Sevgili okurlar,
Haftabışı, yani pazartesi günü, yazmam gereken yazımı, sizlere ulaştıramadım!..
Elbette okurlarımdan özür dilerim!..
Ama, geçerli bir mazeretimi de hatırlatayım?
Bir mutluluk daveti için Almanya’nın Frankfurt yakınlarındaki Hanau kentindedeydik..
Türkiye’den gelen misafirlerimiz de vardı..
Farklı bir hasret buluşması ötesinde, bir mutluluğa tanık olmak elbette önemliydi..

TÜRKİYE’Yİ KISKANAN ALMANYA?
Türkiye’den gelen misafirlmerimizin aklı hep,” Türkiye’yi kıskanan” Almanya, velhasıl Avrupa’daydı?
Yemyeşil cennet köşelerden akıp geçerek, Hanau kentine vardık..
Almanya, hala harıl, harıl yol çalışmalarında..
İyi ki şu cağın icadı, “navigasyon” varda, yolumuzu kaybetmedik!..
Ancak şunu keşfettim ki, bu navigasyon çıkalı, insanımız “adres tarif” etmeyi de unuttu!..
Yani “coğrafya dersinde” olsak, inanın çakırız!
Nasıl ki, hesap makineleri çıktı, “matematik yeteğinimizi de” öteledik!
Ama rakamlar, “insanın cebini yakmaya başlayınca”, insan ister istemez, hesap yapmaya başlıyor..
Öyle ya, “bu Türkiye’de kaça, Almanya’da, Belçika’da, Hollanda’da kaça” sormadan edemiyor?
Belçika’da yaşayanların hiç sevmediği bir huyumuzu da burada açıklayayım?

BİR TÜRK, BİR ALMAN, BİR BELÇİKALI?
Bir Türk ile Belçikalı, Almanyalı, nerede olursa, olsun karşılaştığında, hemen sorular başlıyor..
-Annen, baban var mı?
-Nerede oturuyorsunuz?
-Yaşınız kaç?
-Evlimisiniz?
-Çocuklarınız var mı?
-Ne işle meşgulsunuz?
-Kaç para kazanıyorsunuz?
-Hah işte, bu son soruya geldiğiniz de hesap dahada karışıyor?
-Neden mi?
-Bir Almanyalı Türk, ya da bir Alman vatandaşı ayda ne kazanıyor?
-Türkiye’de bir çalışan ne kazanıyor?
-Haydi bunu geçtik, Almanya ve Belçika’da bir emekli ne kazanıyor, Türkiye’de durum nedir?
-Eh, iş hesap, kitap meselesi ya?
-Bir de “Türkiye’yi Almanların kıskanması” durumu var?
Birlikte seyahat ettiğim yakınım, gözlemlerinden sonra ikinci gün patladı:
“Bu Almanya, Allah aşkına bizim neyimizi kıskanıyor?”

Güldüm, geçtim..

BUNLARI YAPMAYINIZ?
Zira Türkiye’den gelen biri ile sohbet, bazen can incitiyor!..
Bunu sıkça yaşadım ve test ettim!..
-Tuttulan takımı asla eleştirmeyeceksin!?
-Sürekli oy verdiği ve desteklediği siyasi partiye asla laf etmeyeceksiniz!?
-Hele de bağlı olduğu bir tarikat şeyhi hakkında asla konuşmayacaksın?

İşin özeti, havadan, sudan sohbet ile günü geçiştireceksin!
Bir de işe eşinizin sıkı tembihleri karışınca, işte o zaman “işin vahametini” anlamanız daha kolay olur..
“Aman ne olur, milletin siyasi tutumu, dini, mezhebi, meşrebi bizi ilgilendirmez?”
Ne kadar doğru!
Bizim sohbetlerimiz bile, anketçilerin günlük hayatından farklı değildir..
Uzatmayalım, misafirimiz, Almanya ve Belçika’da  “bir işçinin, emeklinin kazandığı parayı” sordu..
Sonra, işi “benzin ve mazot birim fiyatlarına” getirdi..
Türkiye’de bir işçi, maaşı ile şu kadar benzin, şu kadar mazot alabilir..
Almanya ve Belçika’da ise, bu kadar?
İşin düğümü çözüldü..

