Sevgili okurlar,
Hayat akışı içinde “sağlık” konusunun, ne kadar önemli olduğuna vurgu yapan yazılarımı, hatırlatmaya gerek var mı?
Günümüzde,”sağlık” konusunda yapılan diyetler, televizyonlarda yapılan “sağlık” programları ve “sağlık” alanında atılan  adımların hemen,hemen hepimiz farkındayız..
“Korona” (Covid 19) denilen illet hastalık ile “sağlık” konusunun,, ne kadar önemli olduğunu bilmeyen, anlamayanımız kaldı mı?
Aşağı yukarı, 6 Haftadır, “Sakarya Araştırma Hastanesi” yolundayım..
Bizlere, “Brüksel yolunu açan sevgili merhum eniştem Hasan Şimşek’in vefatından” sonra, ablam da(Hatice Cinal-Şimşek)  illet hastalık “ Alzheimer demans” hastalığı pençesinde, yaşam mücadelesi veriyor..
Göğüs hastalığı bölümüne gelen hastaların, konuşmalarına bire, bir tanıklık ediyorum..

SİGARAM DUMAN, DUMAN DA?
“Sigara” denilen, illet alışkanlığın pençesinde nefes boruları daralan ve akciğerlerini kaybedenlerin, birbirlerine dert yanması, gerçekten yürek burkuyor..
Kimi, geç sigara alışkanlığını terk etmiş!..
Kimi, işin vahametini yeni anlamış!..
Kimi ise, akciğerlerini rektefie etmenin derdinde!..
Bu illet,”tütün alışkanlığı” sevgili büyüğüm, merhum Hürriyet Gazetesi Brüksel Temsilcisi Gaziantep Nizipli Şerif Sayın’ı nasıl aramızdan alıp götürdüğünün acısını, yaşayanlardan biri olarak, bu illet alışkanlığın nelere mal olduğunu, çok iyi bilirim!..
Kaldı ki, çok daha yeni, Akyazı Karaçalılık mahallesi halkından Mehmet Çalıkoğlu’nu da,” bu alışkanlık nedeni ile kaybetmek”, beni derinden üzdü!..
O şarkıda olduğu gibi,”sigaram duman,duman”,ya sağlık?
İnsanlar neden, çocuklardaki “emzik alışkanlığı” gibi, başladığı “sigara”(tütün) alışkanlığından, vaz geçemiyorlar?
“Bu alışkanlığın yarattığı travmayı, yıkılmışlığı, ezikliği ve pişmanlığı” görmek için, illa da bir “hastaneye gitmek” gerekmiyor?
Ciğerlerini sigara dumanına açan, teslim edenlerin, akciğerlerini tekrar eski haline getirmek için neler yaptığını, neler verebileceğini bir bilseler, bu alışkanlığı hemen terkederler!?

ÇÜRÜMÜŞLÜK VE KİRLENME?
Bir emekli Emniyet Müdür dostum, “ Maalesef toplumda aile koruma bilinci yitirildi..Aile koruma bilinci yitirilince, toplum koruma bilinci de kaybedildi..Burada devletin kirletilmesi de özellikle sigara ötesi, uyuşturucu maddeler konusunda, önemli etken teşkil etmeye başladı..Siyasi kişiliklerin toz çekme seanslarının televizyon ekranlarına yansıması, gençlerde merak uyandırmaya başladı.. Sigara içme alışkanlığı ile başlayan süreç, yeni keyif verici ve nükotin alışkanlıklarını beraberinde getirdi.. Burada hakim soru şu, neden gençler bu illet alışkanlıkların pençesine düşüyor? Onları mutsuz, ya da bu yöne celbeten nedir? Uyuşturucu kullanımında, yaş faktörünün bu kadar küçülmesinin sebeplerini, kimler araştıracak? Gençler, ya da insanlar neyin peşinde? Onları mutlu, mutsuz edenleri anlamamız gerekmiyor mu? Aile ve toplum, o koruma refleksini kaybederken, devlette görev alanların kirliliğini nasıl izah edeceğiz..” türünden sorulara, kimler nasıl cevap verecek?
Bu minvalda, yapılan operasyonları, uyuşturucu kullanımı, satımı ve sağlığımızı tehdit konusundaki çalışmaları küçümseyemeyiz?
Ama bu konuda alınan tedbirler yeterli mi?
Nerede, neden başarısız olunuyor ki, uyuşturucu kullanımındaki artış durdurulamıyor?

ÇİÇEK GİBİ GENÇLİK?
Elbette bu konuda sorulacak çok soru var?
Adapazarı merkezde, okul önlerinde ve çıkışlarında, hatta hastane önünde toplanan liseli, ortaokullu genç, erkek ve kızların dudaklarında, ellerinde  sigaralar görmek, beni ziyadesiyle üzdü..
Eskiden, böyle manzaralara tanıklık etmezdik!
Böyle ortamlarda bizi büyüklerimiz görse, “ensemize bir tokat atar,  sağlık konusunda uyarılarda” bulunurdu..
Şimdi bakıyorum da, “toplum içinde eskiden göremediğimiz bir alışkanlık” tavan yapmış durumda!?
Maalesef, “çiçek gibi, gelincik gibi kızlarımız, kadınlarımız fosur, fosur sigara dumanlarında mutluluk, ya da cesaret, ya da kişilik” arayışındaysa, bunun derin sebepleri yokmudur?..
Bu durum,”Türk toplumunda bir erkek alışkanlığı” olarak bilinirdi!?
Ama şimdi, artık çarşıda, pazarda, yolda, okul önlerinde, kahvehanelerde, pastahanelerde gördüğümüz manzaralar bizleri şaşırtıyor?..

