PARİS Olimpiyatları’nda nerede ise sıfır çektik… 86 milyonluk dev bir ülke, tüm milletleri önümüze kattık; bir güzel kovaladık!

Şaka bir yana, madalya tablosunu incelediğinizde insanın gücüne gidiyor… Önce sıralamadaki ilk üç ülkeyi hatırlayalım:

Ülke           Altın Güm.         Bronz         Toplam

1-ABD        40     44     42     126

2-Çin          40     27     24     91

3-Japonya  20     12     13     45

4-Avustralya       18     19     18     53

64-Türkiye 0       3       5       8

Liste uzun… Bizden önce de bizden sonra da birçok ülke sıralanmış. Ancak, üstümüzdeki bazı ülkeleri buraya kaydedeyim:

Pakistan, Fas, Guatemala, Dominik Cumhuriyeti, Uganda, Saint Lucia, Tunus, Mısır, Ekvador, Yunanistan, Etiyopya, Tayland, Kazakistan, Jamaika, İsrail, Cezayir, Filipinler, Tayvan, Slovenya, Bahreyn…

Ne yaptığını, nerede kaldığını, nerelere çakılıp kaldığını gördün mü Türkiyem?

Sen utanma, seni yönetenler utansın. Bu iş için milyonlarca lira, dolar, euro ödenek alan kurum ve teşkilatlar utansın…

BAKIN EL, NASIL YAPIYOR!

Halterde kendi kilosunun (60 ve 64) en iyisi olan Naim Süleymanoğlu 23 Ocak 1967 Bulgaristan Kırcaali doğumlu… Maalesef ki, bu ülkede halter üzerine antrenörlük ya da Federasyon Başkanlığı yapabilecekken, kader onu 18 Kasım 2017’de aramızdan aldı. Şimdi, merhum Mehmet Akif Ersoy’un 20 metre yakınında, Edirnekapı Şehitliği’nde yatıyor… Allah rahmet eylesin…

Konumuz Naim’in spora nasıl entegre olduğu…

Naim, orta okul yıllarında, tahminen 1975-76 yıllarında, kişinin hangi sporu yapabileceği konusunda yapılan taramada ortaya çıktı.

Naim, “Ben Basketbolcu olmak istiyorum” diye diretiyordu. Fakat ona kemik ölçümü yapan Bulgar makamları, “Hayır” diye karşı çıkıp, “Sen ancak halter ya da boks yapabilirsin! Çünkü kemik yapın ve vücut anatomin buna daha uygun!” diye eklediler.

Naim Süleymanoğlu da bu şekilde halter sporuna kanalize edildi…

İşte, gelecekte hem olimpiyatlarda hem de dünyada kırılmadık rekorlar bırakmayan Naim Süleymanoğlu, bir başka deyişle “Cep Herkülü” bu şekilde doğdu; gerisini sizler de biliyorsunuz.

BİZLER HALA CİLALAMA PEŞİNDEYİZ!

Bulgaristan, ki o zamanlar SSCB’nün güdümünde bir Demirperde ülkesiydi.

Naim’in spora kanalize edilmesinin arasından tam yarım asır geçti. Adamlar, yarım asır önce sistemlerini kurmuş… İşte bunun için başarılılar…

Peki biz ne yapıyoruz?

Bir sporcu, çalıştığı spor dalında kazara başarılı oluyorsa, olanaklarımızı onun için seferber ediyoruz. Oysa, onun gibi daha gün yüzüne çıkarılması gereken binlerce, on binlerce sporcu elinden tutulmayı bekliyor.

Bu bir sistem meselesidir… Sistemini ortaya koyarsın ve onu çok ciddi bir şekilde hayata geçirmeye başların… Başarı için her alanda sistemli ve kararlı bir çalışma gerekiyor.

Siyasi erk ve tüm spor teşkilatları bunun için varlar. Kulüpler, spor teşkilatları, spor tesisleri, salonlar, statlar, tartan pistler, havuzlar, kayak ve yüzme merkezleri hep bunun için; yani ideali, zamanın en iyisini yakalamak için varlar.

SPOR VE EĞİTİM BAKANLIKLARI

Aslında her hükümet kurulduğunda Millî Eğitim Bakanlığı ile Gençlik ve Spor Bakanlığı’nın iş birliği içinde olması gerektiği vurgulanıyor… İki bakanlık arasında bu anlamda protokol imzalanıyor…

Lakin her şey kâğıtta kalıyor; hayata geçirilmiyor.

Oysa ki, ülke nüfusunun nerede ise tamamı okul sıralarından, yani Millî Eğitim Bakanlığı’nın elinden geçiyor…

Bu milyonlarca çocuğu o yıllarda, yani Bulgaristan’ın tam 50 yıl önce yaptığı gibi ciddi anlamda bir taramadan geçirip, hangi spor dalında başarılı olacakları konusunda bilimsel sonuçlar ortaya konabilirse, öğrenciyi de bu şekilde doğru bir spora kanalize etmiş olursunuz…

İnsanlar hem sağlıklı bir şekilde eğitimini yapsın, hem de başarılı olabileceği bir spor dalında daha ilkokul ya da orta okul yıllarında çalışmaya başlasın.

BİZDE SIK SIK BAKAN DEĞİŞİR!

Oysa bizim her teşkilatta sık sık değişimler yaşanıyor… Biri geliyor, sistemini kuruyor fakat hayata geçiremiyor… Bir başkası geliyor; o da kendi sistemini kuruyor, o da daha kolları sıvamadan görevden alınıyor…

Her teşkilatta, her kulüpte ve her bakanlıkta üç aşağı beş yukarı durum böyle…

Çok eskilere gitmeye gerek yok… AKP yönetimi 2002’den bu yana 9 Milli Eğitim Bakanı, 8 Gençlik ve Spor Bakanı değiştirdi…

Yani, 22 yıllık bir yönetimde bir bakan ortalama 2,5 yıl görev yapıyor… Oysa millet vekili ve bakanlar 5 yıllığına seçiliyor ve yetki alıyor…

Bu bize neyi gösteriyor?

İstikrarsızlığı…

Ve bunun için de göreve gelen bakanlar, ciddi bir program uygulama yerine, günü kurtarma, birtakım cilalı işler, açılışlar, kurdeleler, ödül törenleri ile vakit geçiyor.

Sonuç malum… Sıfır… Elde var sıfır…

 

:::::::::::::::::::

ANLAMLI SÖZ

“Başarı, sabırla çalışmanın ve istikrarlı bir şekilde ilerlemenin ürünüdür. Hedeflerinize odaklanın ve bıkmadan, usanmadan ilerlemeye devam edin…”

:::::::::::::::::::