Değerli okuyucular…

Yazınca, “Bardağın hep boş tarafını görüyorsun” diyorlar… Yazmayınca, “Gözleri var ama görmezler” diye suçlamalar başlıyor… Türkiye’de yazar olmak gerçekten dikenli yollarda yürümek gibidir…

Hatırlarsanız, Somali Cumhurbaşkanının oğlu Muhammed Hasan Şeyh Mahmud ülkemizde bir trafik kazasına karışmıştı. Genç motosiklet kuryesi Yunus Emre Göçer’in ölümüne sebep olan bu kaza sonrası karakoldan salıverilen Somali vatandaşı, daha sonra ülkemize gelerek mahkemeye çıktı ve yine salıverildi.

Oysa ki yüzde 75 kusurluydu ve cezai müeyyidesi ağırdı…

Fakat beklenen olmadı… Somali Cumhurbaşkanının oğlu Muhammed Hassan, 27 bin 300 lira cezasıyla kurtuldu. Yani bir vatandaşımızın hayatının karşılığı hepi- topu 900 dolar!

HUKUK, PARASI OLANA ÇALIŞIYOR!

Şimdi bu yapılanlar adalet mi?

Adaletin bu mu dünya?

Ben size söyleyeyim… Somali Cumhurbaşkanı devreye girdi… Hayatını kaybeden kuryenin ailesine “yüksek miktarda” para teklif edildi… Moto-kuryenin eşi ise, “Ölen nasıl olsa geri gelmeyecek. Hiç olmazsa bir miktar para alayım da çocuğumu ve geleceğimi kurtarayım” diye düşündü ve şikayetçi olmaktan vaz geçti…

Neticede, ölüme sebebiyet veren şahsa sadece 27 bin 300 lira para cezası kesildi…

Yani bir yerde, ölen, öldüğü ile kaldı…

Adalet Bakanı Yılmaz Tunç ise bu olayı şöyle yorumluyor:

"Taksirle işlenen suç, mahkemenin takdiri. Şikayetçinin vazgeçmiş olması da böyle bir sonuç doğurdu. Kamu davası devam etti. Alınan cezanın miktarı açısından karar, bu yönde oldu…”

GELELİM CAN ATALAY DAVASINA!

Can Atalay, Hatay bölgesinden “milletvekili” adaylığını koydu ve kazandı. Daha önce ise gezi olaylarından yargılanıyordu.

Ortada adam öldürme yoktu… Gasp, darp etme, çalma, çırpma, hakaret etme, birini yaralama gibi suçlar da yoktu…

Sadece, 2013’de Taksim’de başlayan “Gezi Olayları”na katılmak. Sivil Toplum Kuruluşlarının yanında yer alarak, Taksim Parkı’ndaki ağaçların kesilmemesi için mücadele vermek…

Can Atalay, “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti’ni ortadan kaldırmaya teşebbüs” suçlamasıyla 25 Nisan 2022’de yargılandı. Silivri 13. Ağır ceza Mahkemesi’nde görülen duruşmada 18 yıl hapis cezasına çarptırıldı.

Verilen ceza ise, Yargıtay tarafından 28 Eylül 2023 tarihinde onandı.

ANAYASA’YA RAĞMEN, TUTULUYOR!

 Daha sonra Anayasa Mahkemesi’ne “hak ihlali” davası açıldı. Anayasa Mahkemesi, Can Atalay’ın “hak ihlali” dilekçesini kabul etti… Hem de iki kez… Fakat ilgili mahkeme bunu uygulamak yerine, Anayasa Mahkemesi üyeleri hakkında tahkikat başlattı.

Oysa ki, Anayasa Başkanı Zühtü Arslan, “Anayasa kararları herkesi bağlar. Anayasa’nın üzerinde bir karar olmaz” diye açıklamada bulunmuştu.

Şimdi bir kıyaslama yapalım…

Somali Cumhurbaşkanı’nın oğlu, ülkemizde bir kişinin ölümüne sebep oluyor ve 900 dolarla kurtuluyor…

Öte yandan, Hatay’da on binlerce seçmenin oyu ile milletvekili seçilen Can Atalay, Anayasa’nın “serbest bırakılması” kararına rağmen ceza evinde tutuluyor…

KAŞIKÇI CİNAYETİNDE NEREDE İDİNİZ?

Biliyorsunuz ülkemizde bir de bundan birkaç yıl önce Arabistan Konsolosluğu’nda bir cinayet işlenmişti…

Buraya nikah işleri için giren Arabistan uyruklu ve Amerikan vatandaşı gazeteci Cemal Kaşıkçı, bir daha çıkamadı… Arabistan’dan gönderilen ve aralarında yüksek rütbeli subayların da bulunduğu bir ekip resmin bu cinayeti işledi. Gazetecinin lime lime doğranarak ortadan kaldırıldığı kesinleşti…

Devlet büyüklerimiz en baştan esip gürledi. “Kabul edilemez. Bu cinayeti işleyenler, cezasını çekmeden ülkemizden ayrılamaz!” dendi…

Arada ticari ilişkiler vardı… Arap sermayesi, her zaman Türkiye’nin imdadına yetişiyordu; bu olay da soğumaya, buzdolabına kondu.

Arabistan ile Türkiye arasında ipler bir süre gerildi… Sonra da normalleşme adına, Kaşıkçı dosyası Arap makamlarına iade edildi…

Yani, olay, cinayeti işleyenlerin yanına kar kaldı.

Daha sonra Rahip Brunson olayı…

Amerika’dan gelen telefonla, mühebbetle yargılanan ve ajanlıkla suçlanan Amerika vatandaşı Andrew Craig Brunson bir anda serbest bırakıldı…

ANAYASAMIZ YENİLENSE NE OLACAK?

Demek ki ülkemizde “hukukun üstünlüğü” değil de “güçlülerin hukuku” hüküm sürüyor…

Tıpkı askerde olduğu gibi…

“Zenginimiz bedel öder, askerimiz fakirdendir” özdeyişindeki gerçeğin bir başka versiyonu “maalesef” Türk Hukuku’nda yaşanıyor!

Böylesine keşmekeşin, böylesine ahenksizliğin yaşandığı bir hukuk sistemini “yeni Anayasa” ile taçlandırsanız ne olacak?

Eldekine saygı duymuyoruz ki, yenisine sahiplenelim!

ANLAMLI SÖZ

“Hâkimin dört vazifesi vardır: Nezaketle dinlemek, akıllıca konuşmak, temkinli düşünmek ve tarafsızca karar vermek…”

Socrates