TÜRK GİBİ, GİBİ?
Yaşadığım Brüksel’de bile, “Türk gibi sigara içiyor” tanımlaması, bu alışkanlığın tarihi konusunda da, bir bilgi içeriyor demektir..
Şimdilerde, elbette alışkanlıklar değişti..
Sigara ve cigaralıkların yerini başka illet alışkanlıklar aldı..
Özellikle, “nargilenin dönüşü” de bu mana önemlidir..
“Fokur, fokur nargilesini içenlere”, özenen gençler yok değil mi?
Avrupa’nın başkentlerinde açılan nargile kahvehanelerinin sayısı kadar, bu mekanların işletmecilerinin de meşrepleri, size bir şey anlatıyordur!?
Sakarya’da da bu tür mekanların çokluğu dikkatimden kaçmadı!..

ALIŞKANLIK VE GÖSTERİŞ PATLAMASI?
Demek ki, bir talep var, bu talep, “alışkanlık patlatması” yapıyor!
“Alkol, sigara” yasakları, bu alanda kullanıcıların hızını kesti mi?
Toplumda, “bu yasakların, vatandaşımızı yeni arayışlara sevk ettiğini ve yeni genç kimyagerlerin ölümler getirdiğini” görmüyor muyuz?
“Sistem bizi kimyager yaptı” diyenlere, ne diyeceğiz?
Bu manada evlerde yapılan alkolün, “ölümler getirdiği”, bize bir şey anlatmıyorsa, başka neyi anlatalım!?..
Devletin, devleti yönetenlerin görevi “yasaklar koymak” değil, bu alışkanlıkların, bu illet uyuşturucuların, alkolün pençesine düşenleri, aileleri, toplumu aydınlatmak, bilgilendirmek olmalıdır..
Burada din adamlarına, büyük görev düştüğü unutulmamalıdır..
Camilerimizde “siyasi propaganda yapanlar, bu alanda acaba bugüne kadar” ne söylemişlerdir?

DİNE ZARAR VERENLER?
Bir okurum, geçtiğimiz Cuma günü Karaçalılık Merkez Camii’nde bir vaizin konuşması sırasında, alanlarında deneyim ve tecrübeleri bilinen merhum Prof.Dr. Yaşar Nuri Öztürk ile bizzat, merhum Prof. Dr. Zekerriya Beyaz’ın adlarını vererek, bu muhteremleri “dine zarar verenler” olarak göstermesi, çok manidardır!
Bu vaizin asıl görevi, bumudur?
Nasıl olmuşta, bu kadar kesin bilgiye ulaşmış hazretler?
Din, bu muhteremlerin tekelinde mi?
Şimdi buradan sormak gerekmez mi?
Dini siyasete alet edenler, acaba dine en çok zarar verenler değilmidir?
Bu muhterem vaizin, bu alimlerimiz yerine, çağın illet alışkanlıklarına dikkat çekerek, “haram ve helal” konusunda olduğu kadar, “israf “ konusunda, “bir, iki kelam etmesi daha hayırlı ve isabetli” olmaz mıydı?

ÇOÇUKTAN AL HABERİ?
Peki “itibardan tasarruf edilmez” diyenleri nereye koyacağız?
Bakınız, Mardin gezimiz sırasında, grupta olanlar bir Atatürk posteri önünde resim çektirmek istediler..
İçlerinden biri, cep telefonunu,orada bulunan 13,14 yaşlarındaki bir çocuğa vererek, bu anı fotoğraflamak istediler..
Çocuk onlara, “Niye bu tablo önünde resim çektiriyorsunuz” uyarısında bulunmaz mı?
Fotoğraf karesinde olanların şaşkınlığı arasında biri, ” Neden oğlum, bu ülkemizin kurtarıcı, Büyük Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk..Bundan daha önemli hangi manzara olabilir” diye cevap verince..
Çocuk, “ Ama cami Hocamız öyle söylemiyor? Bu adam Kur’anı Kerimi ayaklar altına almış..Üstelik içki de içiyormuş” demez mi?
Grupta olanlar, büyük bir şok yaşamışlardı!..
Acı, ama ülke gerçeklerinden biri buydu?
Hani biliriz ya, “çocuktan al haberi” ilkesini?
Elbette, çocuğu ikna etmek zordu!..
Gel görkü, “bugün ki Türkiye’de kimi, nasıl ikna” edeceğiz?
Sakarya gibi bir kentte, eline baltayı alıp, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün heykeline saldıranı unuttuk mu?

SAĞLIKLI BİR NESİL?
Bunların sayısının gün geçtikçe, daha arttığına tanıklık etmiyor muyuz?
Şu sanal alemdeki,”tehditkar söylemler”, acı gerçeği haykırmıyor mu?
Unutmayınız ki, “sağlıklı bir nesil, sağlıklı bir toplum yaratmak” elimizdedir..
Yeterki, “o ötekileştirici, ayrıştırıcı, kutuplaştırıcı dil ve üsluptan, anlayıştan vazgeçerek, kindar ve dindar bir nesil değil, çağdaş, uygar, sevgi ve saygı timseli, barışa hizmet eden bir nesil” yetiştirelim!..
Bunun yolu da; ” sağlıklı, sağduyulu anlayışlardan geçtiğini müsade ediniz” söyleyelim!..
Evet, içki, sigara öldürür, kumar söndürür!
Ama, sağlıksız bilgiler de ülkemizi çökertir!
İnsan sağlığı gibi, “toplum sağlığının da, ne kadar önemli olduğunu” lütfen, bir kenara not edelim!..
Şu, “Rusya ve İran’daki durum”, bizlere birşeyler söylemiyor mu?
Söylemiyorsa, eyvallah!

Yusuf Cinal yazıyor, 28 Eylül 2022 Adapazarı