Yahu senin bu İslam ülkeleri ve Müslümanlar ile derdin diyorlar.
Derdim şu; Kişi ve kurumların vizyonu ile misyonu arasında bir fark görmeye tahammülüm yok.
Bazı değerlerin sözde kalmasına, bazı değerlerin hayatımıza yansımamasına dayanamıyorum.
Pandemi döneminden örnek vereyim;
Müslümanların Kabe’si, Korona Virüs tehdidi gerekçesiyle ilk yıl ibadete kapatıldı.
İkinci yıl, Suudi Arabistan Hac ve Umre Bakanlığı, sadece ülke içinden 60 bin kişilik bir kontenjan ayırdı. Yaş sınırı ve gavurların(!) bulduğu aşıyı olma zorunluluğu getirdi.
Kabe dezenfekte edilip Hac ibadetine açıldı ama pek rağbet görmedi.
Salgın sürecinde pek çok ülkede toplu ibadetler yasaklandı. Herkes ibadetini evinde yapacak, bu salgının bitmesi için gereken aşıyı gavurların bulması için dua edecekti.
Yine, yaşı müsait olanlar hatırlarlar, Kabe 1979 Hac sezonunda da kapatılmıştı.
Sözde İslami, terör örgütü mensupları, sabah namazında Kâbe’yi basmışlar, müstakbel hacıları rehin almışlardı.
2 hafta süren bu işgal ve rehin olayı, Fransa’dan gelen özel bir tim sayesinde sona erdirilirken, çatışmada 127 Suud askeri, 117 terör örgütü üyesi ve 26 vatandaş hayatını kaybetmişti.
Bazı çok Müslümanlar(!) baskından ve sonuçlarından ziyade ‘o gâvurların Kabe’de ne işi var’ kısmıyla ilgilendiler.
Bu sorun da âlimlerden fetva alındığı savunması ve Fransız askerlerin de Kâbe’ye Kelime-i Şehadet getirerek(!) girdikleri açıklamasıyla giderildi.
Sorun çözüldü yani…
Ve Müminler, Müslümanlar, Fransız gâvurları sayesinde ibadetlerine devam edebildiler.
41 yıl sonra Kâbe tekrar kapatıldı.
Müslümanlar ve Müminler şimdi de, ibadetlerini yerine getirebilmek için, bir cehennemlik gâvurun aşı icat etmesini beklediler!
Yine bir gâvur çıkıp aşı icat etti, sorun çözüldü, Müminlere ve Müslümanlara da ‘bunun Kuran’da yeri vardı’ kısmını ispat etmekle uğraşıyorlar, bütün bilimsel icat ve gelişmelere karşı geliştirdikleri o savunmaya sarılarak…
Ve yine birileri de çıkıp ‘ulan Kuran’da yeri var madem, neden siz değil de elin gâvuru bulup çıkarıyor’ demedi…
Kızmayın…
Yüzyıllardır elin gâvurları bilim üretiyor, ardından biz hazıra konup onu İslamileştirmiyor muyuz?
Ve biz yıllardır, “Evet, İslam dünyası, Kur'an’ı tutuyor, hem de başlar üstünde tutuyor ama sadece kağıtları ve kılıflarıyla tutuyor, hükümleriyle değil. Kağıtları ve kılıfları baş üstüne, hükümleri ayak altına!” diye bizi uyandırmaya çalışan Merhum Yaşar Nuri Öztürk’e sövmüyor muyuz?
Hepimiz Kuran sevdalısıyız sözde ve Batı’yı Kuran düşmanı olmakla itham ediyoruz ama İslam Dünyasının şirk sebebiyle Kuran’a yaptığı kötülük ve ihaneti umursuyor muyuz?
İslam dünyasındaki siyaset ve saltanat düşkünleri, çeşitli oyunlarla tezgâhlar kurup Kuran'ın mesajını işlemez hale getirirken gıkımız çıkmıyor ama bir gâvur Kuran’a ve Peygamberimize hakaret etti diye kıyameti koparmakla ‘cihat’ görevimizin bittiğini sanıyoruz.
İslam akıl ve bilim dinidir.
İnsanları düşünce ve bilim üretmeye bu kadar teşvik eden Kuran gibi muazzam bir kitaba sahibiz ama bilim ve düşünce üretmek yerine hurafelerle uğraşıyor, Kuran’ı hayatımıza yansıtmıyor,
2 milyar nüfuslu İslam âleminde, 100 küsur yıllık Nobel tarihinde hepi topu 3 tane Müslüman bilim Nobel ödülü kazanabiliyorken, 16 milyonluk Yahudi âleminde ise bilim dalında Nobel ödülü kazanan tam 79 bilim insanı var.
Onlar da, Aziz Sancar örneğinde olduğu gibi, kendi ülkelerinde ortam buladıkları için Batı’ya göç ederek bu imkâna kavuştular…
Dünyada 49 Müslüman/çoğunluğu Müslüman ülke bulunuyor.
Hepsinin ortalama demokrasi ve sosyo-ekonomik kalkınma seviyeleri dünya ortalamasının altında maalesef…
Bugün bu İslam ülkelerinde yaşayanlara, hangi ülkede yaşamak isterseniz diye sorulsa, tek bir tanesinin bir İslam ülkesini tercih etmeyeceğine adım gibi eminim. Neden?
Dünyada milyonlarca mültecinin neredeyse tamamı Müslüman… Neden?
Neredeyse bütün İslam ülkelerini yöneten kişi ve aileler Karun kadar zengin ama yönetilenler yoksul. Neden?
Peygamberimizin kabağı çok sevdiğini ama gösterişi sevmediğini, servet biriktirmediğini, âlimlerin şaraptan uzak durduğunu ama sultanın sofrasına oturmadığını, zulme baş eğmediğini anlatmadıkları için olabilir mi, mesela?
Düşündüren, uyandıran bir din yerine; uyutan ve uyuşturan bir din telkin ettikleri için mi yoksa?
Ya da Ali Şeriati’nin ifadesiyle: “İslam dudaklarda mırıltı, tespih tanelerinde gürültü, naralar atılan mevlit, unvanlar dağıtılan toplantı, üst baş soyulup atılan ayin olunca kimsenin kılına dokunmaz. Çünkü bütün bunlar kitleyi oyalamak için sömürücü kudurganların yarattıkları afyon” mu?