Kudüs; müslümanların ilk kıblesi, dinmeyen gözyaşı, kanayan yarası…
ABD Başkanı Trump’ın Kudüs’ü 'İsrail'in başkenti' olarak tanıdığı skandal açıklamanın ardından Türkiye’den tepkiler yükselmeye başladı.
Müslümanlar ayağa kalktı. Amerika’ya, İsrail’e tepkiler her şehirden yükseldi.
Kudüs üzerinde oynanan kirli oyunlara karşı ‘stop’ demek için vicdan sahibi insanlar ayaklandı.
Siyonist askerlerin, işbirlikçilerinin zulmüne direnmeye çalışan mazlum insanlara ateşler açıldı. Kimi şehit oldu kimi yaşam savaşı veriyor.
Sakarya’da da benzer eylemlere şahit olduk. İlk olarak Cuma namazı sonrası Orhan Camii Meydanı’nda bir basın açıklaması yapıldı.
Daha sonra ise ‘Ayağa kalk Kudüs İslamındır!’ sloganıyla Kudüs yürüyüşü gerçekleştirildi.
Buraya kadar süreçle ilgili birkaç detay paylaşmış olduk. Değinmek istediğim meseleye ise şimdi geliyorum.
Şeriati’nin; ‘Bir zulmü engelleyemiyorsanız onu herkese duyurun’ diye bir sözü var. Kudüs’te yaşanan bu zalimliği tüm dünyaya duyurmak birşeyler yapmalıyız.
Hep birlikte bu zulme dur demeliyiz. Ama durum gerçekten böyle mi? Yeteri kadar birlikte hareket edebiliyor muyuz?
Yine Tarık Tufan bir kitabında şöyle diyor; ‘Sınanmadığımız bir acı üzerine konuşmak her zaman kolaydır’
Kudüs için konuşuyoruz, yazıyoruz, çiziyoruz ama tüm dünyaya duyurmak için düzenlenen yürüyüşe ilgi göstermiyoruz!
Cumartesi günü yapılan yürüyüşün bir kısmını takip ettim. Neredeydi Sakarya?
Kutsal belde olan Kudüs’te yaşananları meydanlara çıkmadan nasıl duyuracağız?
Sosyal medya üzerinden Kudüs’ü sahiplenmek konusunda çok mahiriz. Ancak iş eyleme gelince pek iyi olduğumuzu maalesef söyleyemiyeceğim.
Bugün açık bir gerçekki, her geçen gün azalan Kudüs hassasiyetimizle İsrail Kudüs'ü daha fazla istila etmekte ve tam anlamıyla sahip olacağa güne hazırlanmaktadır.
Öyleyse bir hatırlatma; uyanmak gerek!