Sevgili okurlar,
Bu “Covid-19” adı verilen “Korona virüsü salgını” ile ilgili olarak, her ülkede farklı bir mücadeleye hep beraber tanıklık ettik..
Hangi ülkenin, bu insanlığın belası korona virüsü ile ilgili olarak nasıl ve ne şartlarda mücadele ettiğini sanırım anlatmaya gerek yok.. Zira bu konuda da insanımız dünden şartlanmış ve taraf olmuş durumdadır!..
Dahası Türkiye,” sağlıkta, eğitimde, ekonomide ve diğer alanlarda” Türkiye uçuyor ve “Batı da bizi kıskanıyor!”
Öyle ya, “Batı” “kıskanmak” kelimeleri, artık insanımızın hafızasına yerleşmiş durumda!..
Bir de “ Türkiye seninle gurur duyuyor, dik dur eğilme seninleyiz” tekerlemeleri vardı?
Unutuldu mu dersiniz?
Yapılan anketlere göre, hala unutmayanların, yani “şahsım devletine” güven telakki edenlerin, bu anlayıştan öyle kolay, kolay vazgeçmeyecekleri yolundadır..
Eski sendikacı,milletvekili Rıdvan Budak, bir televizyonda Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın bir kravatının bile, Almanya Başbakanı Merkel’in tüm takım giysilerine bedel olduğunu söyledi..
Vay be, “Türkiye böyle zengin ve itibarlı” bir ülke!
Keşke olsa da?
Ayrıca, Türkiye’de gündeme gelen Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan’ın, Belçika’dan sokak ve mağaza kapatarak satın aldığı “milyonluk çantası” ile ilgili tartışmalarda bitmiş değil?
Zira, burada da net bir açıklama yok!
Denetimi unutmuş bir ülke, çantanın kaça alındığını mı sorgulayacak?
Geç beyim!
Moda ve pahalı bu çantanın parasını kim ödedi ki?
Sorun mu yani?
Anlatmak istediğim, parmağındaki bir yüzüğü gösterip, bugün saraylarda yaşayan, uçaklarla seyahat eden, bilmem ne suyu içen, gösterişli konvoylarla propaganda ve açılış törenlerine katılan bir ülkenin lideri, devlet imkan ve kabiliyetleri ile seçildiği bir koltuktaysa, ister istemez diğer ülke liderleri ile kıyaslanıyor..
Milli irade bu ya,”seçilmişim!”
Türkiye, öyle “itibarı” diline dolayacak bir ülke değil!
“İtibardan taviz verilmez” sözü de boş çuvala sığmayan bir sözdür..
Bir ülkenin milleti aç ve sefil iken, yani hala yerlerde süründüren “asgari ücreti”, “emekli maaşını” konuşurken, başka ülkelerde, sırf korona salgını tedbirleri nedeni ile ülkeler insanlarına, iş adamlarına, esnafına asıl bu zor günlerde sahip çıkıyor..
Biz ise “ ya sabır” çekip, maske takın, sosyal mesafe ve hijyenik kurallara uyun, evde kalın” derken, bir yandan da kurallara, yani yasaklara, uymayanları da cop ile kovalıyoruz!..
Allah hayırlısını eylesin!
Son olarak Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay, altındaki pahalı arabayı göstererek,”halkım için buna biniyorum.Yoksa bu lüks otomobil tercihim olmaz..İtibar meselesi” demiş!..
Sayın Oktay, halkın itibarı söz konusu ise, lütfen bisiklete binin, bizim için bu daha anlamlıdır!
Bilesin ki, biz gösterişe karşı bir milletin evlatlarıyız!
Bunu yapan çok ülke lideri var..
Başını kaldır, araştır öğrenirsin!
***
Sevgili okurlar,
Avrupa Birliği ülkelerinin “Noel Bayramı” hazırlıklarını yaptığı şu günlerde, bu hafta sonu Almanya liderliğinde Brüksel’de “ AB Liderler Zirvesi” var..
Akdeniz’de dolaşan gemimizi de Antalya limanına çektik..
Her ülke olmazsa bile, Almanlar ikna olmuş durumda..
Bu durumda,” Türkiye’ye karşı, ne tür kararlar, ne tür yaptırımlar gelecek” diye merak edenler, biraz şaşkınlığa uğrayabilirler?
Neden mi?
Zira Avrupa Birliği ülkelerinde şu an “korona yardımları” konuşuluyor..
”Bana az verdiniz, diğer ülkeye çok verdiniz.. Bu para har-cur edildi” diyenlerin sesi yüksekten çıkmaya başladı. Üstelik bu tepkiler, sokağa kadar da yansımış durumda!.
Bu durumda Yunanistan, Güney Rum Kesimi ile Fransa’nın peşine kimler takılacak, bekleyip göreceğiz?..
Kısacası, Brüksel’den öyle büyük,Türkiye karşıtı yaptırımların çıkması sürpriz olur?..
Bakın Almanya ve diğer ülkeleri geçtim..Sadece Belçika’nın bile, Türkiye’de 27 büyük yatırımı var..
Bu yatırımların sekteye uğramasını kim ister?
Türkiye’de öyle hemen iskeleye çekilecek bir ülke değil elbette!
Türkiye’nin de elindeki kozları da iyi gören, değerlendiren ve düşünenlerin olduğunu unutmayalım..

***
Sevgili okurlar, son olarak “Noel Bayramı” ile ilgili birkaç söz etmek istiyorum..
