En son bütçe görüşmelerinin ardından bir tür yılbaşı tatiline çıkan TBMM nihayet dün toplanma kararı aldı. 12 şehit verdiğimiz terör saldırısına ve CHP’nin acil toplanma çağrısına rağmen tatiline ara vermeyen TBMM, dün toplandı toplanmasına ama sebebi hikmeti terör ve şehitler değildi.
Terör ve şehitler genel kurul gündeminin bir parçasıydı o kadar…
Yine de merakla bekledik, heyecanlandık, bu dosta düşmana çok önemli mesajlar verilecek, işbirlikçilerin uykuları kaçacak ve toplumun yüreğine su serpecek bir tavır ortaya konulacak beklentilerimiz boşa çıktı.
Kamuoyunun ve özellikle muhalefetin, neden böyle oluyor, eksik ne, kusur kimin türünden sorularına da bir cevap verilmedi.
İşin ilginç yanı sataşma olmadı, hakaretler küfürler havada uçuşmadı, diğeri konuşurken birileri kürsüye yürüyüp hatibi linç etmeye kalkmadı. Parti grup toplantılarının coşkularına, beyanatlarına ve basın açıklamalarına bakıp, eyvah bunlar TBMM’de birbirlerini yerler beklentisine girenler yanıldı. DEM Parti grubu konuşurken bile karşı taraftan en küçük bir itiraz veya tepki gelmedi.
Eğer dosta düşmana birlik beraberlik ve tek yüreklilik mesajı verilmesi bakımından TBMM başkanlığı önderliğinde böyle bir görüntü vermek üzere anlaşma sağlandıysa, tamam o görüntü verildi diyelim ama bilgilendirme ve kamuoyunu aydınlatma konusu ne oldu?
Tamamını seyrettim. Hazır fırsat işte, milli Savunma Bakanı orada, Dış İşleri Bakanı orada, kafamızda bin bir türlü sorular ve muhatapları da karşımızda ama can alıcı sorular sorulmadı.
Muhataplarımız da aman da ne büyük mücadeleler verildiğini, terörün dize getirildiğini, teröristlerin son çırpınışları olduğunu anlattılar o kadar…
TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş, Genel Kuruldaki bu birleşimin esas amacının TBMM olarak teröre, terör çetelerine ve terörün arkasındaki destekçilere karşı verilen haklı mücadeledeki kararlılığı göstermek olduğunu ifade etmişti.
Evet buradan bir karar çıktı çıkmasına ama ‘kararlılık’ çıktı mı çıkmadı mı bu tartışılır.
Numan Kurtulmuş, ‘teröre verilen destek, karanlığa sıkılmış bir kurşun gibidir. O desteği verenler, bir gün o kurşunun kendilerini de bulacağını, kendilerine de zarar vereceğini hatırlamalıdırlar, unutmamalıdırlar. Bugün terör örgütlerine verilen desteklerin, dönüp o desteği verenleri vuracağı gerçeğini bütün herkesin anlaması, akıllarından çıkarmamaları gerektiğini hatırlatıyorum’ dedi ama biz onların kimler olduğunu ve onlara nasıl bir yaptırım uygulanacağını öğrenemedik.
Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler, terörle mücadelede yurt içinde ve sınır ötesinde icra edilen başarılı operasyonlarla terör örgütüne çok ağır darbeler indirdiklerini, örgütün hareket kabiliyetini bitme noktasına getirdiklerini anlattı ama 20 içinde 21 şehidin nasıl olup da verildiğinin cevabını öğrenemedik.
Güler, ‘ordumuzun bölgede ne işi var diye maksatlı sorular soruluyor. Suriye ve Irak'ta bedel ödediğimiz veya üst bölgelerinde gerekli tedbirlerin alınmadığı gibi stratejik öngörüden yoksun, teknik ve taktikten uzak, bilinçsiz ve art niyetli söylemlere de şahit oluyoruz. Eleştiriler elbette ki olabilir ancak böylesine hassas ve milli bir konuda birlik ve dayanışma içerisinde olmak yerine yaşadığımız acıların siyasi malzeme yapılması asla ve asla kabul edilemez” dedi ama biz hala gerekli tedbirlerin alınıp alınmadığını, hata yapılıp yapılmadığını bilmiyoruz.
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan da ‘geldiğimiz noktada bölücü örgüt, Türkiye'de silahlı varlığını kaybetmiş, ülke içindeki faaliyeti minimum düzeye indirmiştir. Ülkemizin her bölgesi, emniyet ve güven duygusu içerisinde yaşanır hale gelmiştir’ diyor ama biz ‘peki o zaman ne diye hem de bu mevsimde kayıp veriyoruz? O korumasız üstleri hiç değilse kış mevsiminde kaldırsak’ diyemiyoruz.
Bakan Fidan da terör örgütlerini isim isim sayıyor, topraklarında terör unsurlarını barındıran Irak ve Suriye’ çatıyor ama bölgeyi istikrarsızlaştıran ve BOP çerçevesinde kafasına göre yönetimler kurup, terör örgütleriyle vekalet savaşı sürdüren ABD’ye çıt yok.
Müyesser Yıldız köşesinde bu tavır için ‘tetikçiyle mücadele, patronla sarmaş dolaş’ diye önceki gün yazmıştı;
“Sadece son aylardaki açık düşmanlıklarından birkaç örneği hatırlatalım.
ABD Suriye’de SİHA’mızı düşürdü. Bizzat Biden, Türkiye’yi tehdit ilân etti. 22-23 Aralık’ta 12 şehit verdiğimiz saldırıları; Suriye Kamışlı’dan gelen bir Amerikan özel askeri şirketinin mensuplarının gerçekleştirdiği ortaya çıktı. Sonuç? Bırakın hesap sormayı, bizimkiler ABD ile İsveç’in NATO üyeliği karşılığında F-16 pazarlığını sürdürüp Dışişleri Bakanı Blinken’ı ağırladı.
Yani tetikçiyle mücadele, patronla sarmaş dolaş pozisyonu!..”
Yani dün yazdığım gibi; ‘eşeğini dövemeyen semerini dövüyor’ maalesef…
Gördüğünüz gibi, bildireler, kınama mesajları yayınlıyor, misliyle hesap sorulacak, şehitlerimizin kanların yerde bırakılmayacak nutukları atıyor, teröre destek verdiği iddiasıyla “iç düşmanları” yani Cumhur İttifakına bağlı olmayan bütün partileri birer birer sıralıyor ama sıra terör örgütünün baş patronu ABD’nin adını anmaya gelince çıtları çıkmıyor.
Şimdi bu sözde stratejinin adını “Tetikçiyle savaş, patronla sarmaş dolaş” koyanları kızmaya hakkınız var mı?
Bence yok…