Sevgili okurlar,
Bu köşeden “gezi, ziyaret izlenimlerimi” sizlerle paylaşmaya ve “karşılaştırmalar yapılmasına” büyük özen gösteriyorum..
Kısaca ülkemin “Batı Karadeniz” kesimi ile “Doğu Karadeniz” kesimi veya memleketimiz “Sakarya” karşılaştırmaları ne kadar doğrudur bilemem..
Bildiğim tek şey,” ülkemin zenginlikleri, doğal güzellikleri ve imkan kabiliyetlerinin” ortaya konmasıdır..
Sabiha Gökçen Havalimanı’nda bekleyen Pegasus Hava Yolları uçağı ile Rize- Artvin Havalimanı için hakeret ettik.
Bir kere şunu ifade edeyim ki, “insanımız hala uçak ile seyahate, hala uyum sağlamış” değil!
Diyeceksiniz ki, “neye uyum sağladık ki”, uçak ile seyahate de uyum sağlayalım?
Ne derseniz haklısınız?

RİZE-ARTVİN?
Havalimanlarına girişten itibaren,” bir yarıştır ki”, sormayınız gitsin!?
“Birbirinin sırasını ihlal eden, itekleyen, görevlilerle  tartışan, olmadı, birbiri ile kavga derecesinde ağız kavgasına tutuşanları görseniz”, insanlığınızdan utanırsınız!
Uzun ve yorucu bir yarıştan sonra, Sabiha Gökçen’den, “Rize-Artvin” için giriş kapısına kadar geldik..
Bekleme salonunda boş koltuk yok!
Nihayet iki kişilik bir yer gördük ve oraya yöneldik..
Ha oturduk, oturacağız..
Karşıdan bir çift te oraya yöneldi..
Biz oturmuşuz, bayan açtı ağzını, yumdu gözünü!..
Al başına işi!
Eşim seslendi, “hanfendi siz daha yoldayken, biz buraya yöneldik..Her neyse, yaşa hürmette mi kalmadı bu ülkede” diye seslenince, karşı taraftaki tepkiyi, velveleyi görmeliydiniz!?
Hiç umursamadım!..
Bilirim, memleketin bu hallerini?
Uzatmayalım, uçağa girişte, yine aynı yarış!..
Sanki olimpiyatların, başlama vuruşu yapıldı!
Bekledik, uçağa en son girenlerden olduk..

YARIŞ BU YA, YARIŞ!
“Bagaj yerleştirme yarışı”,
uçak içinde de sürüyor..
Nihayet, herkes yerine oturdu ve “Rize-Artvin” için havalandık..
Rize-Artvin havalimanı, iktidarın bölgeye bir lütufu olarak öngörülmüş..
Doğanın eşsiz mirası Karadeniz suları, taş, molozları ile doldurulmuş ve havalimanı için alan yaratılmış..
“deniz dolgu” ve “taşocağı” tartışmalarını hatırladınız değil mi?
Doğanın mirası bu alana (Pazar İlçesi), küçükte olsa, bir havalanı yapılmış..
Yapılmış hizmete, ne denir?
Tıkır, tıkır da işliyor..
Tartışmalar, yine geride kaldı..
Ama uçağımızın tekerlekleri piste değdiğinde, anonsu beklemeden telefonunu açan, ayağa kalkıp, bagaj için dikilenleri bir görmeliydiniz?
“Sivilizasyon” sorunu bu, burada bile sırıtıyor!?

TELAŞ VE ACELECİLİK?
En nihayet, uçaktan dışarı çıkılacak?
“Bu telaş, acelecilik nedir”, bilen var mı?
Sevgili Burak Güvenman bizi bekliyor..
Uçaktan, “en son inen yolcu ünvanı”, bize nasip oldu..
Pazar İlçesi’nden Arhavi için yola çıkıyoruz..
Allah’ım, bu ne güzellik..
Karşı’da Kaçkar dağları sıra, sıra bize eşlik ediyor..
Sol tarafımızda Karadeniz sanki, “hoş geldiniz” alkışlarında..
Yolboyu, eğitimci, sporcu, akademisyen Burak Güvenman ile sohbetteyiz..
“Muhteşem bir doğal güzellik bu! Bu tarafın tek geçim kaynağı Çay..Buradan ötede, yani Trabzon ve Batı’ya doğru ise Fındık..
Çay fabrikaları, fındığa bağlı fabrikalar dışında, elle tutulur bir gelir kapısı yok!..
Yaylacılık, doğal güzelliklere bağlı turizmi de sayarsak, ormancılık, hayvancılık, arıcılık faaliyetleri insanımızı burada tutmaya yetmiyor..Dolayısıyla bölge sürekli göç veriyor.. Yaz aylarında bu toprağın insanları tekrar geri dönüyorlar.. Karadeniz’de,
“balık çiftlikleri, hamsi ve palamut”, yani balık avı da, sezonluk gelir kaynaklarından. Son zamanlarda açılan üniversiteler nedeni ile gelen öğrencilerin, öğretmenlerin yöreye bir katmadeğer kattığı söylenebilir” diye, durumu özetledi..

AKLIMA GELDİ?
Sakarya aklıma geldi..
Verimli toprakları, nehri, gölleri, dereleri, yaylaları ve denizi ile Sakarya..
Ya, İstanbul’un, Kocaeli’nin dibinde gelişen, büyüyen sanayisi..
Karasu Limanı ile ihracaatı..
Buralarda çay yok ama, fındık var!..
Aşık Deryami’nin, Artvinli Aşık Kara’ya yazdığı mektupta dile getirdiği gibi,” Dağ ararsan, işte Keremali, hem de karı, yaylaları” ile tanımlaması, farkı ortaya koyuyor..
Ya kentler, arasındaki fark?
Ya ilçeler, köyler, dağın yarı belindeki konutlar?..
Siyasi iktidar, Anavatan partisi döneminden kalan yolları, tünelleri hizmete sokmuş..
Ancak, acele, plansız, programsız hizmetleri, doğa zaman, zaman engellemiyor değil..
Toprak kaymaları, sel felaketleri zaman, zaman hayatı felç etsede, bu hizmetlere vefa gösterenleri unutmamak gerek!

SAKARYA’M!
Bu durumlar, Sakarya’da da yaşanmıyor değil!..
Ama peşinen şunu söylemeliyim ki, Sakaryalı, yaşadığı toprakların kıymetini bilmeli, bu cömert, bu yeşilin her tonunun, hayatımıza renk kattığı, tarımı ile sanayisi ile turizm alanları ile  Sakarya bir başkadır..
Sakarya gelecektir, cazibe merkezidir..
Sakarya, yeşil-siyahtır..
Hayattır, güzelliktir, atalarımızdan mirastır..
Siz, siz olun, Sakarya’da yaşamanın, imkanların, güzelliklerin kıymetini biliniz!
Her şeye rağmen, bu kentte hayat var, huzur var, güzellik var..
Senden vazgeçmek olur mu Sakarya’m!?
“Keremali dağında şehitlerin mezarı,
Geyvesinden hak saklasın nazarı,
Pamukova kavunların pazarı,
Suyun akar,gider yaman Sakarya’m!”

Yusuf Cinal yazıyor, 3 Ağustos 2023