İnsanı sadece cezaevinin dört duvarı kuşatmaz ki…
Kimi zaman koşulları insanı kuşatır, kimi zaman toplumun önyargıları, kimi zaman da düşünce özgürlüğünün sıkboğaz edildiği rejimler kuşatır…
Ne var ki insanoğlu her ne gerekçeyle olursa olsun kendini çevreleyen duvarlardan kurtulmak için çözüm yolları bulmuştur…
Bu yolların en büyük özelliği, koruma kalkanı içinde alarak, önyargı çemberini parçalamaksızın, tereyağından kıl çeker gibi sıyrılmak olanağı vermeleridir…
***
‘Sözüm yabana’ deyişini altın değerinde bir cankurtaran olduğunu hiç düşündünüz mü?..
Eskiler hatırlayacaklardır, eskiden köylü, köy kahvesinde, ‘sözüm yabana’yı bastırdı mı her ağzına geleni söylerdi.
Besmele bir defa çekilmiş olduğundan kimse onu ayıplamazdı…
Bu deyiş köylü vatandaşın konuşmasına özgürlük veren gizemli bir anahtardı…
Sanırım şehirli işin bir başka kolayını bulmuş…
‘Teşbihte hata olmaz’ şehirlinin ‘sözüm yabana’sıdır…
Ama, arada bir fark var; ‘zözüm yabana’da birbirine karşıtlık söz konusu olmuyor… Buna karşılık ‘teşbihte hata olmaz’ deyişinde karşıtlık, ince bir alay, hiciv kokusu duyuluyor…
Bu iki söz özgürlüğü kapısından başka birde halkın ‘pardon’ sözcüğüne verdiği anlam var…
Herifin omzuna çarp, ayağına bas, dirsek vur, arkasından ‘pardon’ de… Hır çıkmaz…
***
Şimdi diyeceksiniz ki, Ey Özgür, lafı uzatma, ne söylemek istiyorsan çabuk söyle!..
Haklısınız…
Şu belediye seçimleri diyorum, üzerinden on beş gün geçti, yerel gazetelerde kimi köşe yazarlarını okuyorum, yeni seçilen başkanlara bir methiye düzüyorlar, bir yağ çekiyorlar, bir tıraş çekiyorlar ki, şaşarsın…
Bu gidişle başkanların ayakları yerden kesilecek diye endişeye kapılıyorum…
Uyarıyorum:
Başkanlar bu numarayı yemesinler…
Eğer bana inanmıyorlarsa nedenini Aziz Duran, Zeki Toçoğlu, Süleyman Dişli’ye sorsunlar…
Bugün adlarını anmadıkları eski başkanlar deneyimlerini aktaracaklardır…
***
Velhasıl, uyarım için başkanlar beni hoşgörsünler, ‘pardon’,’sözüm yabana’, ‘teşbihte hata olmaz’ filan bulabilseydim eğer, kendimize derdim…
Siz ne dersiniz?..