İstanbul seçimlerini kaybetmemek için çırpınmaları da İstanbul’a dini, milli, yerli, siyasi ve hamasi anlamlar yüklemeleri de boşuna değilmiş…

Rant gitmiş rant!

Gerçi bunlar buzdağının görünen yüzü ama kamuoyuna yansıyan birkaç örnek bile yağmanın boyunu ortaya koyuyor.

Mehmet Y Yılmaz ve Murat Ağırel den özetle aktarıyorum;

İçişleri Bakanlığı tarafından el konulan, eski İBB yönetimi tarafından satın alınan bir arsanın soruşturma dosyasının detaylara göre 106,5 milyon dolar şöyle buharlaşmış.

2011 yılında Fatih’te Vatan Caddesi'nde yeşil alan olan bir arsa özel bir şirket tarafından 25 milyon liraya satın alınıyor. Daha sonra, yeşil alan olan bu arsa için İBB’den imar izni çıkarılıyor. Bu yöntemle, İstanbul’un göbeğindeki bu alan inanılmaz derecede değerleniyor. İBB, 25 milyon liralık arsaya imar izni vererek değerini katlıyor ve arsayı 2017 yılında imarlı haliyle 430 milyon liraya o şirketten satın alıyor.

İBB 430 milyona aldığı arsayı tekrar imar değişikliği ile eski haline -yeşil alana- çeviriyor.

Yani kendi malını değersizleştiriyor.

Yeni İBB yönetimimiz TSKB Gayrimenkul Değerleme Anonim Şirketi’ne değerleme raporuna göre arsanın bugünkü değeri: 10 milyon 381 bin dolar.

430 milyon liraya alındığı gün ise İBB kasasından 116 milyon 870 bin dolar çıkmış oluyor. Yani 106,5 milyon dolar buharlaştırılıyor.

Bir diğeri…

Belediyenin "BİT"i KİPTAŞ'ın yönetim kurulu İstanbul Başakşehir'de bir arsayı almaya karar veriyor.

Tesadüfün bu kadarı, ertesi gün bir vatandaşımız gidip o arsayı o günün parasıyla 49 milyon liraya satın alıyor.

Daha o hafta bitmeden de 49'ye aldığı bu arsayı, KİPTAŞ'a 130 milyon liraya satıyor.

Net kâr o günün kuru üzerinden 27 milyon Amerikan Doları!

Mehmet Yılmaz’ın iddiasına göre; “Burada açık ve planlı bir soygun var.

Bu suç ile ilgili soruşturmanın da "organize suç" kapsamında yürütülmesi gerekir. Çünkü suç, kalabalık bir grup tarafından işleniyor.

İmamoğlu’nun hazırladığı bu yolsuzluk dosyasına İçişleri Bakanlığı el koyuyor, dosya Bakanlık dolaplarından birinde kilit altında.”

Bir diğeri şu meşhur araç kiralama yolsuzluğu…

Murat Ağırel yazdı;

“Biliyorsunuz, İBB'de 2011-2018 yılları arasında 2 milyar 200 milyon liralık araç kiralandığını belirtmiş ve sadece Platform Turizm adlı şirketin bu yıllar arasında İBB'ye 1 milyar 352 milyon liralık araç kiralama işi yaptığını açıklamıştım.

İstanbul seçimleri bittikten sonra Ekrem İmamoğlu araçları Yenikapı miting alanına dizmiş ve araçları iade etmişti.

Benim gibi teftiş kurulu da peşini bırakmamış. OGS-HGS ve GPRS kayıtları, tahsisler tüm engellemelere rağmen tek tek incelenmiş ve raporlaştırılmış.

İBB tarafından 879 adet araç iade edilmiş.

İade edilen araçların içinde Audi, Volkswagen, Opel Insignia gibi üst segment araçlar da var.

Bilgi İşlem Daire Başkanlığı'nın yaptığı çalışma neticesinde ortaya çıkan tabloya göre Cumhurbaşkanlığına 480 araç, AKP Genel Merkezine 8, AKP İl başkanlığına 62, Irak Devlet Başkanı'na 6, TBMM Başkanlığı'na 54, Okçular Vakfı'na 4, TÜGVA'ya 5 araç tahsis edilmiş.

Bu araçların, personel giderleri, akaryakıt giderleri, HGS-OGS/Köprü ve Otoyol Geçiş Ücretleri İBB tarafından ödenmiş…

Toplamda 827 araç bu şekilde bizim paralarımızla iktidar yanlısı grup ve kurumlara kullandırılmış.

Benzinini biz koymuşuz masrafını biz ödemişiz ama Okçular Vakfı, Irak Devlet Başkanı, yandaş vakıflar vs. binip gezmiş.

Bu anlayış sadece arabaya binen bir anlayış değil, milletin sırtına binip gezen de bir anlayıştır.”

Sizin anlayacağınız, bu millet İstanbul Seçimlerinde yaptığı tercih ile hem kör kuruşunun hesabını sormuş hem de sırtına bineni de fırlatıp atmış…

İstanbul düşünce Kudüs düşmemiş yani ve o hamasi söylem palavradan ibaretmiş!