ABD’nin Irak’taki ileri karakolu Kesnizani tarikatıydı.
MOSSAD ve CİA tarafından Saddam’ı içten yıkmak, Irak’ı kolayca teslim almak için organize edilmişti.
Şeyh Muhammed Abdülkerim Kesnizani, zikirden ziyade, siyasete meraklıydı.
Müridlerine de Kur’an eğitimi yerine adını zikretmeden Kabala öğretilerini/mistizmini anlatıyordu.
Kesnizani tarikatı, baba Abdülkadir zamanı da dahil Saddam’a bağlılıkta kusur etmiyordu.
Kürt, Türkmen, Arap rejim muhaliflerini anında BAAS Parti istasyonlarına bildiriyordu.
Şeyh Muhammed kitap yazmaktan da geri durmamıştı. Tarikatın dönüşümü şeyh efendinin etrafındaki İslam alimlerince, gerçekte MOSSAD ajanı hahamlarca hızlandırılmıştı. Şeyh’in kitabı, Kabala öğretilerini İslam mistizmi adı altında imanlı müridlerin beyinlerine ve kalplerine ince ince enjekte etmek için başucu kitabı olarak kullanılmaktaydı.
Müridlere MOSSAD’ın hahamlıktan tövbekar hocaları ders veriyordu.
Aslında tarikatın asıl hedefi Irak ordusuydu.
Öncelikle generaller ve subaylar Keznizani tarikatının müridleri haline getirildiler.
Genelkurmay Başkanı, Genel Askeri İstihbarat Başkanı, Hava Kuvvetleri Komutanı, hepsi Şeyh Muhammed Abdülkerim Kesnizani’nin ayağını öperek müridler arasına girmişti.
Irak’ın acımasız El-Muhaberat’ının sivil-asker elemanları da tarikatın müridleri olmuşlardı.
Müridler arasında bir isim vardı ki, Saddam’dan sonra BAAS’ın en kudretlisiydi: İbrahim İzzet El Duri. Duri bütün karanlık odaklarla ilişki kuruyor, Saddam’ın bütün pis işlerini organize ediyordu. Duri şeyhin ayağını öpenler arasına çoktan dahil edilmişti.
Öte yandan Saddam’ın karısı Sacide Hayrullah, Saddam’ın kardeşleri Vatban ve Barzan ile oğul Uday da müridler arasındaydı.
Birinci körfez savaşında Baba Bush, Bağdat’ı işgali reddetmişti. İsrail bu duruma çok bozuldu.
Irak hızlı bir şekilde parçalanmalıydı.
Gözüne kestirdiği Kürt tarikatı Kesnizani’lik üzerinden Irak’ın İslami hayatını da kontrol altına alacaktı.
MOSSAD Kesnizani tarikatının önde gelenleriyle muhtelif yollardan temasa geçti ve ilişkileri hızla geliştirdi.
Irak Devleti’nin mekanizması içinde yer alanlar, medya mensupları uhrevi yollardan ikna edilemezlerse MOSSAD’ın cömertçe tarikata aktardığı dolarlarla ikna ediliyor, mürid yapılıyordu.
Saddam’ın yatak odası dahil, istihbaratçı müridlerden derlenen bilgiler oğul Nehru’da toplanıyor, Nehru’da bunları MOSSAD’a aktarıyordu.
Artık Saddam ve çevresinde neler olup bittiğinden Kesnizani tarikatı ve şeyhi vasıtasıyla MOSSAD anında bilgi sahibi oluyor ve gereği yapılıyordu.
Tarikatın içine MOSSAD iyice yerleşmişti. Şeyh adına rahat rahat operasyon yapar hale gelmişti.
Kısaca, Güneyde Şii Müslümanlar Kuzeyde ise Türkmenlerin büyük çoğunluğu hariç sivil Araplar, Kürtler ile Irak devlet mekanizmasını elinde bulunduranlar Kesnizani tarikatı kullanarak MOSSAD ve CİA tarafından devşirilmişler ve psikolojik harbin kurbanı olmuşlardı.
Saddam en yakınlarının bile tarikat tarafından mürid yapıldığını, her hareketinin CİA ve MOSSAD’a ulaştırıldığını fark ettiğinde iş işten geçmişti.
Amerika, İngiliz birlikleri Irak’a saldırdılar. Güneyde müthiş bir dirençle karşılaştılar.
Dünya medyası, bu arada Türk medyası, akademisyen, emekli asker, strateji uzmanları asıl savaşın Bağdat ve çevresinde olacağını dile getiriyorlardı.
Halbuki Bağdat ve çevresi Saddam’ın askerleri tarafından hiçbir direnç gösterilmeden Amerikan askerlerine teslim edilecekti.
Niçin böyle olmuştu?
Tarikat yoluyla Irak devlet mekanizması devşirilmişti. Şeyh Muhammed müridlerine Amerikan askerlerine direnmemelerini öğütlemişti. Şeyhin emrindeki mürid generaller vatanlarının bağımsızlığı için savaşmak yerine Şeyh Muhammed’in emrine uydular.
Bu arada İzzet El Duri de boş durmamış, Bağdat’ın Kuzeyini de o teslim etmişti Amerikalılara. Şeyhin isteğinde mutlaka bir keramet vardı.
Yukarıda aktardıklarım Dr. Ramazan Kurdoğlu’nun verdiği bu bilgilerdir.
Amaç, Türkiye’de hala uyuyanları uyandırmak ve onlara bir ders vermektir.
Türk Milletinin ve devletinin önceki yazıda aktardığım Topal Molla’dan ve bugün aktardığım “Kesnizani Tarikatı Operasyonundan çıkaracağı pek çok ders vardır.
Diyeceksiniz ki ‘bu kadar geriye gitme hocam! Ders almasını bilenlere en yakın ders fetö olayıdır.”
Doğrudur, ona da sıra gelecek…
Arkası yarın…