Yeni yıla yeni ve fahiş zamlarla girdik.
Bu zam yağmurunun iki temel sebebi var.
İlki ‘faiz sebep enflasyon sonuçtur’ inadına bağlı olarak ekonominin iyi yönetilememesi…
İkincisi saçma sapan özelleştirmelerin doğal bir sonucu…
Mevcut iktidar, Cumhuriyet tarihinin özelleştirme şampiyonudur.
AKP öncesi yani 2002’ye kadar gerçekleştirilen özelleştirme uygulamalarının toplam değeri 8 milyar dolarken, AKP iktidarında 38 milyar dolarlık özelleştirme işlemi yapılması bunun göstergesidir.
Bir gösterge de o çok öğündükleri yabancı sermaye girişidir ki, 2003 yılına kadar 1 milyar doları aşmayan doğrudan yabancı sermaye girişleri 2010 yılında 35 milyar dolara ulaştı.
Ne güzel işte, yabancı sermaye gelmiş, yatırım yapmış, üretime ve istihdama katkıda bulunmuş diye düşünmeyin.
Aksine iddia ettikleri gibi işsizliğe çare olmadığı gibi yoksulluğu da arttırdı.
Türkiye, yabancılar için ucuz işçi cennetine dönerken, havamızın, suyumuzun kirlenmesi de cabası oldu.
Peki ekonomiye katkısı?
Rakamlara bakılırsa müthiş katkı sağlamış.
Nitekim Cumhurbaşkanı Erdoğan, biraz da krizi ve zamları unutturmak için olsa gerek ihracatın geçen yıl yüzde 12,9 artarak 254,2 milyar dolarla Cumhuriyet tarihinin rekorunu kırdığını söyledi.
İşin içine biraz da hamaset katarak “İhracatçılarımız akıncı ruhuyla çalışmış, istihdam oluşturmuş, üretmiş, ürettiklerini de dünyanın hemen her ülkesine satma başarısı göstermiştir. Türk ekonomisinin alperenleri olarak gördüğüm tüm ihracatçılarımızı canı gönülden tebrik ediyorum. Yine tarihi başarımızın gizli kahramanları olan emekçi kardeşlerimizi de kutluyor, ülkem ve milletim adına kendilerine şükranlarımı sunuyorum” demeyi de ihmal etmedi.
Erdoğan, attığımız golü söyledi ama yediğimiz gollerden hiç söz etmedi, yani işin ithalat kısmına hiç girmedi, rakam da vermedi. Dış ticaret açığına hiç girmedi.
2022 yılında ihracat yüzde 12,9 artışla 254,4 milyar dolara yükseldi evet ama ithalat ise yüzde 34,3 artışla 364,4 milyar dolara yükseldi.
Dinleyenler de ‘oh ne güzel, ülkemize 254 milyar girmiş, kasamız dolmuş’ zannedecek.
Ama olayın aslına inince kazın ayağı öyle değil. O ihraç ürünlerinin alayının hammaddesi yurt dışından dövizle alınıyor, burada montajlanıp ürüne dönüştürülüp tekrar dışarı gönderiliyor.
Yani rakam büyük ama ülkemize kalan devede kulak. Pek de öyle öğünülecek bir şey değil anlayacağınız. Ama halka da bir şeyler söylemek lazım değil mi?
Neyse, konumuza dönersek, bugün özelleştirmeler yoluyla yerli/yabancı sermayeye çekilen peşkeşin, satılan varlıklarımızın faturasını ödüyoruz.
Ben size isim vereyim, siz bu peşkeşin bize zam olarak nasıl geri döndüğünü hesap edin;
Türk Telekom, TEKEL, TÜPRAŞ, ERDEMİR, İSDEMİR, ESGAZ, BURSAGAZ, ETİ A.Ş, Sümer Holding, SEKA, Demir Madenleri, Limanlar, Şeker Fabrikaları, Bakır İşletmeleri, Hidroelektrik Santralleri…
Şimdi en çok zam gelen ürünlere bakın. Özelleştirmenin ne büyük bir kazık olarak bize döndüğünü göreceksiniz.
Bu değerlendirmenize, ekmek ve sudan sonra en çok tükettiğimiz çay ve sigarayı katmayı da unutmayın.
Çayın su misali tüketildiği bir ülkede ÇAY-KUR nasıl olurda zarar eder, düşünün.
Ve çaydan sonra en çok tüketilen sigara üretimi neden durdu, sigara fabrikalarımız neden satıldı, sigaradan hangi yabancı firmalar köşeyi dönüyor, sorusuna cevap aramayı da ihmal etmeyin.
Yeni yılın zam şampiyonlarından doğalgaz dışarıdan geliyor, bunu kısmen anlarız. Petrol de öyle…
Ama elektrik, o da mı dışarıdan geliyor?
Bu zammın sorumlusu da mı dış güçler!
Üstelik elektrik, o dışarıdan gelen ve belimizi büken petrol ve doğalgazın yerli bir alternatifi…
Yani bol üretim ve ucuz tüketimle halkın belini doğrultma şansımız var.
Bu yapılıyor mu? Hayır…
Aksine elektrik faturamız, doğalgaz faturamızla ve akaryakıt fiyatlarıyla yarışıyor.
Çünkü bu bir tercih meselesidir ve iktidar bunu tercih etmiştir.
Resmi rakamlara göre, toplam enerji ihtiyacının yüzde 60’ı Hidroelektrikten sağlanırken, bu oran bugün yüzde 25’e kadar düşmüş.
Günümüzde enerji ihtiyacının yaklaşık yüzde 43’i doğal gazdan, yüzde 28’si kömürden, yüzde 25’i hidroelektrikten, geri kalan yüzde 4’lük bölüm ise fueloilden karşılanır olmuş.
Bu da gösteriyor ki elektriği ihmal etmiş, doğalgazdan enerji üretimini arttırmış, doğalgaza bağımlı hale getirilmişiz.
Bunun yanına bir de elektrik üretim ve dağıtımının özelleştirilmesinin sonuçlarını ekleyin.
Hadi üç kuruşluk TRT yapı kaldırıldı ama sayaç okuma bedeli, kayıp kaçak bedeli ve işletmelerin yeni yatırımlarına kadar faturalarımıza yansıtıldığını da unutmayın.
Şimdi sorun kendinize, bütün bu zamların neresinde dış güçler var?
Ne diyordu Merhum Ozan Arif?
“Tekel, Sümer, Demir-Çelik, Limandı;
Telekomu, Seka’ları kim aldı,
Yabancıya satılmayan ne kaldı?
Ondan sonra “vay efendim, dış güçler!
Tek tek saysam çok sayarım daha çok,
Benim artık boş laflara karnım tok!
Satılmayan, fabrika yok, banka yok…
Ondan sonra “vay efendim, dış güçler!”
“ONDAN SONRA VAY EFENDİM DIŞ GÜÇLER!”
Erol Afşar
Bu içeriğe tepkiniz
Yorumlar (1)