Sevgili okurlar,
"Milli ve dini bayramların, günlerin, Trük Milleti nezdinde önemli, hassas", bir yeri vardır..
Milli bayramlar..
Dini bayramlar ve günler..
Cumhuriyet'in kuruluşu ile Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni yönetenlerin aldığı kararlar bağlamında, maalesef bildiklerimizin dışında ki gelişmelere tanıklık etmek, bizleri ziyadesiyle üzüyor..
Nasıl üzülmeyelim, nasıl?


MİLLİ VE DİNİ GÜNLER?
Bir kesim," milli bayramlara, bir kesim dini ve kutsal değerler yüklediğimiz günlere, muhalefet" etmektedir!?..
Acı ama, gerçeği de söylemek, yazmak, insanımızı uyarmak, dürtmek bizlere düşüyor..
Şu mübarek Ramazan ayında, birlik ve beraberliğimizi pekiştirmek, kaynaştırmak, hoşgörü ve tolerans anlayışı ile sevgi de, saygıda buluşmak hepimize düşen ulvi bir görevdir..
"
Bu ülkenin kurucu değeri, milli harcı, kahramanı Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün anıtına, heykellerine saldırı karşısında, eğer tepkimizi gösteremiyorsak", geçmiş olsun!

TEPKİSİZ TOPLUM?
Tepkisiz toplumun "milli refleksi köreltilmiş" demektir!
"Bunu köreltenleri bilmek, anlamak" gerekmez mi?
"Milli değerlerimizden gittikçe uzaklaşılmasını" nasıl izah edeceğiz?
Bu manada, 
"işbaşında olanların ekmeğine yağ sürdüğümüzün" farkında mıyız?
Bizim hoşgörü ve toleranslarımız ile bizlerden toplanan paralar ile 
"Cumhuriyet'in değerlerini aşındıran, Cumhuriyet'i yıkmaya kalkan, Atatürk'e saldıran, onu itibarsızlaştırmaya çalışanlara", bizler fırsat vermiyor muyuz?
Yine aynı şekilde, 
"dini değerlerimizi, kendi çıkarları bağlamında kullanan tarikat, cemaat ve avanelerinin ne kadar palazlandığını, güçlendiğini, gövde gösterileri yaptıklarını, nasıl görmezden" gelebiliriz?
Yaşanılan acı gerçeklerden bile, ders almıyoruz!?


YAŞANILAN ACI GERÇEKLER?
Şurada, "adı FETÖ'ye çıkan " Fetullah Gülen" ya da " Hizmet hareketi" adı ile insanımızı aldatarak, büyük bir maddi ve manevi güce ulaşanların 15 Temmuz Darbe Kalkışması girişimini " unutmamız mümkün mü?
Şöyle geri dönüp baktığımızda durumun, dünden pek farklı olmadığını görmek, bizleri gelecek adına kaygılandırmaktadır!..

"Holdingleşen, büyük yatırımlar ile ekonomik olarak palazlanan, siyaseten korunan, devletin bakanlıklarına kadar sarkan tarikat ve cemaatlerin, artık okullarımıza kadar girdiklerini görmek", sizleri hiç mi endişelendirmiyor?
"Siyaseten bölünmüşlüğü bizlere dayatanların umursamazlıklarına bakmadan, milli ve dini değerlerimize sahip" çıkmalıyız!..
İşte, "
18 Mart Çanakkale Deniz Zaferi'nin 109.Yıldönümü bu tür mülahazalara vesile", olmalıdır..
"Dün Çanakkale'yi geçilmez kılanların mirasçıları, torunları olarak, üzerimize serpilen ölü toprağının altından kalkmalı, üzerimize serpilen uyuşturucu küllerden" silkinmeliyiz!

