Az haneli bir köyün en güzel kızıydı. Genci, yaşlısı bütün köyün erkeklerinin gözdesiydi. Tarlada çalışmaya gittiğinde kahvede oturan bütün erkekler de tarlaya çalışmaya giderdi. Çarşıya çıktığında köyün meydanında sessizlik oluşur ve bütün gözler onun üstünde toplanırdı. Bu kadar seveni ve hayranı var iken bir o kadar da düşmanı vardı. Köyün kadınları onun güzelliğini kabul etmişlerdi, fakat bütün erkeklerin ona pürdikkat kesilmesinden rahatsızlardı. Kimi kocasıyla bu yüzden kavga ediyor kiminin ise sevdiği gencin dikkatini çekemediğinden içi içini yiyordu. Kısacası o, bu köyün külkedisiydi.

    Bir gün köye yatırım yapmak için zengin bir ailenin çocuğu geldi. Çocuk öncelikle kahvehanede oturan köyün erkekleriyle tanıştı. Onlara yapılmasını planladıkları projeleri anlattı. Bu işi o kadar iyi bir şekilde yaptı ki, köylüler projenin gerçekleşmesi için ellerinden gelen yardımı ona sağlayacaklarının sözünü verdiler. Zengin çocuk, köylüleri ikna ettiğine mutlu olur. Yine bir gün kahvehanede sohbet ederken köyün külkedisi bir anda meydanda belirdi. Etrafı her zamanki gibi bir sessizlik kaplamıştı. Zengin çocuğun da gözü dahil olmak üzere bütün kahvehanedeki erkeklerin gözü külkedisinin üstünde buluşmuştu. O zamana kadar konuşulan her şeye kısa bir ara verilmiş ve gerçek dünyadan hayallerin yardımıyla uzaklaşılmıştı. Zengin çocuk da bu hayallerden nasibini aldı.

    Gel zaman git zaman zengin çocuğun köye ziyaretleri artmıştı. Neredeyse her gün köydeydi. Bir yandan proje çalışmalarını yürütürken diğer yandan da külkedisi için yani köyün en güzel kızı için çalışmalara başlamıştı. Onun yolunun karşısına çıkmış, onunla tanışmıştı. Külkedisi de onu beğenmişti fakat bu tip olayların sadece masallarda olduğunu bildiğinden temkinli ve utangaç davranmıştı. Köydekiler ise durumun farkındaydılar. Kadınlar onun zengin çocukla birlikte olup gitmesini isterken, erkekler ise bunun tam tersini düşünüyordu. Zengin çocuk, köydeki kadınları sevindirecek hamlesini gerçekleştirmiş ve külkedisinin aklını başından almıştı. İkili birlikte olmaya başladılar. Külkedisi her ne kadar bunun imkânsız olduğunu düşünse de yaşadığı aşk aklını başından almıştı. Zengin, yakışıklı bir çocuğa kim hayır diyebilirdi. Günler sonra zengin çocuk, külkedisini şehre gezdirmeye başladı. Sabah köyden ayrılıp ve gece geç saatlerde geri dönüyorlardı. Belirli bir zaman bu durum böyle devam etmişti.

    Sakin ve sıcak bir günün sabahında köyün yolunda lüks arabalardan oluşmuş bir konvoy göze çarpmıştı. Kahvehanenin önünden geçerek külkedisinin oturduğu eve gidildiği görülmüştü. Zengin çocuk ailesini külkedisinin oturduğu eve getirmişti. İşler resmiyete döküldü. Zengin çocuk ve külkedisi tıpkı masallardaki gibi evlendi. Külkedisi köyden ayrılırken kahvede oturanlara dalga geçip gibi el salladı, kadınlar da nispet yapar gibi veda etti. Paranın değiştirdiği herkes ve her şey gibi artık o da değişmişti. Külkedisi köyden tamamen ayrılmıştı. Bu gidişe en çok kadınlar sevinmişti, fakat bir yandan da külkedisi giderken hepsiyle tartışıp, onlara hava atıp gitmesi onları üzmüştü.

    Yağmurlu ve soğuk bir kış sabahı, daha horozlar bile ötmemişken eski model bir taksi köye geldi. Külkedisinin evinin önüne yanaştı. Önce şoför çıkar arabanın içerisinden ve çok ıslanmamak için hızlı hareketlerle bagajı açarak birkaç bavulu bagajdan indirdi. Ardından külkedisi çıktı arabadan. Yine her masalda olduğu gibi bu mutluluk hayali kısa sürmüştür ve zengin çocukla kavga edip ayrılmıştı. Külkedisi doğduğu ve yaşadığı topraklara, hava atıp gittiği, kalplerini kırdığı insanların yaşadığı diyara bu sefer köy kedisi olarak dönmüştü. Elinde hiçbir şeysiz ve sevgisiz.