İşler iyiye giderken ‘lider ülkeyiz, oyun kuran ülkeyiz, ümmetin lideriyiz, dünya bizi kıskanıyor’ ama çuvallayınca ‘üzerimize kirli oyun oynanıyor, bize komplo kuruyorlar, karanlık ittifaklar var, vesayetçiler, lobiler, dış güçler’ falan…
Şimdi de adamın biri çıkmış ki devletin en mahrem alanlarına kadar bulaştırdığınız ve her şeyi ayrıntılarıyla bilen bir adam olduğu belli; peş peşe videolar yayınlıyor, itham ve ifşalarda bulunuyor.
Cumhurbaşkanından henüz ses çıkmıyor ama efradı yine aynı teranelerde; “Oyun büyük, Bakanımızı yedirmeyiz, dış güçler operasyon çekiyor…”
Yani yaptıklarını ‘mazur’ gösterecek palavra kalmayınca, “mağdur” gösterecek palavra uydurmakta üstlerine yok.
Aman Allah!
“Türkiye'nin çevresindeki sinsi ve sisli kuşatma sertleşmiş, Türk milletinden öç almak için kuyruğa giren yerli ve yabancı mihraklar tacizlerine, tahriklerine, tahrip gücü yüksek şer kampanyalarına hız vermişler!”,
Şuna bakar mısınız? Bakan Soylu’nun ifadesiyle köşeye sıkışan PKK da ‘bizim bunlardan kurtulma şansımız kalmadı, tükeniyoruz, Türkiye’yi erken seçime zorlayın’ diye yalvarıyorlarmış!
Hadi gel de şimdi erken seçimden söz et… Ne bölücülüğün kalır ne de hainliğin…
Sizin anlayacağınız, bu arkadaşlar bulunmaz Hint kumaşı…
Bunlar, Türkiye’nin ve Türk milletinin pardon ümmetinin yegane kurtarıcıları…
Dünya bunların hatırına dönüyor, Türkiye bunların yüzü suyu hürmetine ayakta duruyor…
Dolayısıyla bütün dünya bunlara cephe açtı, savaş halindeler ve sen de ya bunların safındasın ya da hain, dış güçlerin piyonu, hain ittifakların bir parçası, şer odaklarının oyuncağısın!
Ekonomi mi düzeldi?
Bunlar düzeltti. Bunlar geldiğinde senin evinde buzdolabı bile yoktu…
Ha, ekonomi mi bozuldu? Bunların hiçbir suçu yok.
Bunlar hep doğru politikalarla yürüdüler ama “dış güçlerin” başlattığı “kuşatmadan” ve tertipledikleri “büyük oyundan” mütevellit ekonomimiz birazcık sıkıntıya girdi!
Bütün kabahat dış güçlerin, faiz lobisinin…
Aklı başında olan herkes biliyor ki; Siyasi iktidar sıkıştığını hissettiği her durumda bu söylemi yeniden ısıtıp sofraya koyarak işin içinden çıkmaya ve kendisini hesap vermekten kurtarmaya çalışıyor…
Ve maalesef toplumun bir kesimi de bunu yutuyor.
Yutuyor çünkü, yapımız ve karakterimiz biraz da hamasetle soslandığında bu türlü algılara uygun hale geliyor, getirtiliyor.
Bu fırsatı iyi değerlendiren iktidar da 'dış güçler' söylemi ile yeni mağduriyetler yaratıyor, otoriterleşmeye bahane buluyor.
Hükümet sertleştikçe toplumun bir kısmı bunu ‘düşmanlarla mücadele etmenin yolu’ olarak algılıyor ve bu gerekçe ile insan haklarının çiğnenmesine, hukukun ayaklar altına alınmasına ve her türlü muhalif düşüncenin susturulmasına onay veriyor.
Yaşadık, gördük…
Sözde Fetö ile mücadele adına elde edilen olağanüstü yetkiler, muhalefeti baskılamak için kullanıldı.
En basit bastırma örneğini vereyim; Ne diyordu Erdoğan, sanayici ve iş adamlarına; “Bir tane fabrikada grev söz konusu mu? Böyle bir şeyde anında müdahalemizi yapıyoruz. Ve OHAL anında bir çözüm kaynağı oluyor. Böyle bir ortamda bunlar OHAL’in olmamasını tavsiye ediyorlar. Tezgah bozulacak o yüzden, size biz bu tezgahı bozdurmayız.”
Bu satırların yazarı Milliyetçi/Ülkücüdür…
Türkiye üzerinde oyunlar oynandığını en iyi bilenlerdeniz.
Başbuğ’un ortaya koyduğu Ülkücü dünya görüşümüze göre; Milletlerarası mücadele seyri değişmek kaydıyla alabildiğine sürüyor.
Emperyalizm, ordu marifetiyle değil, soğuk savaşın bütün teçhizatlarını kullanarak önce beyinleri sonra ülkeleri işgal ediyor…
Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra bize dikte ettirilen ama bizim milli refleksimiz sayesinde paçavraya çevirdiğimiz Sevr Anlaşması’nın bütün maddeleri günümüzde çaktırmadan uygulanıyor…
Düşman gemisiyle, askeriyle, topuyla geçemediği Çanakkale’den artık elini kolunu sallayarak geçti, ülkemiz ekonomik, kültürel ve siyasi bir işgal altında…
Biz bunları biliyoruz.
Ve bunun yanında, bütün stratejik kurumlarımızı, kuruluşlarımızı, elimizde avucumuzda ne varsa üç kuruşa satıp, önce ekonomik sonra da siyasi anlamda bir Türkiye olmasın diye uğraşanları da görüyoruz.
Dolayısıyla hem bunları yapıp hem de tüm sorunların, hatta yanlışların faturasını “dış güçlere” yükleyerek işin içinden sıyrılmaya çalışanların varlığını da görüyor, biliyor ve uyarıyoruz…
Gerisi size kalmış!