Dünyanın bir kez daha Güneş etrafında tam tur atmasını kutluyacaktık. Çocukluğumdan beri eğlenmeyi seven biriyim. O yüzden bu tip kutlamaların hepsine elimden geldiğince katılırım. Fakat bu sabah yaşlılık hormonlarım benden önce uyandılar. Beni mutsuz, umutsuz hatta ve hatta huysuz biri olarak yeni güne uyandırdılar. Yılbaşı kutlaması öncesi kendimi sorgulamaya başladım. Halbuki kutlamalara gitmekle ilgili herhangi bir sorunum yoktu. Sorunum farklıydı. Sorunum, Dünya’nın Güneş etrafındaki tam bir tur atışına bu kadar anlam yüklemekti. Sahi biz insanlar neden böyle şeylere bu kadar anlam yüklüyorduk?

   Dünya, Güneş etrafında dönmeseydi muhtemelen yaşam olmayacaktı. En azından şu anda yaşam ile ilgili bildiklerimiz çok farklılaşacaktı. Belki biz de başka bir boyutta olacaktık. Her neyse. Dünya’nın sıradan bir hareketini tamamlaması bizim için neden bu kadar umut oluyor? Beklentiler, umutlar, istekler bir bir sıralanıyor. Sabah demlediğim çayı tekrardan ısıttım ve bardağa doldurdum. O sırada hiçbir şey düşünmediğimi fark ettim. Tam da çayımdan bir yudum aldığım o anda biraz önce düşündüğüm düşünceler tekrar aklıma geldi. Dünya’nın dönmesi kutlanması gereken bir şey miydi? Muhtemelen bu soruyu gezegenimize sorabilseydik o da bize hayır cevabı verirdi. Üstüne üstlük her şeyi benden beklemeyin bile derdi diye düşünüyorum. Yılın son gününün sabahında yatağımdan kalktığımda bu düşünceler kafamda dönüp duruyordu. Peki, yarın kalktığımda her şey daha farklı mı olacaktı? Muhtemelen hayır. Yine bir gün doğmuş olacak, kuşlar uçacak, sokak hayvanları yemek dilenecek sonrasında da her şey yine kararacak. Zaten bu döngü bozulursa muhtemelen bizler de hayatta olmayacağız. Hangi yıldayız? Bugün günlerden ne? Sorularının cevabını bile takvim denilen gün sayacını bulduğumuzdan beri sayabiliyoruz. Kısacası bugün bildiğimiz, söylediğimiz veya yeni diye girmeyi düşündüğümüz yılda değiliz. Bu bile bir yalan bu bile bir umut kırıcı düşünce.

   Duşumu aldım, birkaç arkadaşım aradı. Konuştuk. Aslında yeni yıl için başarı temennilerini sunuyorlardı sanki dünyayı ben döndürüyormuşum gibi. Neyse hepsine teşekkür etim, aynı dilekleri onlara sundum. Sonra akşam buluşacağım arkadaş grubundan birkaç kişi aradı. Seslerindeki heyecan inanılmazdı. Bir anda sabahki yaşlılık hormonumun ürettiği düşüncelerden sıyrıldım ve onların heyecanına ortak oldum. Bana ne dünya dönüyorsa ya da dönmüyorsa dedim kendi içimden. Giyindim, süslendim. Parfümümü sıktım, kutlamaya gideceğimiz evin sahibini aradım ve bir eksiği olup olmadığını sordum. O da bana kendini getir, dedi. Bu cevap çok hoşuma gitti. Bazen insanın bir yere kendini götürmesi bile karşı taraf için güzel bir olaydı. Hemen bu düşüncemden de sıyrıldım ve gideceğim yere doğru yürüdüm.

   Hava buz gibiydi ve çok üşümüştüm ama içimdeki mutluluk sayesinde bu üşüme hissini çok umursamadım. Kutlamanın yapılacağı eve geldiğimde kapıyı çaldım. Bir süre bekledim ama kimse açmadı. Halbuki ev kalabalıktı birilerinin kapıyı duyup açacağını düşünüyordum. Bir kez daha çaldım ama gene kimse açmadı. Telefonla ev sahibi olan arkadaşımı aradım ve kapıda olduğumu söyledim. Kapıyı açtı içeri girdim. Merdivenden çıktıktan sonra kapının açık olduğunu gördüm. İçeriden sadece televizyonun sesi olduğunu düşündüğüm bir ses geliyordu. İçeriye girdiğimde herkes televizyon başındaydı. Hareketsizce izliyorlardı. Ben de merakla kafamı televizyona doğru çevirdim ve o anda yeni yıla giremeyeceğimizi anladım çünkü Dünya Güneş’in etrafında dönmeyi bırakmıştı.