Malumunuz, Avrupa’da yaşayan milyonlarca insanımız var. Bunların çoğu “Noel Bayramı” hakkında bir bilgi sahibi değiller..Türkiye’de de bu yönde bilgi sahibi olanların sayısı çok az!..
Bir kere,” Noel Bayramı,
Doğuş Bayramı, Kutsal Doğuş, Milât Yortusu” adlarıyla da anılır.
Noel, 25 Aralık 2020 tarihinde Hıristiyanlar tarafında tüm dünyada kutlanılıyor.
Hz. İsa'nın doğduğu gün olarak, 25 Aralık'da kutlamalar yapılır. 25 Aralık haricinde, 6 Ocak tarihinde Ermeni Apostolik ve Evanjelik Kiliseleri, 7 Ocak tarihinde diğer Doğu Kiliseleri, 19 Ocak'da Kudüs Ermeni Patrikhanesi tarafından kutlamalar gerçekleştirilir.
Şimdi Korona salgını nedeni ile Avrupa ülkelerinde kutlamalar sınırlı oranda gerçekleştirilecek..
Öyle görkemli, kalabalık kutlamalar olmayacak..
Anlatmak istediğim, bu Noel Bayramı’nın bizi de yakından ilgilendirdiğidir?
Neden mi?
Türkiye’deki Hıristiyan vatandaşları geçtim..Avrupa’da kreş, ilkokul, orta ve lise çağında milyonlarca öğrencimiz var. Bu okullardan mezun olanlar, kültür erozyonuna uğrayanlar var! Bunlar okullarda öğrendikleri kültür nedeni ile evlerine mutlaka bir “noel ağacı” bulundurulmasını ve arkadaş çevresinde kendilerini gösterme mecburiyeti içinde, kendilerini hissediyorlar.
Dini kaygıları bir yana bırakırsak, bu geleneğin kökünde “hediyeleşmenin” olduğunu söylersek, yanlış söylemiş olmayız..
Bu vesile ile anne ve babasından “Noel ağacı” konusunda ısrarcı olan çocuklarımızı iyi bilgilendirmeli ve dışlamamalıyız..
Zira, bu çocuklar, “Noel baba” olarak bilinen bir Aziz’in kendilerine hediye getireceğine öyle inandırılıyor ki, bu sınıflara kadar taşan gösterilerle bu iyice perçinleniyor.
Çocuklarımızı üzmeden, gönüllerini yıkmadan, onları küstürmeden, işin doğrusunu onlarla paylaşabiliriz..
Ali, anne ve babasının eteğine, paçasına tutarak, eve bir küçük noel ağacı alınmasını sağladı..Noel ağacı eve getirildi..Kardeş Mine ile bir güzel süslendi..Şimdi sıra nereye konulacağına geldi? Ali, hemen bu noel ağacına güzel bir yer buldu..Şömine içindeki odunları topladı, tam bacanın ağzına, yani şöminenin önüne noel ağacını kurdurdu..O, Neol Baba’nın bacadan gelip, hediye dağıtacağından gayet emin..
Bu durumu gören baba ve anne çaresiz bir fikir geliştirmek için düşünmeye başladılar..
Baba,”hanım dert etme ben buldum” dedi..
Noel’i beklediler.. Ali Noel sabahı,umutsuz ve küskün, kırık bir şekilde babasına sarıldı..Annesinin kollarına atıldı.. Belli ki, Noel Baba onların eve uğramamıştı..Bu Ali için kötülük demekti..
Ertesi günü, baba aileyi topladı..
Sağ yanına kızlarını, oğullarını, damatlarını ve torunlarını aldı..Eşi ve küçük Ali ile Mine’de sol tarafta yerlerini aldılar..
Baba bir alkış ile hizmetçileri göreve çağırdı..Ailenin her birine görkemli, ihtişamlı hediyeler geldi.. Ali ve Mine çok şaşkın idi..Diğerleri de öyle..
Toplantı bitmek üzereydi ki, aile bireyleri baba ve anneyi çiçek yağmuruna tutarak,öpücüklere boğdular...Bir sevgi seli içinde kucaklaştılar, hediyeleştiler..Aile böyle bir mutluluk ile tanıştı ki sormayınız..
Baba son söz olarak,” Oğlum, kızım, eşim, evlatlarım, İnsanlar ölür eserleri, eşekler ölür semerleri kalır dünyada!..Bilinen,bilinmeyen bin bir gelenek var..Bize sevgiyi, saygıyı, doğruluğu öğreten bir dinimiz ve geleneklerimiz, pirlerimiz var.. Severseniz, sevilirsiniz!.. Saygı duyarsanız, saygı görürsünüz..Doğru ve adaletli olursanız, hep doğrular ile başınız dik yürürsünüz..Ve beklediğiniz hediyeler de hep sizi bulur” diyerek toplantıyı noktaladı..
Evet,” Hediyeleşmek güzel ama,uçak istemiyorum..Siyah Mercedes otomobil ise” hiç!
Evlatlarınıza, insanınıza, çocuklarınıza lütfen acı da olsa gerçekleri söyleyiniz ve denetime açık olunuz, halkınızı dinleyiniz, anlayınız, paylaşınız, paylaştırınız!
Yazımı Koca Yunus’un o güzel sözü ile bitiriyorum:
“Sevelim, sevilelim, dünya kimseye kalmıyor” dostlar!
Yusuf Cinal,9 Aralık 2020 Brüksel