PARANIN ALIM GÜCÜ?
Yani,” paranın alım gücü” ortaya kondu..
“Matematiksel olarak iş ortaya konunca”, söylenecek ne kaldı ki?..
Almanya nire, Belçika nire?
Evet, “enerji, petrol fiyatları” dünyayı etkiliyor..
Bu pandemi ve çıkan savaşlar sonrası bir gerçek!..
“Yaşanan enflasyon, artan fiyatlar, maliyetler”, yaşamı daha da güçleştiriyor..
Ama bu “Almanya bizi kıskanıyor” lafı da artık, bir deyim olarak belleklerimizde yer etti..
Pandemi(Covit 19) salgını sonrası ertelenen mutluluklar, yeniden yaşanmaya başlandı..
Ölümler, hastalıklar, zorluklar, o eve kapandığımız günler çok gerilerde kaldı..
Durumun bir kültürel, geleneksel boyutu var..
Avrupa’da gençler, “iyi bir iş, iyi bir meslek edinip, mutlu bir evlilik için el, ele, gönül gönüle” verebiliyor..
“Gelenekler, görenekler” burada aynen sürdürülüyor..
Gençlerin birbirini tanıması, sevmesi işin başı..
Sonra kız isteme, nişan, kına ve ardından düğün kaçınılmaz oluyor..
Tanıklık ettiğimiz düğün de mütevazi düğünlerden..
Görkemli bir restaurantta, kız ve oğlan tarafı buluştuk..
Gelin ve damat o bildiğimiz, seçilen şarkılar ile  pistte yerini aldı..

MUTLULUK DANSI!
Görümlük sunuldu, gelinin alnına bir mutluluk öpücüğü konduruldu, duvak açıldı, hediyeler ise çabası..
Sonra, “mutluluk dansı” başladı..
Ardından iki aile yakınları, gelin ve damadı yalnız bırakmadı..
Coşku arttı, müzik hareketlendi, türküler eşliğinde yöresel oyunlar sergilenmeye başlandı..
Eee bu bir Karadeniz düğünü..
Yöre, kent, bölge önemli..
Horonsuz olur mu?
Sakaryalısaysanız, çiftetellisiz olur mu, ya halay?
“Mastika” derken, diğer sevilen oyunlara şimdi, pop müzik eşliğinde yeni “Avrupai dansta” eklendi..
Haydi piste öyleyse?
Vursun davullar, çalsın zurnalar, açılsın bayraklar, haydi gelin almaya!
Demem o ki, tepeden tırnağa tam bir Türkiye gelenekleri buralarda da insanımız tarafından yaşatılıyor..

MACARİSTAN’DA DÜĞÜN!
Bizim gibi bir düğün haberinide Macaristan’dan
Fahri Konsolosu Osman Şahbaz paylaşmış..,
 En kötü gününüz böyle olsun. Dillere destan masalımsı bu düğünündeki mutluluklarının ömür boyu sürmesini diliyorum. Aile, Türk ve Macar toplumunda saygın, kutsal ve önemlidir. Birbirinize her daim, sevgi, saygı, sabır ve hoşgörülü davranın. İki gençe iki cihan saadeti ve mutluluklar diliyorum. Her daim şen, pürşen ve esen kalınız” demeyi ihmal etmemiş..
Biz de aynı dileklerle, böyle büyük bir mutluluk yaşayan, “evlilik eşiğinde olan gençlerimizi tebrik ediyor, iki cihanda saadetler” diliyoruz..
Görüyorsunuz, mutluluğunda bir bedeli var!
Bunu soranlara, demem o dur ki, mutluluğun hesabı ve bedeli mi olur?
Sağlıklı güzellikler dilerim..
Yusuf Cinal yazıyor, 14 Haziran 2022 Brüksel