Sevgili okurlar,
Brüksel’den bir çıktık, pir çıktık, “dünya kazan, biz kepçe” misali geziyoruz, “gezip gördüklerimizi” sizlerle paylaşıyoruz!
Uzak Asya’nın gelecekte parlayan yıldızlarından biri olacak olan Kazakistan’ın Almatı kentinde dört gün kaldık..
2014 Yılında da gittiğim kenti,” tanıyamadım” desem yeridir!
Rus esaretinden kalma, “ iğreti binalar yıkılmış”, yerine tabiri caizce “camdan saraylar” dikilmiş..
Gökdelenler, adeta birbiri ile yarışıyor..
Ruslardan kalma geniş yollar, altyapı ve disiplin içinde, kentin temizliği, “her köşede albeniler” sunuyor..
Geniş caddelerde, sıkça dizilmiş, geçitler, yanıp sönen kırmızı ve yeşil ışıklar, hem kente girişi, hem de kentten çıkışı güçleştiriyor..
Trafik akışı gerçekten düzenli..
Bizde olduğu gibi lüks otomobilleri ile trafikte gösteriş budalaları da yok değil..
Almatı’da görmedim, ama yeni kent ünvanı alan komşu kentlerde “ kumar furyası” binaların ön yüzlerine yansımış!..
Birbirinden farklı, renkli kumarhanelerin, yanıp sönen yaldızlı ışıkları, müşterilerini bekliyor..
Hemen kafamda, uğruna şehitler verdiğimiz Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) geldi..

KUMARHANELER KENTİ?
Nasıl da orayı, “kumar cennetine” çevirdik, nasıl!?..
Para, bazen sadece insanların değil, ülkelerin de kimyasını bozuyor demek?
Vay be demeden kendimi alamadım?
Gazeteci, yazar, turizmci meslektaşlarım, bu görkemli kumarhanelerin resimlerini çekmek  için birbirleri ile yarışıyorlardı..
Nereden geldiği belli olmayan kara paranın, aklandığı bu ihtişamlı, camdan saraylara izin verenleri düşündüm?
“Kirli siyasetin “ ürünü, bu binalarda, “kurunun yanında yaşında yandığını ve ne ocakların söndüğünü” dile getiren arkadaşlarım, haksız değildiler?
Elbette, kumarheneleri ile ünlü Las Vagas(Amerika) ve diğer ülkeleri unutmak olur mu?
Bugün Türkiye’den sadece kumar oynamak için, “KKTC’ye Bulgaristan’a, Yunanistan ve diğer Avrupa Birliği ülkeleri için vize peşinde olan paralı adrenalin tutkunu bağımlıları”, bir düşününüz!?
Para onların da!
Ne hayırsever adamlar yani?

İÇKİ ÖLDÜRÜR, KUMAR SONDÜRÜR!
Müdavimi oldukları, bu camdan saraylara büyük paralar bırakanların dünyasını anlamak, o kadar zor değil..
Önceki gün, “çağın icadı cep telefonu ve uyuşturucu” bağımlılığından söz etmiştim..
Biz biliriz ki, “içki öldürür, kumar söndürür” diye!
Bugün, bu manada bu alışkanlıklar, bağımlılıklar ile mücadele için kurulmuş olan derneklerimizi bile, “siyasallaştıran zihniyetlerin, sırf alkol, sigara, uyuşturucu, kumar ile mücadelesini samimi bulanların sayısının da düştüğünü görmek gelecek adına” düşündürücüdür.
Kent imajından, yani değişimden, temizlikten söz ederek, “kendi çöplüğümüz, yani Sakarya’dan da birkaç kelime ile söz etmek” gerekmez mi?

