Pazar gezmesi için İstanbul Anadolu yakasına kadar gideyim dedim. Dedim n’olacak şurası, 5 dakikada Beşiktaş. Dedim başıma ne gelebilir ki!!!
Şehirlerarası yolculuklarda son 10 küsur yıldır ilk tercihim olan Metro Turizm yazıhanesine doğru yöneldim. Sonu 1003 numaralı Metro Passenger Card’ımı çıkartıp bir tane koridor kenarı Adapazarı - Samandıra bileti istedim.
Saat 15.00… 543480 numaralı sefer… 15 numaralı koltuk… 21 lira, bunun 3,20 TL’si devlete vergi… servis 14.30’da buradan kalkıyor, size uyar mı dedi gişe görevlisi. Her şey yolunda görünüyor; uygundur dedim bana uzatılan bileti imzalayıp cebime koydum.
Artık Metro ile aramızda imza gibi güçlü bir bağ vardı. Nikah memurunun önünde atılmış imzaya benziyor, yolculuk başladığında geri dönmesi zor!
***
Sıradan bir pazar gününde Vodafone reklamındaki kız gibi çile çekeceğimi nereden bilebilirdim ki!!! Hani şu güneye doğru otobüsle yolculuk yapan ama internet paketi yetersiz olan kız. İşte o manzaranın benzerini, üstelik internet paketim varken yaşadım.
Daha da kötüsü bir ara kendimi Kusturica filminde figüran sandım. İlerleyen dakikalarda sahneler o derece birbirine girdi ki, Babalayka filmini Kusturica çekmiş gibiydi…
***
Yolculuk zaten rötarlı başladı. Saat 15.00 ama otobüs terminalden hareket etmiyor. Saat 15.04 hala debriyaj gazla buluşamıyor. 17 ve 18 numaralı yolcular ortalıkta yok!
Telefonlar ediliyor, sonunda saç modeli 90’ların futbolcularını anımsatan muavin şoföre ‘gidebiliriz’ sinyalini çakıyor.
Ancak 15.06’da yola revan oluyoruz. Yolumuz açık olsun! Derken o da ne? Şoför TEM girişini umursamayıp Eskişehir’e doğru yollanıyor. Yanlış otobüse mi bindim acaba? Yanımdakine bir ‘yolculuk nireye hemşerim’ sorgusu çekiyorum. Doğru, İstanbul otobüsündeyiz ama otobüs İstanbul yolunda değil. Muavini sorguluyorum; “Abi sohbete dalmışız, girişi atladık” diyor. Pamukova’ya gelmeden önce üst geçitten U dönüşü yapılıyor, TEM’e ulaşıyoruz.
Artık bu yol yağ gibi akar!
***
Sapanca’da dinlenme tesisinde yolcu takviyesi yapılacak. 17 ve 18 numaralı yolcular buradan temin edilecek. Ama hesap birden şaşıyor!
Adapazarı Terminalinden eksi 2 yolcuyla yola çıkan otobüs Sapanca’da artı 5 yolcu ile yola devam etti. Kafam bir anda kazan gibi oldu, ortaokul yol / hız problemi çözer gibi hissettim kendimi. İşin içinden çıkamadım. Muavin de çıkamadı! Yine telefonlar sağ sola, merkeze ve şubeye…
Neyse ki 2 kilometre sonra bu ayaktaki 5 yolcudan ikisini otobanda park halindeki bir Metro otobüsünün yanında indirildi. Yolcular inince fark ettim ki biri çocuk ve diğeri Metro yeleği taşıyordu. Muhtemel otobüs yolda kalmış, şoför ve oğlu otobüsü teslim almaya gidiyor. Bulunduğumuz yolcu otobüsü de onlara servis görevi yapmıştı.
Ayaktaki yolcuları eksiltmek de krizi çözümleyemedi. Elimizde hala ayakta yolculuk eden 3 yolcu var. Bir ara gözüme ilişti meğer hostes kotlu da doluymuş.
Muavin ayaktaki yolcuları merdivenlere oturturken bir yandan da neden böyle bir fazlalık çıktığını çözmeye çalışıyordu. Sonradan durum anlaşıldı ki yolculardan birisi biletini internet üzerinden almış ama elinde bilet yok. Evet bileti almış ama bir saat sonraki sefer için.
Yine de ben geriye kalan 2 fazladan yolcunun nereden çıktığını anlayamamışken otobüs bir anda TEM’den çıktı. Otobanda güzel güzel seyir halindeyken Körfez’de D-100’e giren otobüs Gebze’ye kadar eski yoldan seyahatine devam ettirdi.
***
Ancak saat 17.05’te Samandıra tesislerindeydim.
Akşam dönüş için yine Metro tesislerindeydim. Herhalde bir an için Stockholm Sendromu yaşadım ve Metro’dan kurtulamadım!
22.20 otobüsündeki yerimi aldım. Hem de nasıl yer almak; 16 numara tekli koltuk, geniş koltuklar, lcd lüks televizyon önümde, neredeyse yarısı boş bir otobüsle jet gibi bir yolculuk. Büyük konfor!
Mesafe aynı mesafe, firma aynı firma, bilet fiyatı aynı fiyat.
Sabah gelirken 3. sınıf, akşam dönerken 1. sınıf. Metro’nun bunu yapmaya hakkı yok, kaliteye bir standart getirmeli.