Ortalık öylesine toz duman, öylesine gürültülü, öylesine karanlık ki bazı sesler duyulmuyor, bazı çığlıklar işitilmiyor, bazı gerçekler görünmüyor.

Benim parayla aram hiç olmadı. Kısaca paraya karşı bir adam oldum hep. Sağ olsun para da hep bana karşı oldu. Aramızda ciddi bir mesafe var ne o bana yaklaşıyor ne de ben ona…

Paranın ekonomisinden, muhasebesinden, iktisabından kısaca kitap dilinden de hiç anlamam.

Tek bildiğim nerde bir karışıklık çıksa, nerde bir kavga olsa bu işten kim kazançlı çıkıyor diye bakarım. Hemen bakış açımı değiştiririm. Koca koca dünya savaşlarına ekonomik gözle baktığınız zaman algınız daha farklı oluyor çünkü. Truva savaşının Helen’in güzelliği için değil de Truva’nın ticari potansiyeli için 10 yıl sürdürüldüğünü düşünmek romantizmden uzaklaştırıyor insanı…

***

90’lı yıllara yakinen tanıklık ettiğim için ekonomiyle ilgili bir de ‘devalüasyon’ kelimesini çok iyi biliyorum.

Nedir devalüasyon? Halk tanımıyla, paranızın nanay olması…

Kitaptaki tanımı ise şu; “Devalüasyon, bir devletin resmi para biriminin diğer ülke dövizleri karşısında değer kaybettirilmesidir.”

Haber dilindeki karşılı ise ‘dolar arttı, euro zıpladı’ gibisinde olur. Tersten bakış açısı ise ‘Türk parası dibi gördü’.

Doları ele alalım. Ocak ayında 2,20 / 2,30 bandında seyreden dolar seçimlerin hemen ardından 8 Haziran günü 2,75 liraydı. Bugün ise 1 dolar alabilmek için cebinizden 3,04 lira çıkartmak zorundasınız.

Artık birçok Avrupa ülkesinde Türk Lirası 10’luk sitemle işlem görüyor. Döviz bürolarında 10 TL’nin karşılığı para birimi yazılıyor. Birçok ülke tv’sinde ve gazetelerinde TL döviz tablosundan çıkartıldı.

Türk parası müthiş bir değer kaybı yaşadı ve hızla yaşamaya devam ediyor. Lafın özü 6 sıfırı atarak kazandığımız değer sıfırlandı.

***

Taraf’tan Süleyman Yaşar, TİK rakamlarını şöyle değerlendirmiş: “Türkiye İstatistik Kurumu bu yılın ikinci çeyrek büyümesini açıkladı. Buna göre; Nisan – Mayıs – Haziran’da Türkiye ekonomisi Türk Lirası olarak sabit fiyatlarla geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 3,8 oranında büyüdü. Ama dolar geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 10,7 oranında küçüldü. Böylece son bir yılda milli gelir 799 milyar dolardan 772 milyar 337 milyon dolara geriledi. Böylece kişi başına gelir 10 bin 390 dolardan 9 bin 901 dolara düştü. İşte kişi başına gelir, on bin doların altına gerileyince, Türkiye orta gelirli ülkeler arasından çıkıp fakir ülke kategorisine doğru yol aldı.”

***

Ekonomide böyle büyük ve önümüzdeki günlerde çok başımızı ağrıtacağa benzer durumlar mevcut. Ancak biz malum sebeplerden dolayı ülke gündemimizi hiç bu noktaya getiremiyoruz. Canımız yanıyor, bunları konuşacak zaman değil…

Öte yandan da hızla yeni / yeniden seçime hazırlanıyoruz.

Bir seçimin en büyük argümanın ekonomi olması gerekir. İktidar partisi ekonomideki başarısı ve başarısızlığı ile sorgulanır. Muhalefet partileri ise ekonomiye katacaklarıyla oy isterler.

Peki biz bu seçim sürecinde ekonomiyi konuşabilecek miyiz? Hiç sanmıyorum.

Gündem maddelerimiz şimdiden belli; terör, PKK, HDP, HDP meclise girmesin, HDP meclise girsin…

***

Ekonomiyi kim konuşacak peki…

Türk parasının değersizleşmesinin hesabını kim verecek peki…

Göz göre göre devalüasyon yaşadık, bu gündem dahi olamadı. Türkiye’de iktidarlar ekonomik kriz yaşanmadan çökmez. AK Parti eliyle ekonomik kriz gizleniyor! Dikkatler çok daha büyük bir hassasiyete çekildi.

Artan terör olaylarına böyle baksak çok mu büyük bir komplo teorisi ortaya koymuş oluruz acaba…