GÜREŞ Ata Sporumuzdur demiştik. Efsane güreşçimiz Koca Yusuf’un mezarı, hâlâ “Kimsesizler Mezarlığı”nda… Önceki Güreş Federasyonu Musa Aydın, “Koca Yusuf’un mezarını Türkiye’ye getireceğiz” demişti; bir gelişme olmadı. Şimdiki Başkan Şeref  Eroğlu’na duyurulur!

Doğrusu çok sevinmiştim. Çünkü 1998’de Amerika’dan dönerken meydana gelen bir gemi kazasında kaybettiğimiz bu emsalsiz pehlivanın ilginç bir hayat öyküsü vardı.

GELİN, KISACA O YILLARA GİDELİM

Koca Yusuf, duruşu, mertliği, güreşteki  acı kuvveti ve ustalığı ve tabii ki, genç denecek yaşta Okyanus'ta boğulması ile her zaman ilgi odağı olmuştur.  Bilindiği gibi Edirne'de, birçok efsane pehlivanın mezarı başında her Kırkpınar Güreşleri’nde dualar edilir.

Ancak Koca Yusuf'un ülkemizde bir mezarı yok. Efsane pehlivanı çok kişi kaleme aldı. Herkes farklı yönlerden baktı.

Eldeki belgeler ışığında ve yazılıp çizilenlerle bir de biz anlatalım dedik:

Koca Yusuf,  henüz 16 yaşında genç bir pehlivan iken ortalıkta tam bir Kel Aliço fırtınası vardı. 56 yaşına kadar “Saray başpehlivanı” olan Aliço 27 yıl Kırkpınar Başpehlivanı olarak kırılması güç bir rekora imza attı.

Çırağı ise Adalı Halil'di...

BUNLARIN HER BİRİ BİR EFSANE!

Devrin birçok ünlü pehlivanı vardı:  Hergeleci İbrahim, Çolak Mümin, Filibeli Kara Ahmet, Kurtdereli Mehmet Pehlivan,  Filiz Nurullah, Kara Ahmet, Katrancı Mehmet, Makarnacı gibi…

Bunlara bir de Koca Yusuf eklendi. Ancak Yusuf, acı kuvveti ve güreş zekâsı ile yaşıtlarını bir bir aradan çıkarıp genç yaşında Kel Aliço'nun karşısına dikilmişti.

Uzun süren bir güreş sonrası açık düşürdü Kel Aliço'yu. Yılların Aliço'su, Yusuf'un kispetine vurarak yenildiğini kabul etmişt

Koca Yusuf, "Usta henüz yeterince açık düşmedin" tarzında itiraz edince de, saray başpehlivanı Aliço şöyle cevap vermişti:

"Aliço da ancak bu kadar açık düşer. Artık meydan senin Yusuf!"

Koca Yusuf o zamanki Osmanlı İmparatorluğu sınırlarında yalnızca Çolak Mümin'e yenik sayıldı. Yusuf, Çolak Mümin'i fazla ciddiye almamış, gafil avlanmıştı. Ancak göbeği gökyüzünü görmemiş, hafif yan düşmüştü. Hakem Kel Aliço idi ve 'Yusuf'u da yenen bulunur' hesabı, hemen Çolak Mümin'in elini havaya kaldırdı. Yusuf da buna itiraz etmedi.

 AVRUPA YOLCULUĞU BAŞLIYOR

Koca Yusuf'un 1894-97'lı yıllarda Avrupa seyahati başlar. Paris sosyetesi güreşe büyük önem vermektedir. Yusuf, Avrupa'da 3 yıl güreşti ve bu güreşlerde devrin en güçlü pehlivanları Olsen, Panns, Fournier, Raul, Gambier, Antonio Pierri ve Tom Cannon'u yenerek ününe ün kattı.

Paris'te yaptığı tüm güreşleri kazanınca, organizatörler, "Bir Türk'ü ancak başka bir Türk yenebilir" düşüncesiyle Hergeleci İbrahim'i çıkardılar Yusuf'un karşısına. Bu güreş, Hergeleci'nin ağzından ve burnundan kan gelmesiyle son buldu.  Zira Hergeleci, Yusuf'un paçasını kapınca, Yusuf da kendisine boyunduruğu vurmuştu.  
İzleyiciler, "Pehlivanı boğuyor" diye mindere fırladı ve güreş yarıda kalmıştı.

ALİ'NİN MAÇ YAPTIĞI SALONDA BİR TÜRK

Gerek Osmanlı sınırlarında gerekse Avrupa'da katıldığı tüm güreşlerde yenmedik rakip bırakmayan Müthiş Türk Koca Yusuf'un Amerika yolculuğu da bundan sonra başladı.