BU KENTİN FOTOĞRAFI?
Sakarya çanağında, geniş bir ova üzerinde kurulu Sakarya’nın merkez üç ilçesinde(Adapazarı, Serdivan ve Erenler) hep aynı manzara ile karşılaşmak mümkün..
Düzensiz kaldırımlar..
Yamalı asfaltlar..
Açılmış kanalizasyon çukurları..
Yollara sarkmış ağaçlar..
Evlerin ve sokakların göbeğine dökülmüş kum yığınları..
Dükkan kapılarında oturan esnaf ve müşteriler..
Bitmeyen inşaat gürültüleri..
Hız yapan otomobiller, trafiğe yasak yerlerde cirit atan motosikletliler..
Gereksiz yere otomobilinin kornasına basanlar..
Mahalle aralarında yüksek sesle, domates, patates, biber, kavun, karpuz satanlar..
Otomobilinin müziğini yüksek telden dinleyenler..
Atatürk Bulvarı’ndaki bankları mesken edinen, hatta buralarda uyuklayanlar..
Binaların göğsüne asılı tabelalar, ha düştü, düşecek endişeleri..
Küçük bir rüzgarda, yağmurda giden ve sonra beklenen elektrikler..
Gaza basıp, trafikte ayrıcalıklı ilerleyen belediye otobüsleri..
Birbirine sataşanlar, yol vermeyenler, sıra kapma yarışında olanlar..
Bu kentin, bir başka fotoğrafı da bu!?
Daha neyini yazayım, bu kentin?

ATATÜRK BULVARI’NDAYIM..
Atatürk Bulvarı’ndayım..
Sevgili hemşerim Av. Sezgin Kobya ile buşacağız..
Buluşma saatine, yarım saat var..
Şöyle Atatürk Bulvarı’nda bir bank arıyorum, neyse  tek başına olan emekli öğretmen Zeki Tuncer’in yanına  oturuyorum..
Aslen Erzurumlu olan Zeki Tuncer, Sakarya’da bir öğretmen olarak hizmet vermiş, şimdi o emekli..
Evlatları da, onun gibi öğretmen..
Biri, öğretmenlikten ayrılmış, ticarete adım atmış..
Memleket hallerini konuşuyoruz..

ERZURUM YAYLA YA?
Erzurum nire, Sakarya nire?
Aklı hala Erzurum’da..
“ Öğretmenim siz artık Sakaryalısınız! Bunca yıl buranın suyunu,ekmeğini  yemişsiniz.. Erzurum artık ata toprağı” dediğimde,” haklısınız” deyiverdi..
Hemen yanıbaşımızda bir acı korna sesi..
Mavi renkli dolmuşlardan birinin, korna sesi ile irkiliyoruz!
Kırmızı ışıkta duranlara, korna çalıyor usta!
Acelesi var, belli ki?
“Lütfen, sabır” diye kendisine seslendim..
“Gitmiyorlar” dedi..
Yine,” sabır et, kornaya basman gerekmiyor” dedimse,
usta,“burası dinlenme yeri değil, ormana gidiniz” diye seslendi..
Öyle ya, “ormana gitmemiz” gerek!

KARŞILIKLI ŞİİR OKUDUK
Kent yaşamı içinde, nasıl hareket edileceğini bu muhtereme öğretemeyenler olarak, Zeki Tuncer’e, “bizler sorumluyuz” dedim..
“Biz Öğretmenler, din adamları!..”
“Evet Hocam, bizler sorumluyuz! Maalesef insanımızı eğitmede büyük kusurlarımız var.. Her şeyin başı eğitim.. Eğitimsiz bu insanları hoş görmek, işi daha da güçleştiriyor..Bu cehalet yakar,yıkar bizi”
diye, söze noktayı koydu..
“Bir kentin sosyal kültürel olgusu” için, iyi bir örnekti bu!
Zeki Tuncer Hocam ile karşılıklı birer şiiri ezberden okuduk, ona bir kitap hediye ettim ve ayrıldık..
Kent içinde, “şöyle ağız tadı ile sohbet edebileceğiniz kaç kişi var” gerçekten?

ORMANA BUYUR?
Bizi, “ormana buyur edeni düşündükçe “, insan üzülmeden edemiyor?
Oysa, “onun ormana ne kadar ihtiyacı olduğunu”, küçük çocuklar bile tahmin edebilir ya?
Ormandakiler?
Vallahi, bu muhteremden daha tehlikesizdirler!
Bu kentin imajı kadar, “bu kentte yaşayanların sosyal, kültürel olguları da çok önemli” değil mi?
Bazen, sadece salt “misafirperverlik “ bile işe yaramıyor, bilesiniz!
“Temiz bir kent, temiz bir toplum, hoşgörü ve huzur kenti için” daha çok gayret etmeliyiz!
Daha çooook!
Zira, kent yaşamı sorumluluk ister!
Yusuf Cinal yazıyor, 4 Temmuz 2023