol ekonomilerini harekete geçirdi. Şimdi Biden, vergi mükelleflerinden, müttefiklerimiz Ukrayna ve İsrail adına savaşı finanse etmek için 100 milyar dolar daha sağlamalarını istiyor.” diye yazdı.
100 milyar dolar, büyük para. ABD, bu kadar parayı, Hamas ile mücadele için ayırmadı herhalde... Öte yandan, ABD’nin terör örgütü olarak kabul ettiği bütün yapılanmalar, kendi eseridir. Öyleyse, Putin de “Bush ve El Kaide”, “Bush ve Taliban” veya “Obama ve IŞİD” diyebilir...
Tabii Türkiye de “Biden ve PKK/YPG” diyebilir!
Kendi kurduğu terör örgütlerinin faaliyetlerini bahane ederek Orta Doğu’ya müdahale gerekçesi oluşturan ABD, bu yöntemle, Afganistan, Irak, Libya ve Suriye’yi kan gölüne çevirdi. Şimdi de bölgeye yeni bir gelecek inşa etmekten söz ediyor.
Putin, “Doğu Akdeniz’deki uçak gemileri, Karadeniz’de uçurduğumuz süpersonik füze yüklü uçaklarımızın menzili içindedir” dedi. Ardından Putin’in kalp krizi geçirdiği veya zehirlendiği iddiaları ortaya atıldı. Bu yazıyı yazdığım saate kadar Rusya bir açıklama yapmadı.
Elon Musk, “Uyurgezer bir şekilde 3. Dünya Savaşı'na doğru gidiyoruz” uyarısında bulundu ama böyle bir ortamda, Gazze gazıyla Türk askerinin sırtından dünyaya efelenenler var...
Cephede sadece İsrail yok ki, ABD var, İngiltere var, Fransa var... Bunlar, Türkiye’nin NATO’daki sözde müttefikleri... Türkiye, Gazze’de müttefikleriyle mi savaşacak?
Türkiye’yi yöneten siyasi kadro, bu şartlarda iç cepheyi güçlü tutmanın yollarını arayacağına, Cumhuriyet’in 100’üncü kuruluş yıldönümü kutlamalarını Gazze’de yaşananları gerekçe göstererek ötelemeye çalışıyor, bir taraftan da İsveç’in NATO’ya alınmasına yol veriyor...
Yani hem Gazze diye ağlıyorlar, hem Gazze’de katliam yapan İsrail’in koruyucusu ABD’nin taleplerini yerine getiriyorlar hem de içeride devleti temelinden sarsıyorlar. ABD, İngiltere ve Fransa da bunu istemiyor mu zaten... “Atatürk’ten, ulus devletten vaz geçin” diyen onlar değil mi?
Ne dersiniz?
Düşmanın dediğini yaparak düşmanla mücadele edilir mi?