Geçtiğimiz yıl yapılan ve tekrar gündeme gelen MetroPoll araştırma şirketi anketi gurur verici olduğu kadar da üzücü… Beni bu ankette üzen, siyasal İslamcıların tavrı değil, kendisini Ülkücü, Türk milliyetçisi olarak gören bir kesimin Atatürk’e bakış açısı…

Ankette tamamlayıcı iki soru soruluyor; Mustafa Kemal Atatürk'e bu ülkeye yaptıklarından dolayı şükran duyuyor musunuz, hangi siyasi parti mensubu/seçmenisiniz?

Ankete göre, sadece Zafer Partisi seçmenleri, yüzde 100 oranda Atatürk’e şükran duyuyor.

Bu oran MHP’de yüzde 93… Yani fire yüzde 7…

Atatürk sevdalısı, Mustafa Kemal’in askeri, Başbuğ Türkeş’in kurduğu MHP’de, yüzde 7 de olsa bir kesimin Atatürk’e şükran duymaması rahatsızlık verici…

Sebep ne olabilir? Bence partinin yeni vizyonu ve istikametiyle alakalı bir durum.

MHP, AKP ile yakınlaşmasını öyle abarttı, öyle abarttı ki, partinin bir kesimi şimdilerde Atatürk’ü değil, Başbuğ Türkeş’i değil, yeni reisleri Erdoğan’ı kutsar hale geldi.

“Her kim ki Türk’e, Atatürk’e düşmandır, biliniz ki onlar Malazgirt’te İstanbul’un fethinde, Çanakkale’de, İstiklal harbinde mağlup ettiklerimizin Anadolu’da kalmış tohumlarıdır” diyen Başbuğ Alparslan Türkeş’in partisi yönetenler, bu anket sizin için bir şey ifade etmiyor mu?

Mutlu musunuz?

Atatürk’e firesiz şükran duyan Zafer partisi seçmenlerini ve elbette ki partinin genel başkanı Ümit Özdağ’ı kutluyorum.

Bırakın şükran duymamayı, artık Atatürk’e aleni saygısızlık yapılan bir dönemdeyiz.

Elbette ki mevcut din eğitimi, siyasal İslamcıların iktidarı ve elbette ki Diyanet İşleri Başkanlığı bu konuda vebal altındadır.

Ve işte Ümit Özdağ’ın seçmen yapısının yüzde 100 Atatürk sevdalısı olmasının temel sebebi de Atatürk düşmanlarına karşı verdiği mücadeledir.

Konu buraya gelince, Ümit Özdağ’ın, İYİ Parti milletvekili olduğu dönemlerde Diyanet İşleri Başkanı’na yazdığı mektubu anmaz hatta paylaşmazsak olmaz.

Biraz uzun ama olsun, bu konuda tespit, teşhis ve tedavi içeren bu önemli mektubu, gerekirse ikinci, hatta üçüncü bölüm halinde bu köşeye koymak ve hatırlatmak boynumuzun borcudur;

“Sayın Başkan,

Türkiye ağır bir çoklu kriz sürecinden geçmektedir. Bu çoklu krizin ana unsurları, tek adam yönetimine geçiş ile iyice belirginleşen Devlet Krizi; Türk toplumunu ayrıştıran/düşmanlaştıran politikalar neticesinde ortaya çıkan Milli Birlik Krizi; yanlış ekonomik politikalar sonucunda ortaya çıkan Ekonomik Kriz ve 5.3 milyon Suriyeli sığınmacının ülkemize gelişiyle oluşan Sığınmacı Krizidir.

Küresel ve bölgesel gelişmeler, bu çoklu krizden geçen ülkemizin önümüzdeki yıllarda daha da ağır bir politik buhran yaşayacağını göstermektedir. Emperyalist güçler, yaşadığımız krizin sonuçlarını ve gerçekleşecek buhranı istismar etmek isteyeceklerdir. Batı emperyalizmi için Doğu veya Türk sorunu 1071'de Malazgirt'e girmemizle birlikte başlamıştır. 1071'de Malazgirt'ten giren Türk Ordusu, 1083'te İznik'i başkent yapmış ve Anadolu Türk Selçuklu devletini kurmuştur. Böylece Türk milletinin İslam adına birleşik Avrupa uygarlığına, Hristiyan Avrupa'ya karşı 900 senedir devam etmekte olan mücadelesi başlamıştır. İznik'in başkent ilan edilmesi üzerine 1094'de ilk Haçlı seferi başlamış ve 1272’ye kadar ardı ardına 9 Haçlı Seferi gerçekleşmiştir. Türk Milleti amacı kendisini Anadolu'dan atmak olan Haçlı Seferlerini göğüslemiş, yenmiş Anadolu üzerindeki egemenliğini tartışmasız hale getirmiştir. Haçlı Seferlerinin aşılmasını, Osmanlı Türklüğünün milletimizin egemenliğini önce Balkanlara, sonra Orta Avrupa'ya taşıması izlemiştir. Bu ilerleyiş Türk Milletinin Rumeli’ye ilk adımını attığı 1352’de başlamış, 1683’de Viyana önünde başlayan geri çekilişe kadar devam eden 331 seneye yayılmıştır. 1683 ile 1921 arasında Türk milleti Viyana'dan Sakarya Nehrine kadar 238 sene süren geri çekilme süreci içinde olmuştur. Çekilen sadece ordumuz ve sancağımız değil, milletimiz, dinimiz ve kültürümüzdür. Bu geri çekilme sırasında tarihin en uzun ve en büyük soykırımı yaşanmıştır. 1812-1918 arasında Balkanlar ve Kafkaslardan 4.5 milyon Türk Anadolu’ya sığınırken, 5 milyon Türk ise tarihin en uzun ve en büyük soykırımı sonunda yaşamlarını yitirmişlerdir. 1918'de Kudüs'e giren İngiliz general son Haçlı Seferi'nin başarı ile sonuçlandığını açıklamıştır. Artık sıra Asya'nın Kızılderilileri olarak görülen Türk milletinin Anadolu'dan tasfiyesine gelmiştir.

Birinci Dünya Savaşı'nın yorgun galipleri Türk milletinin kasaplığını yapma görevini Yunan ordusuna vermiş, kendisi ise bu kasaplığa arkadan yardım etmiştir. Bu kasap ordunun on binlerce Türk evladını işkenceler ile katlettiğini, binlerce Türk kadınına aşağılık şekilde tecavüz ettiğini biliyoruz.

Siz, Sayın Başkan,

Anadolu'nun harem-i ismetine tecavüz eden Yunan ordusunun savaşı kazanmasını arzu eden bir Türk-İslam düşmanını hasta ziyareti adı altında ziyaret ederek Yunan ordusunun katlettiği insanlarımızın ruhlarını incittiniz. İncittiğiniz sadece tecavüz edilip işkenceler ile öldürülen Türk analarının, süngülenerek katledilen bebeklerimizin, adım adım çarpışarak şehit olan Mehmetçiklerin ruhları değildir. Onlara bütün umutlarını bağlayan yüz milyonlarca mazlum millet mensubunun da ruhlarıdır.”

Devam edecek…