Uzlaşmasız yapılan karmaşık ve anlaşılması zor bir yönetim sisteminin sorgulandığı seçimler sonunda gerçekleşti. Cumhurbaşkanı adaylarına kilitlenen seçimlerde sistemin ne getirip ne götüreceği çok iyi konuşulamadı. Ancak mevcut Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tahminlerin üzerinde ilk turda Cumhurbaşkanlığını kazandı. Seçimler öncesi en merak edilen konu MHP, HDP ve İYİ Partinin alacağı sonuçlardı. MHP’nin oyunun bu derece yüksek olması beklenmezken, HDP ittifaksız girdiği sandıktan dayanışma ile barajı aşarak çıktı. AKP ve CHP’nin önceki seçimlere göre oy kaybı yaşaması gelecek açısından iyi değerlendirilmelidir. AKP artık Türkiye’nin kalıcı partisi olmuştur. CHP kadro, program, örgüt, yöntem konularında tartışmaya muhtaçtır.
Her şeye rağmen umudun maya tutması çok değerlidir. Cumhuriyetin kuruluşundan bu yana iki büyük siyasal olgu rejimi zaman zaman krize sokarak bugünlere geldi. Bu olgulardan biri laik-şeriat çatışması, diğeri Kürt sorununa yaklaşımdı. Çok partili dönem bu sorunların çözümü için önemli bir adım olmasına karşın konjonktür, ideolojik farklılıklar ve demokratik kültürün zayıflığı sorunları bugünlere taşıdı.
16 yıldır kesintisiz ve lider egemenliğine oturmuş bir siyasi parti iktidarına halkın verdiği destek azaldı. AKP Milli görüş hareketinden kopan kadroların küresel kapitalist sisteme entegre olma ve sistemin merkezine oturma iddiasıyla kurulmuştu. 2002/2011 arasında Avrupa Birliği ile ilişkileri geliştirmiş, üyelik konusunda önemli ilerleme sağlamış, Kürt sorununda çözüm iradesi ortaya koymuş, laik-şeriat çatışmasında farkındalık yaratmış ve ekonomik gelişme ile toplumun önemli bir kesiminden destek sağlamıştı. Zaman içerisinde başta Gezi olaylarındaki halkın taleplerine karşı sert tutum, Suriye iç savaşındaki konumlanış ve 15 Temmuz darbe girişimine OHAL ilan edilmesi ve kendine muhalif tüm kesimleri karşısına alarak yaklaşması oy kaybetmesinin önemli nedenleri olmuştur. Ancak milliyetçi söylemler, kamu kurumlarında kadrolaşma, toplumun “biz ve onlar” olarak kamplara ayrılması, son dönemdeki piyasa hareketleri ve çarşı pazardaki fiyat artışları halkın tercihinde etkili olmuş ve en azından bizimkiler duygusuyla güçlünün/iktidarın yanında yer tutmasını sağlamıştır.
Seçimlerin iyi okunması gereken yanı fiili ve psikolojik ağır baskı altına alınan HDP’nin barajı aşmasıdır. HDP Türkiye sol /sosyalist hareketlerin geniş bir ittifakı olup çok sesli, çok renkli bir demokrasi ve özgürlükler platformu olmuştur. Baraja takılmasının rejim açısından sakıncalarını düşünen merkez sağda da dahil sosyal demokratlardan destek aldığı anlaşılmaktadır. Türkiye demokrasisinin güvencesi de sağduyulu seçmen kitlesidir.
AKP ve MHP ikilisinin tercihiyle getirilen Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminin nasıl işleyeceği, nereye everileceğini yaşayarak göreceğiz. Halkın Cumhur ittifakına meclis çoğunluğunu vermiş olması yürütmenin işini kolaylaştıracağı açıktır. Kilit nokta da burasıdır. Tek adamlığa dayalı otoriter bir devlet işleyişi olabileceği gibi, muhalefeti dikkate alan yargıyı bağımsızlaştıran, hukuka dayalı demokratik bir işleyişe de tanık olabiliriz. Bunu belirleyecek yönelim ya Avrupa Birliği ya Avrasya çizgisidir. Türkiye demokratik dünyadan kopmamalıdır. İnsan hakları ve evrensel demokratik normlara derhal dönülmeli ve koşulsuz demokrasi hayata geçirilmelidir.
OHAL altında gerçekleşen seçimler ifade özgürlüğü açısından eşitsiz, demokratik haklar konusunda kısıtlı, sonuçlarına karşı güvenilmez olmakla eleştirilebilir. Siyasi partiler, Meslek Odaları, sendikalar, Vakıflar ve tüm örgütlü kesimler tarafından doğru ve sağlıklı tahlil yapılmalı, uzlaşmacı bir yol ve yöntemle demokratik kurum ve kurallar yerleştirilmelidir. Seçimleri kazanan Cumhurbaşkanı başta olmak üzere herkesi kutluyor ve başarılar diliyorum.