Çok huzurluydu. Ta ki bu sabaha kadar. Onu seven bir eşi -en azından öyle düşünüyordu- iyi kötü ona para kazandıran bir işi vardı. O sabah işe gitmeden önce sudan bir sebep yüzünden kavga etti eşiyle. Kavganın neden ve nasıl çıktığını hatırlamıyordu bile. Tek hatırladığı hak etmediği sözler işitti onu çok sevdiğini düşündüğü eşinden. Kavga sonrasında her zaman çıktığı saatten biraz daha erken çıkıp işine gitti. Arabasını çalıştırdı ve arabanın içerisinde bir süre hareketsiz oturdu. Sonrasında da arabayı hareket ettirdi.

   Anlaşmalı olduğu bir kadın müşterisi vardı. Hafta sonları hariç onu sabah evinden alıyor işine götürüyordu. Kadınla selamlaşmalar hariç hiç konuşmamıştı. Hatta aynadan bile ters olur yanlış olur düşüncesiyle bakmamıştı. Gayet mesafeli ama bir o kadar da karşılıklı güven olan yolcu müşteri ilişkisi vardı aralarında. Kavganın etkisiyle midir bilinmez ama o gün ilk defa kadına baktı. Aslında sıradan güzel giyimli biriydi fakat onun gözüne o gün çok güzel göründü. Bakışlarını çekti onun üzerinden arabayı sürmeye devam etti. Varacakları yere geldiler. Kadın arabadan indi ve iş yerine doğru yürüdü. Kadın yürürken o daha önce hiç yapmadığı bir şey yaparak kadının iş yerine girmesini bekledi. Kadın iş yerine girdikten sonra yeni müşteriler bulmak ümidiyle arabasını hareket ettirdi.

    Aracını sürerken çok dalgın olduğunu fark etti. Eşiyle olan kavgası onu derin düşüncelere itmişti. Kafasında kavganın her halini saniye saniye tekrar düşünüyordu. Bağırmak istiyor bağıramıyor, kafasındaki soruların yanıtlarını bulamıyordu. Kısacası bu haksız kavgayı kendine yediremiyordu. Bir de kavganın etkisiyle her gün arabasına binen kadın müşteriye bakmasını ise kendine yakıştıramıyordu. Haklı olup bir kavganın esiri olmak bu dünyanın en kötü hislerinden biri olmuştu onun için. Bu düşünceler arasında daha fazla araba kullanamayacağını anladı ve taksiyi bir kenara çekti. Arabadan indi. Bir sigara yaktı ve yürümeye başladı. Yürüyerek içinde bulunduğu durumdan kurtulacağına inanmak istedi. Bir sağa yürüdü bir sola. Vakit hızla akıyor ama kafasında dert ettiği olayı bir türlü çözemiyordu. Eşiyle konuşmanın en doğru olacağını düşündü ve hiç yapmadığı şeyi yaparak gün ortasında eve sürdü arabasını. Eve girdiğinde kendisini çok sevdiğini düşündüğü, ettiği kavga sebebiyle günü zehir olan eşini bir başkasıyla gördü. Yumruklarını sıktı, hiçbir şey yapamadı. Çaresizliğin anlamını öğrendi.

   Evden çıktı ve taksisini bilmediği yere doğru sürdü. Yolda ona el kaldıranlara aldırmadan, nereye gittiğini bilmeden sürdükçe sürdü. Bir tepede durdu. Uzun uzun manzarayı izledi. Aslında manzarayı izliyordu ama manzarayı izlediğinden haberi yoktu. Kafası dolu, kalbi kırıktı. Ne diyeceğini ne yapacağını bilmiyordu. Bir süre sakin olmaya çalıştı. O sırada sabah ettiği kavganın nedenin bu olduğunu anladı. Suçun onda olmadığının bir kez daha farkına vardı ama bu suçsuzluk en acı veren durum oldu onun için.