GEÇEN hafta 8 Mart Dünya Kadınlar Günü idi; geride kaldı. Ülkemizde tüm siyasiler, bakanlar, vekiller, valiler, kaymakamlar, belediye başkanları ve bölgelerin ileri gelenleri çeşitli süslü kelimeleri bir araya dizerek nutuklar çekti…

Geride kaldı… Unutuldu… Bitti…

Herkes ama herkes işin süsünde, cilasında… İşin kökenine inen, gerçekte bir kartopu misali büyüyen kadın hakları konusunda ciddi adımlar atılmıyor…

Kadınların başına gelen acı olaylar alabildiğine devam ediyor…

İşin içinde öldürme, tecavüz, suistimal, dayak (cennetten çıkma ya) ve yaşamında önemli kısıtlamalar…

Çok şükür… Çevremizdeki birçok ülkeden iyi durumdayız lâkin, bu bize yetmez… Bırakın kadını, insan haklarında daha çok gerilerdeyiz…

Kısacası Türkiye’de kadın olmak zordur…

BİR YILDA 338 KADIN ÖLDÜRÜLDÜ!

Cilalı laflar, bir yıl önce 2023’ün 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde de söylenmişti…

Şunu yapacağız, bunu yapacağız… Kadınımızı ezdirmeyeceğiz… Yapanlara en ağır cezalar vereceğiz…”

Hangisi gerçekleştirildi?

Hiç gerçekleştirilseydi, geride kalan bir yıl içinde, yani 2023’ün 8 Mart’ından, 2024’ün 8 Mart’ına kadar 338 kadın öldürülür müydü?

Üstelik, elinde pankartlarla sokaklarda hak arayan kadınlar yine itilip kakıldılar… Neydi taşıdıkları pankartlardaki istekleri;

Sesimize kulak verin…”

Kadın ölümlerine son!”

İstanbul Sözleşmesi’ne dönülsün!”

Kadın da bir insandır…”

Kadına dayağa son!”

Tecavüzler bitsin!”

Kadınların hayatı güvence altına alınsın!”

Bu pankartların hangisi haksız bir talep? Ya da şöyle soralım;

Ülkemizde kadına şiddet olmasaydı, bu tip talepler olur muydu?”

TALEPLERİ İNSANCA YAŞAMAK

Öldürülen 338 kadın cinayetinden 248’i bir kere şüpheli ölüm. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu, bir basın açıklaması yaptı geçen hafta.

Platformun avukatlarından Esin İzel Uysal, 8 Mart’ta şöyle bir konuşma yaptı:

Geçtiğimiz 8 Mart’tan bu 8 Mart'ta 338 kadından 212’si evlerinde öldürüldü. 338 kadının 134’ü evli olduğu erkek tarafından 47’si birlikte olduğu erkek tarafından 36’sı eskiden evli olduğu erkek tarafından 17’si ise eskiden birlikte olduğu erkek tarafından öldürülmüş.  Bu tabloya baktığımızda şunu görüyoruz, kadınlar çoğunlukla evlerin içerisinde öldürülüyor ve en yakınlarındaki erkekler tarafından öldürülüyorlar…”

BU RAKAMLAR BİZE YAKIŞIYOR MU?

Yukarıda zikredilen rakamlar Uganda’da ya da Eritre’de, Çad’da yaşanmıyor… Bu olaylar, bizim ülkemizde yaşanıyor…

Ağzına mikrofonu alanlar bolca nutuk sallıyor…

Sanırsınız ki, süre gelen yarayı çözecek, kadınlarımıza en başta “yaşam hakkı”nın teslimi konusunda büyük çaba sarf edecek…

Ne gezer… 8 Mart geçiyor… Verilen sözler, edilen laflar; süslü demeçler son buluyor… Sen sağ, ben selamet…

Türkiye, kendisine hiç ama hiç yakışmayan bu yolda ilerlemeye, (pardon tökezlemeye) devam ediyor.

Ne acı değil mi?

Taa bin yıl önceki Selçuklu ve öncesindeki devlet yönetimlerinde kadına üst düzeyde görevler verilirken, şimdi asırlar sonra gelinen bu noktada kadına çeşitli ölüm şekilleri reva görüldü…

Kurşunlanarak mı ölmek istersin…

Tecavüze uğrayarak mı?

Bıçaklanarak mı?

Dağa kaldırılacak mı?

Hangisi… Seç ve birini beğen!

TÜRKİYE’NİN EN ÖNEMLİ SORUNU

Dünyanın nüfusu 8 milyarı aşıyor… Bu nüfusun yarısı, yani 4 milyarı kadın… Ülkemizde de nüfusa vurduğunuzda aşağı yukarı yarı yarıyalar.

Fakat okutulmuyorlar…

Sürünmeye…

Dışlanmaya…

Cahilliğe mahkûm bırakılıyorlar…

Türkiye’nin asıl kanayan yarası burasıdır… Çünkü kadınını ağlatan, koruyamayan, geliştiremeyen bir toplumun hiçbir zaman iki yakası bir araya gelmez… Gelmiyor da zaten…

Daha önce okuduğum bir şiir, kadına verdiğimiz, daha doğrusu veremediğimiz değeri şöyle anlatıyordu. Şiirin başlığı “KADINA VERİLEN DEĞER” idi. Son kıtasını nakledeyim:

Ve siz teşhir ettiniz, kokuttunuz etini,

Sevin artık kadını, verin hürriyetini…

Nice arzu emele yem ettiniz kadını;

Vah… Yazık… Kirlettiniz o tertemiz adını…”

Hoşça kalın…

************

ANLAMLI SÖZ

Kadınların maruz kaldığı duygusal, cinsel ve psikolojik şiddet ve klişeleşmiş sözler, doktor, “Bir kızınız olacak” dediğinde başlar…”

SHİRLEY CHİSHOLM

************