Bir geçiş töreninin protokol bölümünde tek başıma oturuyorum. Birazdan tören başlayacak. Etrafta tek tük insanlar var. Öyle hıncahınç bir kalabalık yok. Protokolün bile yalnız benden oluştuğu bir geçiş töreninde çok kalabalığın olmaması son derece doğal.
Eskiden ben de bu geçiş törenleri ekibinin içerisinde bulunurdum. Protokolde de başkası. Mutlaka onun yanında birileri olurdu, benim şu anda oturduğum gibi yalnız olmazdı. Artık yoruldum. Geçiş töreni ekibinde yer alacak ve bu durumu kaldıracak ne gücüm ne halim ne de dirayetim kaldı. O yüzden bir iki adım geri çekildim. Olan biteni bir de ben izleyeyim dedim. Çıktım protokol tribününe. En azından protokolde yanımda çok insan olacağını düşünüyordum ama hiç insan oldu.
Protokol kurallarını da hiç bilmem, önce sevdiklerim mi geçecek yoksa benden nefret edenler mi? Benim bu geçiş töreninde ayağa kalkmama gerek var mı? Ayağa kalkacaksam ne zaman kalkacağım? Kafamda oluşan bir sürü soru ile tören başladı. Beni sevdiğini, saydığını söyleyen insanlar geçiyor önce önümden. Alkışlıyorum onları hatta ayağa kalkıp eğilip selamlıyorum, fakat kortej o kadar kısa ki hemen önümden geçip gidiyorlar. Benden nefret edenler geliyor onların arkasından. Oturuyorum yerime, yüzümü kapatıyorum. Yüzümü kapattığım elimin parmakları arasından da bakıyorum kim varmış kim yokmuş diye. Onlar da geçip gidiyor tıpkı her şey gibi. Sonrasında da sevip de binbir sebeple beraber olamadıklarım geçiyor. Sadece bakışıyoruz tepkisiz. Sonrasında da eski sevgililerim geçiyor. Kiminin ağzında ahlar vahlar, kimisi ise suçlu hissiyatıyla kafasını başka yöne çevirip geçiyor gözümün önünden. Tören kortejinin en sonunda ise tanıdığım ama görüşmediğim insanlar yer alıyor. Bunların hayatımda ne işi var diye düşünüyorum. Bu insanlarla bir yerlerde bir şekilde bilinmedik sebeplerle tanışmışım ama hepsi o kadar. Ne arkadaş olabilmişim ne de düşman. Hayatımın bilinmeyen, uçsuz bucaksız denizinde amaçsız şekilde yelkenleri indirmiş bir vaziyette bir o yana bir bu yana amaçsızca sürükleniyorlar. Onları ben de bilmiyorum sadece tanıyorum hepsi bu.
En sonunda kendi içinde ufak ama benim için son derece anlamlı ve görkemli olan, hayatımdaki insanların yerleri ve konusu hakkında bana bilgi veren geçiş töreni sona eriyor. Çok sevdim bu işi. Artık kendi hayatımın içerisinde bile filmin baş aktörü olmayacağım. Kendi hayatımın içerisinde bir iki adım geri çekilip olan biteni bu şekilde izleyeceğim. Dışarıdan izlemek olaylara farklı bakış açısıyla bakmamı da sağlar. Hatta bu törenlerin sonrasında da kendime dersler çıkartırım. Belki de hayatımın kapısını çalmadan içeriye girmeyiniz notu da eklerim ileride. Bundan sonra kendi hayatımın içerisindeki bütün olaylara bir iki adım uzağım. Yangının ortasında ben yokum, hatta yaşadığım hayatımın içerisinde de ben yokum.