Sevgili okurlar,
Hayat, su gibi akıp giderken, “yaşamak” adına mücadele yine “önceliğimiz” olarak öne çıkıyor..
Böyle olunca, insan “yaşanabilir bir kent, yaşanabilir bir mahalle ve yaşanabilir bir köy” özlemi içinde oluyor..
Hani hep deriz ya, “az olsun, benim olsun” türünden istekler bunlar..
“Şöyle tek katlı bir evimiz, yeşil çimenler içinde güller açan bahçemiz, kuşların uçuşup konduğu kiraz ağaçları, incir kuşlarının her dem ziyaret etiği bir incir ağacımız, penceresinin önüne kuşların yuva yaptığı penceremiz, penceresinden baktığımızda, çocukların şen şakrak kahkahalar ile koşuştuğu sokağımız olsun”, kim istemez!
Ülkemin güzellikleri içinde, içimizde bahar ateşlerinin depreştiği yıllarda tanıştığımız, el ele verip, yeni bir yuva kurduğumuz, bin bir şiir, şarkı ve türkülerle,  gençliğimizi yaşadığımız, çocuklarımız ile hayatı paylaştığımız, yaşlı günlerimizde umudumuzu, gelecek adına kaybetmediğimiz, arkadaşlarımız ile komşularımız ile tuz, biber alışverişlerinde olduğumuz, şöyle kahvemizi fokurdattığımız günleri, kim hayal etmez?
Sahi kim hayal etmez!
Şair öyle diyor, “insan hayal ettiği müddetçe yaşar!”
Ülkemde, siyasilerin hayalleri, hayallerimiz önüne geçmişse, durup, düşünmek gerekmez mi?
Hizmet adına, “makarna, kömür, odun, şeker” dağıttığımız günlerden, “al sana bir paket keyif çayından” kurduğumuz, pardon, bizim adımıza kurulan “aya gidiyoruz” hayallerini, projelerini, ne kadar kabul edebilirsiniz ki?
Biri bana anlatabilir mi?
Umut nerede?
Gelecek, hangi dağın ardında?
Ülkenin tüm imkânlarını, adına seferber ettiğimiz siyasiler, bize nasıl bir gelecek sunabilirler ki?
“Ölme eşeğim ölme, yonca biter de yeriz” hayallerini andıran ve insanımızı avutmaya dönük bu siyasi açıklamalar sizi kesiyor mu bilmem?
Gençliğin, gelecek adına, “yaşanabilir bir ülke” adına hayaller bile kuramadığı şu günlerde, bize “gelecek adına kim umut” verebilir ki?
Ülkemin bir ücra köşesinden seslenen, “Hocam oralara gelmek nasıl olur” diyerek, ülke dışında hayaller kuran gençleri, kim suçlayabilir ki?
Oysa “mutlu olmak”, alabildiğine sevgi deryası içinde yaşamak, ele, güne muhtaç olmamak, hele siyasetçilerden icazet beklememek, bu gençlerin hakkı değimlidir?
Ah be Mehmet!
Buralara gelmek ha?
Git köyün güzeli ile el, ele ver!..
Evlenin, soğan ekmek katığınız, çocuklarınız olsun, gelecek adına “Sevgi ve Barış” adında..
“Derdi dert, kederi, keder” bilip, yeni bir ülke kurun ve adını “mutluluk Ülkesi” koyunuz he mi!?
Sevginizi, kararınızı, hayallerinizi, ne siyasilerin beceriksizliği, ne hainlerin kurşunları, ne aç gözlerin doymazlığı, ne imtiyazlıların gösterişli, şatafatlı yaşayışları bozmasın..
“Bir lokma, bir hırka” misali yaşama sarılınız..
Bir hırka, bir lokma!
Azla yetinmeyen, çoğu asla bulamaz!
Haramdan, günahtan uzak, helalinden, kendi alın teriniz ile ürettiğinizle bir gelecek kurmak, size ne yakışır..
Böyle acımasız, kahpe, adil olmayan ve dilinde “yerli ve milli” kelimelerinden öte bir şey olmayanların dünyasında, elbette yer bulmak herkesin harcı değildir!.
Ah be Mehmet!
Ah be Aylin!
***
Sevgili okurlar,
Bizim Sakarya Gazetesi’nde,”
Artan vaka sayıları nedeniyle koronavirüs haritasında yüksek riskli bölgede olan Sakarya’da Büyükşehir Belediyesi koronavirüs ile mücadeleye hassasiyet oluşturması adına ‘Güç Ver Sakarya’ farkındalık çalışması başlattı” haberi beni şaşırtmadı?
Yalana, palavralara övgüler düzülen, pısırık insanların baş tacı edildiği, nemelazımcılığın kol gezdiği bu günlerde, dilinde “illet, zillet, gafil, hain, terörist, cibilliyetsiz, bay Ahmet” olanların ülkesinde işimiz inanın daha zor!
“Kurallara uymayanların, kendisini imtiyazlı addeden bulunmazların,  insanı ile mahkemeleşenlerin, insanlarını davadan, davaya koşturup rakip diye cezalandıranların, her olaydan bir nem çıkartma başarısı” gösterenlerin, “sevgi ve barış” adına kuracağı bir ülke mi, bu ülkenin geleceği mi olur!?
Şöyle kaybettiğimiz, boşa harcadığımız yılların ardından, yine de “yaşam” adına,” gelecek nesiller “ adına hayata tutunmaya çalışanların, tüm zorluklar içinde” kardelen çiçekleri” gibi güneşe uzananların, seslerini duyar gibiyim..
Biliyorum, siz daha fazla güzelliklere, mutluluklara layıksınız!
İnşallah, bahçenizde de” umut çiçekleri” açar, gelecek adına, bu bahar mevsimi öncesi hayalleriniz, düşünceleriniz filizlenir, yeşillenir!..
Haydi, yine iş başa düştü!
O, “yaşanabilir ülke” için elleri taşın altına koyalım!