Bu yolculuk başladığında tarihler 21 Mayıs 1898'i gösteriyordu. Güreş yapılacak yer, bütün zamanların en büyük boksörü olarak kabul edilen Muhammed Ali'nin maçlarını yaptığı ünlü Madison Suquare Garden Salonu'ydu. Koca Yusuf serbest değil, grekoromen tarzında güreşecekti. Kendisine grekoromen güreşi öğretmesi için hoca tuttular ve bu çalışma da yaklaşık 2 ay sürdü. Suquare Garden'de dünyanın en güçlü pehlivanlarının kapışma tarihi gelmişti.
Koca Yusuf bu güreşlerde karşısına çıkan rakipleri bir bir yendi. Her birinin sırtını kısa sürede mindere yapıştıran Koca Yusuf şampiyon olmuş, büyük paralar da kazanmıştı. Ve artık aylarca ayrı kaldığı memleketine, eşine, çocuklarına kavuşmak istiyordu. Bu amaçla bilet aldı La Bourgogne isimli transatlantiğe…


SON GÜREŞİNİ OKYANUSLA YAPTI!

 Efsane güreşçimiz Koca Yusuf,  Fransız bandıralı La Bourgogne isimli transatlantikle Amerika'dan ayrıldığında tarihler 21 Mayıs 1898'i gösteriyordu. Yoğun bir sis vardı ve gemi kaptanı ezbere bir güzergâh takip ediyordu. Azor Adaları yakınlarında Koca Yusuf'un içinde bulunduğu gemi büyük bir hız ve gürültü ile Fransız bandıralı Cromartyshire adlı şileple çarpıştı. Atlas Okyanusu'nun üzerinde korkunç bir can pazarı yaşanmaya başladı.
Gemi batmadan filikalar indirildi suya… Koca Yusuf güçlüydü, yüzmeyi de iyi biliyordu. Bunun için birçok kişiyi taşıdı filikalara. Kendisi yorgun düştü fakat bir başka kadını kurtarmak için filikadan ayrıldığında bir baktı ki, okyanusta yapa yalnız. Çok uğraştı, yetişemedi filikaya.  Bu kazada tam 670 yolcu boğuldu, 41 yolcu kurtuldu. Boğulanlardan biri de Koca Yusuf'tu…

AMERİKAN BASINININ DÜŞTÜĞÜ NOTA BAKAR MISINIZ?


Ancak, ne hikmetse gemi personelinden ölen hiç kimse olmadı.  Kaza sonrası Amerikan basınında yazılanlar bizim açımızdan tabii ki, çok önemliydi. Çünkü Koca Yusuf'un güreşlerine büyük yer veren Amerikan basını, gemi kazasında yine ona özel bir yer ayırmıştı. Bir Amerikalı güreş yorumcusu şöyle tamamlıyordu makalesini:
"Eğer Koca Yusuf, Okyanus'un derinliklerinde yatıyorsa, kesinlikle yüzükoyun yatıyordur. Çünkü sağlığında onun sırtını kimse yere getirememişti. Okyanuslar da getirememiştir..." 
Evet… İşte, "Türk gibi kuvvetli" sözünün Avrupalıların beynine adeta kazınmasında başrol oynayan Koca Yusuf'un hikâyesi böyle.
Gemiden kurtulan 41 kişinin içinde bulunan yaşlı bir Fransız yaşlı kadın, "Beni ve birçok kişiyi güçlü, kuvvetli ve bıyıklı bir adam filikaya taşıdı. Ancak kendisini “filika batar” diye almadılar ve orada bıraktılar!" diye demeç verdi. Olaydan birkaç gün sonra Azor Adaları kıyısına birçok insan cesedi vurdu. Ada papazının anlatımına göre, içlerinde oldukça yapılı ve siyah bıyıklı bir cesedin bulunduğu ve kilise mezarlığındaki “kimsesizler bölümüne“ gömüldüğü öğrenildi.
Kırkpınar'da güreşen bütün efsane pehlivanların bir mezarı, bir mezar taşı var ancak bir tek mezarı olmayan da Koca Yusuf. ..

KOCA YUSUF’UN İDMANLARI DA FARKLI İDİ

*        Güreş tefrikalarının usta ismi rahmetli tarihçi Murat Sertoğlu'ndan dinlemiştim. Koca Yusuf, ağaçlara elense çekermiş. Yeni doğan bir buzağıyı kucağına alır, tarlayı baştan sona dolanırmış. Ertesi gün buzağı 1.5-2 kilo alır, ancak Koca Yusuf taşımaya devam eder. Daha doğrusu buzağı Koca Yusuf'un kucağında büyürmüş.
*       Koca Yusuf'un Bulgaristan'nın Şumnu ilçesinin Karalar Köyü'ndeki doğduğu evinin kapısında 400 kiloluk bir Süngüt taşı bulunuyor. Yusuf, bu taşı takla attırarak da idman yaparmış.
*       Koca Yusuf, Karalar Köyü'ndeki evini kendisi yapmış. Bu evin inşasında ağırlığı 200 kilo civarındaki meşe ağacını tek başına 2 metreye kaldırdığı söyleniyor.
*       Koca Yusuf'un en samimi arkadaşı Filiz Nurullah. 2 metre 15 santim boyunda ve 170 kiloluk bu dev adam, ölçülerinden dolayı çoğu zaman güreşlere alınmıyordu. Koca Yusuf ile kan kardeşi olarak birbirlerine karşı güreşmeme kararı almışlardı.
*       Koca Yusuf 1.90 boyunda ve 130 kilo ağırlığındaydı.
Kalın sağlıcakla…