ÇANAKKELE'DEN SAKARYA'YA?
Yine aynı şekilde, "gelecek mübarek Ramazan Bayramı, kenetlenmemiz, birlik ve beraberliğimiz için bir fırsat olarak" görülmelidir..
Dün 
" Çanakkale'den Sakarya'ya " adlı yazımda belirttiğim gibi, "bu toprakları bizlere vatan olarak miras bırakanlara layık bir şekilde geleceğe hazırlanmalı, gençlerimizi, kızlarımızı" yetiştirmeliyiz!
Bu birlikteliğin, beraberliğin pekiştirildiği, öğretildiği okullarımız, 
"millilikten uzaklaştırılarak" farklı anlayışların merkezleri haline dönüştürülmektedir!
Eğitimin bu denli 
"yaz-boz tahtasına çevrildiği" hiçbir dönem yaşanmamıştır!
Elbette, siyaseten ülkeyi yönetmeye talip olanların, 
"kendi siyasetlerini uygulamaları, anayasal çerçevede hareket etmelerine", kim, ne diyebilir ki?
KORKUTAN ANLAYIŞLAR?
Ama siz kalkıp, "anayasal kurumları itibarsızlaştırmaya, aşındırmaya, onların aldığı kararları hiçe saymaya başlarsanız, o zaman tabanda da büyük çözülmeler" olur!

İşte okullarda " andımızın kaldırılması", bir başka başlangıcın ilk adımı gibi görüldü!..
Sonra, birçok kurum ve kuruluş, levhalardan 
"T.C" harflerini silmeye cüret ettiler?..
Eğitim de 
"imam hatiplerin" kutsanması, övülmesi karşısında, "diğer eğitim kurumlarımıza karşı girişilen yıkım kararları, endişe ve kaygıları" daha da artırmıştır..
Birçok Avrupa Birliği ülkesinde(AB),
" yurtseverlik" kavramı, yeniden okullarda, gençlere öğretilirken, "bizim gençlerimizi ayrıştırmak yolunda ,elimizden gelen gayreti göstermemiz", ne ile izah edile bilinir ki?
"Bu gaflet ve dalalet "değilse nedir?

AYRIŞTIRMA SİYASETİ?
Siyaset makamlarından beklentimiz, "ayrıştırmadan, birlik ve beraberliğimizi bozmadan, ülkeyi müreffeh mediniyetler seviyesine çıkarmak" olmalıdır..
"Kanla irfanla kazandığımız bu topraklar üzerinde kurduğumuz Cumhuriyet'e", dünden daha fazla bugün ihtiyacımız olduğu gerçeğinden hareketle, "gençlerimizi ayrıştırmamaya, kutuplaştırmamaya, onları siyasi, dini emellere alet etmemeye", özen göstermeliyiz!
Çanakkale'de 
" Dur yolcu" diyenlere kulak vermeliyiz!..
"Çanakkale'de destan yazanların hatıralarını" yaşamalı, yaşatmalıyız!

KORKMA SÖNMEZ!
Ay-yıldızlı bayrağımızın altında, hep birlikte buluşmalı ve geleceğe yürümeliyiz..
Bunda mecburiyet olduğunu bilmeliyiz!
İşte, 
"Filistin topraklarındaki acımasız, soykırım, Kırım Topraklarının işgali, kardeş Azerbaycan'a karşı girişilen hasma ne tutumlar, Ege'de Yunanların diş bilemeleri, Suriye, Irak sınırlarındaki emperyal saldırılar, terör ve terör odaklarının bizlere karşı kullanılması" boşuna değildir!
Düşman, hiç ama hiç uyumuyor..
Onlara fırsat vermeyelim!..
Atatürk'te, Cumhuriyet'te, mutlu, müreffeh bir Türkiye idealinde birleşmeli, el, ele, gönül, gönüle geleceğe birlikte yürümeliyiz..
"
Korkma sönmez, bu şafaklarda, yüzen Alsancak!"
Ne mutlu, "tasada ve kıvançta" birleşenlere!
Y
usuf Cinal yazıyor, 19 Mart 2024