Vahşet, katliam, acımasızlık, gaddarlık, zulüm ne bayram dinliyor ne tatil yapıyor. Bu toprakların kaderi midir? Çilesi midir? Yönetenlerin aczi midir? Yönetilenlerin cehaleti midir? Harmanlanmış suç tezgahı mıdır? Ne sevincimizi doya doya yaşayabiliyoruz. Ne acımızı ortaklaştırabiliyoruz. Yeter artık demenin de bir anlamı kalmadı. Çünkü bitmiyor. Birileri kana doymuyor. İşkenceden, zulümden beslenmekten vazgeçmiyor.
Sakarya ne acımasızca hayvanlara zulmedenlerin toprağı, ne karnındaki bebeğiyle ülkesini terk edip kurduğu yeni hayata sığamadan öldürülen kadın katillerinin toprağıdır. Dört bir coğrafyadan gelip kardeşleşenlerin vatanıdır. Dilleriyle, inançlarıyla, kültürleriyle, emekleriyle barışı ve dostluğu pekiştirenlerin diyarıdır. Doğuyu batıyla, kuzeyi güneyle buluşturanların merkezidir. Sakarya; mavisiyle, yeşiliyle, yaylasıyla, ovasıyla, kaynağıyla, ırmağıyla cennetin bu dünyadaki belgeselidir. Bir avuç kirli elin, bir avuç köhnemiş zihniyetin, bir avuç sevgisiz yaratığın Sakarya adını kirletmesine izin veremeyiz, vermemeliyiz. Haberi ve görüntüleri tüm dünyaya yayılan hayvan vahşetleri aydınlatılmalıdır. Aramızda dolaşan “insan” tarafından yapılmış ise bir insana karşı işlenmiş suç olarak değerlendirilmeli ve cezalandırılmalıdır. Üzüntümüz benzer zalimliğin tekrarlanmasına engel olunacağına inandığımızda hafifleyecektir.
Dargınların barıştığı, düşmanların dost olduğu bayram gününde Suruç’ta hiç istemediğimiz olaylar ve 4 can kaybının yaşanması bütün Türkiye’yi derin bir hüzne sevk etmiştir. Türkiye ilk defa seçime gitmiyor. Halkımız demokratik olgunluğa ve sağduyuya sahiptir. Neden bu gerilim? Neden kendimiz gibi düşünmeyeni düşman, hain ilan ediyoruz? Bir yaralının hastanede öldürülmesi hangi vicdanla açıklanabilir? Ne zamandan beri otomatik silahlarla propaganda yapılıyor? Seçimlere katılan yasal ve meşruiyeti olan bir siyasi partiye ve onun taraftarlarına yönelik ayrımcı tutumun ülkemize hiçbir şey kazandırmayacağı çok açıktır. Uzun yıllardır iktidarda olan bir partinin milletvekili ve adaylarını kapıdan kovmak bizim kültürümüzün bir parçası değildir. Seçimler geçtiğinde aynı kentte yaşayan hatta akraba olan insanların husumeti dağılabilecek mi? Benzer olaylar başka kentlere yayılması halinde yangın hepimizi saracak, enkaz altında hep birlikte kalacağız. Toplumun içine atılan düşmanlık tohumlarının yeşermesine fırsat vermeyelim. Yaşananlara alışmamak için bulunduğu yerden herkes bir muhasebe içinde olmalı ki uygar ve modern bir topluma ulaşabilelim.
O halde karar vericiler, iktidar olanlar, geleceği belirleyenler, ülkeyi ve toplumu temsil edenler, sizler sorumlusunuz. Çünkü; ülkemize yakışan bir demokrasi kültürü oluşturmadığınız için sorumlusunuz. İhtiyacımız olan farklı fikirlerin yaratacağı çok sesliliği içselleştirmediğiniz için sorumlusunuz. Yurttaşlığın sadece hukuki bir bağ değil, bir kaderdaşlık olduğunu öğrenemediğiniz için sorumlusunuz. Eşit ve özgür bireyler ülkesine barışla varacağımıza inanmadığınız için sorumlusunuz. Silahla, şiddetle hiçbir sorunun çözülemeyeceğini anlatamadığınız için sorumlusunuz. Bu topraklar üzerinde yaşayan herkesin bu vatanın sahibi olduğunu kabullenmediğiniz için sorumlusunuz. Hayvan sevgisi olmayanları görmezden geldiğiniz için sorumlusunuz. Siyaseti üstünlük ve güç aracı olarak kullanmaktan vazgeçmediğiniz için sorumlusunuz. Siyasetin daha fazla özgürlük ve adalet güvencesi olarak toplumsal bir olgu olduğu gerçeğini unutturduğunuz için sorumlusunuz.
Payıma düşeni düşüncelerimi aktararak aldığımı düşünüyorum. Benden çok daha fazla ve ağır sorumluluğu olanların olduğunu biliyorum. Ve onları sorumluluklarının gereğini yapmaya davet ediyorum.
Hiçbir canlının kaygı duymadan, korkmadan güven içinde yaşayabileceği günlere…