Başımıza gelmediği için olsa gerek çoğumuz bilmiyor ya da duyduğumuzda inanmıyoruz ama bu ülkede hiçbirimizin can ve mal güvenliği yok. Herhangi bir tacize uğradığınızda olayın gidişatı mağdura göre değil saldırganın siyasi konumuna, arkasına ve ağırlığına göre şekilleniyor.
İşte bir örnek;
Uğur Dündar, SÖZCÜ televizyonu Türkiye’nin Sözü programında anlattı.
Muhammet Sağ, Antalyalı bir iş adamı. Devletine mükellefiyetini eksiksiz yerine getiren, vergi, prim vs. borcu bulunmayan Muhammet Sağ'a Ankara'da faaliyet gösteren Elmacı Market zincirine ortak olmasını öneriliyor. O da kabul ediyor. İşyerini Ankara'ya taşıyor.
Kısa bir süre sonra ortaklarının özellikle resmi işlemleri savsaklamaları üzerine durumdan kuşkulanmaya ve araştırmaya başlıyor.
Bakıyor ki marketler zincirinin gerçek sahipleri bile farklı.
Haliyle itirazları başlıyor ama bu o artık kadar kolay değil.
Görüşme esnasında ortakları kafasına silah dayayarak, ölüm tehdidiyle telefonunu gasp ediyor, ardından çek defterine çok sayıda çek yazdırıyor. Cep telefonu üzerinden bu çeklere faktöring için onay da veriyor, 2021 model 2 otomobillerine el konuluyor.
Saldırganlar Ayhan Bora Kaplan’ın adını telaffuz ettikleri için, canını kurtarabilmek uğruna istedikleri her şeyi yapmayı kabul ediyor.
“Sakın bizi şikayet etme, bunlar canından değerli değil. Ayrıca kendi canını düşünmüyorsan eşini ve iki çocuğunu düşün” diyorlar.
Büyük korkuya kapılan Sağ, serbest kalınca Antalya'ya dönüyor ve İl Emniyet Müdürlüğü'ne başvuruyor.
Oradaki polisler olay yerinin Ankara olduğunu söyleyip, Ankara Emniyet Müdürlüğü'ne gitmesi gerektiğini belirtiyorlar.
O da avukatı aracılığıyla Ünal M., Koray Özdöl, Serdar Sertçelik ve soy isimlerini bilmediği Uğur ve Selman adlarındaki kişiler hakkında, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'na iletilmek üzere, Antalya Cumhuriyet Başsavcılığı'na suç duyurusunda bulunuyor. Gerekçe olarak da “yağma, suç işlemek amacıyla örgüt kurma, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma” iddiaları gösteriliyor.
Şimdi sıkı durun!
Antalya Emniyeti'nin önerisiyle şikayette bulunmak için geldiği Ankara Emniyet Müdürlüğü özel otoparkında kendisini kim karşılıyor biliyor musunuz?
Ayhan Bora Kaplan ve adamları!…
Kaşla göz arasında Serdar Sertçelik silahını karnına dayıyor ve Muhammet Sağ'ı aracının bagajına sokuyor. (Araçlar da karekodlu kartlar var. Bunlar gösterilerek çevirmelere takılmadan geçiliyor.)
Girdiği bagajdan uzun namlulu silahlar alınıp diğer arabalara aktarıldıktan sonra bagaj kapatılıyor ve bilemediği bir yere götürülüyor.
Gidilen yerde Serdar Sertçelik küfürler ederek, tekme tokat döverek “Hani şikayetçi olmayacaktın. Senin kafana sıkıp bir yere atarız… Dediklerimizi yapacaksın. Bize umumi vekaletname vereceksin” diyor. Bu arada balkonda oyun oynayan çocuğunun görüntüsünü izlettirerek “Anladık kendini düşünmüyorsun, bari onları düşün” diyor.
Mağdur korkusundan yemin billah ederek her istenileni yapmaya söz veriyor ve yine canını zor kurtarıyor.
Artık o kadar korkuyor ki yurt dışına kaçmaktan başka çare görmüyor.
Birkaç ülke değiştirdikten sonra Viyana'ya geçiyor.
Burada e-devlet üzerinden CİMER'e şikayette bulunuyor.
Cimer kendisini Fransa Marsilya Başkonsolosluğu'na yönlendiriyor.
Marsilya'da görüştüğü iki konsolosluk yetkilisi ilgi gösterip “Mutlaka Türkiye'ye dönmeli ve hakkını aramaya devam etmelisin. Türkiye bir hukuk devleti…” diyorlar.
O da dönüyor!..
Yine sıkı durun!..
Antalya Havalimanı'nda pasaport kontrolünden geçip, telefonunu açar açmaz kim arıyor biliyor musunuz? Ayhan Bora Kaplan!..
“Hani bizi e-devlete şikayet etmeyecektin…” diye başladığı konuşmasında yine tehditler savuruyor.
Can güvenliğinin hiç kalmadığını düşünen mağdur, ihracatçı olması nedeniyle birçok ülkenin vizesini taşıyan pasaportuyla yine kapağı yurt dışına atıyor.
Bu kez soluğu Almanya'da alıyor ve iltica başvurusunda bulunuyor.
Ali Yerlikaya'nın İçişleri Bakanı olmasından ve Ankara Emniyet Müdürünün değişmesinden sonra, Ayhan Bora Kaplan ve adamlarına yönelik operasyondan cesaret alarak şikayetini yeniliyor. Emniyet de yeni Bakan ve yeni anlayış gereği iddialarının üzerine gidiyor.
Bir kez daha sıkı durun!
Araştırmada 2021 yılında Antalya Cumhuriyet Başsavcılığı üzerinden Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'na yaptığı suç duyurusunun, işleme bile konulmadan sümen altı edildiği ortaya çıkıyor!
Bu arada Antalya'da yaşayan eşi, 3 gün önce çocuğunu okula bırakıp evine döndüğü sırada, yanına yaklaşan biri tarafından “Eşine söyle çok konuşuyor. Konuşmayı kessin. Eğer devam ederse senin ve çocukların için iyi olmaz” denilerek tehdit edildiğini öne sürüp, polise şikayette bulunuyor.
Malumunuz İç İşleri Bakanı değişti ve yeni Bakan olayların üzerine gidiyor, karanlığı aydınlatmaya çalışıyor.
En azından öyle umuyor ve olayın sonucunu merakla bekliyoruz…