Dün, Muğla Milletvekili ve Grup Başkanı Selçuk Özdağ tarafından ‘iktidar partisi mensup ve yetkililerinin vatandaşlarımıza yönelik aşağılayıcı ve horlayan tavırlarının sebeplerinin ve olumsuz etkilerinin araştırılması’ talebi içeren önergeye dair Saadet Grubu adına Selçuk Özdağ’ın konuşmasını aktarmıştım.

Bugün de, o çok önemsediğim, o çarpıcı önergeyi destekleyen milletvekillerinin konuşmalarından pasajlar aktarayım.;

Turan Çömez, İYİ Parti grubu adına konuştu. Verdiği örnekler iktidarın şımarıklığına ve ‘yavuz hırsız ev sahibini bastırır’ deyiminin hayata geçirildiğine dairdi;

“Öneriyi görünce hafızam beni 2001-2002’li yıllara götürdü, AK PARTİ’nin “Kimsesizlerin kimi, sessiz yığınların sesi olacağız.” dediği yıllara, hani şu “Dicle’nin kıyısında bir kuzuyu kurt kapsa ondan Ömer sorumludur.” dediği yıllara, hani şu “ceberut devlet değil hizmetkâr devlet” dediği yıllara, hani şu “Yolsuzluklarla, yoksulluklarla ve yasaklarla mücadele edeceğiz, onun için geliyoruz.” dediği yıllara ve hani şu “Biz erdemliler hareketiyiz.” dediği yıllara.

Peki, böyle başlanan bir siyasi iktidar yolculuğu nerelere geldi?

140 milyar dolarlık borç tam 510 milyar dolar borca evrildi, Varlık Fonu marifetiyle ne var ne yoksa satıldı -ne kadar olduğunu bilmiyoruz, denetleyemiyoruz- yer altında, yer üstünde ne kadar, ne varsa satıldı, yüz milyarlarca dolarlık vergi toplandı ve gelecek garantili projelerle ülkenin istikbali, yavruların geleceği ipotek altına alındı.

Sonra ne oldu? İşte böyle bir sürecin ardından kimsesizlerin kimi, sessiz yığınların sesi olmak üzere iktidara gelenler evrildi, değişti, dönüştü ve bambaşka bir hâl aldı; “Ağaç kökü yesinler” demeye başladı, “Kuru ekmek yiyorlarsa aç değildirler zaten” demeye başladı, “10 bin lira bunların nesine yetmiyor. Bunu da bulamayanlar var” demeye başladı, “Türkler çalışmıyor zaten, iş beğenmiyorlar” demeye başladı.

Evet, bu değişim ve dönüşüm ne hazindir ne ibretliktir ne de ders alınacak bir dönüşümdür.

En düşük emekli maaşı 12.500 lira olmuş, neredeyse açlık sınırının yarısı kadar ve yapılan zammın bütçeye olan maliyeti 33 milyar lira yani 1 milyar dolar, yani 3-5 zenginin KKM’den ceplerine boca edilecek 50 milyar doların tam ellide 1’i.

Bir vatandaşımız geçtiğimiz günlerde bir Sayın Bakanın yanına yaklaştı ve maaş zammı farklarının ne zaman yatırılacağını sordu. Bakan Bey de cebinden çıkardığı bir kartla, içindeki 3-5 kuruşluk yardımla vatandaşa yardımcı olmaya çalıştı.

Anadolu kültürü, Anadolu irfanı, Anadolu ahlakı ve onuru “Hayır, ben almam.” dedi ve yirmi iki yıldır ülkeyi yöneten bu siyasi anlayışa, değişmiş ve dönüşmüş bu anlayışa bir mesaj verdi.

Dolar milyoneri sayısının her gün arttığı ülkemizde açlık ve sefalet kol geziyor.

240 milyar dolarlık ihale verilmiş 5’li çeteye tam 128 kez indirim yapılmış ama sade vatandaş ve küçük esnaf borç içerisinde yüzüyor.

Adaletin mumla arandığı bir ülkede çeteler, uyuşturucu baronları kol geziyor.

Milyonlarca kaçağın işgal ettiği ülkede gençler umutlarını, hayallerini ve geleceklerini yurt dışında arıyor.”

CHP’li Gürsel Erol, daha ziyade AKP’li vekillerin tavır ve davranışları üzerine yoğunlaştı.

Önergeye destek verme sebepleri olarak iki konuyu işaret etti. Birincisi, yokluk ve yoksulluk üzerine, ikincisi de AK PARTİ'nin kadrolarının pervaz tanımaz şımarık tavırlarından kaynaklı, dedi.

Ve ekledi: “Geçmişte AK PARTİ'nin kuruluş yılına, 2001 yılında gittiğiniz zaman, 2002 yılından itibaren Parlamentodaki yapısına baktığınız zaman gerçekten iyi bir kadroya sahiplerdi yani devlet geleneğinden gelen, bürokrasiden gelen, siyasi gelenekten gelen, dava adamlığından gelen isimler vardı.

Ama şimdi baktığınız zaman tamamen özel statülü devlet memurluğuna dönmüş; elini kaldır, elini indir. Bu mantıkla, zihniyetle siyaset yapan bir partiyle karşı karşıyayız.

Gruba bakıyorum yani salon bomboş; ya, bir kanun görüşmesi var, Grup Başkan Vekili “evet” oyu kullanırken, elini kaldırırken eğer görmüyorlarsa kaldırmıyorlar veya “hayır” oyu kullanacaksa yine kaldırmıyorlar. Neye “evet” verdiğini ve neye “hayır” diye oy kullandığını bilmeyen bir grupla karşı karşıyayız. Birincisi, siyaseten bunu değerlendireyim.

AK PARTİ’deki milletvekilliği kendi alanında, bölgesinde, seçim çevresinde, sokakta karşılığı olan, emek verilmiş, geçmişteki kadrolarınız gibi dava adamlığı değil, özel statülü devlet memurluğu, işini gücünü takip edecek bir makam olarak görüyorum.

Geleyim yokluk ve yoksulluk meselesine. Bunun en güzel örneği ne biliyor musunuz yani özel statülü devlet memuru olduğunuzun en güzel örneği; hayvan hakları kanun teklifine burada evet demeniz. Evinizde köpeği olan çocuklarınızın yüzüne bakamayacak şekilde mahcubiyet yaşarken ama bunu bir parti politikası olarak düşündüğünüz için asla kendi iradenizle oy kullanamazsınız. Öyle bir cesaretiniz de yok, öyle bir yüreğiniz de yok.”

Gürsel Erol’un konuşmasının ardından Meclis biraz karıştı. Sataşmalar ve itiş kakışlardan sonra bu hayati öneme haiz önerge oylandı ve Cumhur İttifakı sayısal çoğunluğu ile reddedildi.