Ömrüm çalkantılı bazen de durağan bir yerde geçiyor. Bazen bir aşağı bir de yukarı sallanmayı bazen de hareketsiz bir şekilde yola devam etmeyi seviyorum. Buna o kadar alıştım ki bu eylemlerden bir tanesi uzun sürse diğeri nerede diye kendi kendime soruyorum. Sorumlu olduklarım var. Yapmak zorunda olduklarım. Gitmek mecburiyetinde olduğum yerler. Hepsini bu karmaşa da yapmaya çalışıyorum. Başarıyla da yaptığımı düşünüyorum.
Ailem yok benim. Zaten burada bulunmamın en büyük nedenlerinden biri de budur. Bekleyenim yok. Ben burada yıllarca kalsam bağlı olduğum şirketin patronu hariç kimse aramaz beni. Yoğun ve çalkantılı yaşam mücadelemde az da olsa budur beni rahatlatan. Bazen birileri olsun istiyorum. Arasınlar, sorsunlar, merak etsinler beni. ‘’Neredesin?’’ desinler. Bazen de o kadar konuşsunlar ki sıkıntıdan ‘’İşim çıktı acil.’’ diyerek telefonu kapatıp kaçayım istiyorum. Dediğim gibi bazen bu düşünce sarıyor beni ama etkisinden hemen kurtuluyorum.


Bütün bu iş mücadelesi, hayat mücadelesi, yalnızlık sorunlarından sadece bir yerde uzaklaşıyorum. Onları düşünmüyorum. Orada olduğumda başka bir ben oluyorum. O kadar rahatlıyorum kendimi kaptırıyorum ki, biri beni çağırana kadar sanki orada yıllarım geçmiş oluyor. Kaptan köşkünün hemen dışarısına bazı geceler sandalye koyarım. Geminin dümenini yardımcı kaptanıma bırakıp oraya çıkarım. Karanlık, sonu gözükmeyen fakat su sesinin duyulduğu o denize bakarım. Temiz havayı içime çekerim, bol bol. Sonra gözlerim hafifçe kapanır. Uykuya dalmıyorum yanlış anlamayın. Hayallere dalarım. Kendimi başka bir yerde görürüm, kendimi mutlu görürüm. Sonrasında da gözlerimi açar görmediğim denizin en uç tarafına daldırırım gözlerimi. Bu keyfimi hiçbir şeye değişmem. Hayatımın en önemli ve sevdiğim anlarından biridir. Bu keyifli şey bazen günün ilk ışıklarına bazen de kaptana ihtiyaç duyulduğu anlara kadar sürüyor. Her gün olmasa da sıklıkla yapmaya çalışıyorum.


Hayatımı sularda geçirmeye adadım. Bunu gençken ben istedim. Bu yaşta tekrar seçme şansım olsaydı seçer miydim açıkçası ben de bilmiyorum. Cevaplaması çok zor bir soru olur bu benim için. Bir yandan da kaptan olmak için harcadığım enerjimi, yaşadığım acı tatlı tecrübeleri hepsini düşününce geçmişi ve bu tip soruları çok düşünmemeye çalışıyorum.


İyi tarafından bakmaya devam edelim. Şu anda, siz bunları okurken ben size bahsettiğim o yerdeyim. Kaptan köşkünün balkon kısmında. Hava biraz serin, kapkaranlık sularda yolumuza devam ediyoruz. Suyun sesi
her zamanki gibi formunda. Bu durum bir terapiden çok bir vitamin gibi geliyor bana. Hatta adını da ‘’Ben Vitamini’’ diye değiştirdim. Sizler de bana eşlik etmek ister misiniz? Kapatın gözlerinizi, hafif sallanan, deniz kokusu gelen ve su sesinin inceden inceden kulağınıza geldiği bu ortamı düşünün…