Önceki haftanın TBMM gündeminde dijital terör, gıda güvenliği ve sözde İsrail tehdidi de vardı.
Muhalefet kayda değer konuşmalar yaptı.
Bunlardan en önemli ve en etkilisi de Saadet-Gelecek Grubu adına Bülent Kaya’nın konuşmasıydı.
İktidar ile aynı jenerasyondan geldikleri için konuşmasını önemli buldum, aktarıyorum;
Sayın Cumhurbaşkanı “İsrail’e karşı ekonomik tedbir uygulayan yegâne devlet biziz” diye bir açıklama yapmıştı. Hemen ertesi hafta basına yansıyan iki üzücü haber durumun pek de öyle olmadığını maalesef göstermekte. Uluslararası gemi trafiği verilerine göre son bir ayda 92 geminin Türkiye’den İsrail’e gittiği ortaya çıktı. Ticaret Bakanlığının genelgesine göre İsrail’le ticaret yasaklanmışken ve herhangi bir istisna belirtilmemişken yasal yollarla gittiği anlaşılan bu gemilerin gidişini iktidar partisinin izah etmesi gerekir.
Bir taraftan “Hamaset yapmıyoruz.” denilerek diğer taraftan da göz göre göre bu işlerin olması Hükûmet ile İsrail arasındaki ilişkilerin gerçekten düşündürücü boyutta olduğunu gözler önüne sermektedir.
Diğer taraftan, milletimiz, haklı bir tutumla, İsrail’i destekleyenlere mesafeli durarak mallarını satın almazken millî kuruluşumuz olan TRT’nin veri analiz uygulamalarının İsrailli bir firma aracılığıyla elde edildiği gerçeği de ortaya çıktı. Bu durumun kendisi bile başlı başına vahim bir durumdur fakat bunun ötesinde vatandaşlarımızın kişisel verilerinin söz konusu firmaya açık olması daha da vahim bir durumdur.
Yine, medyaya düşen haberlere göre, Dışişleri Bakanlığı, Hazine ve Maliye Bakanlığı, Genelkurmay Başkanlığı, Gençlik ve Spor Bakanlığı, BDDK, Türk Standartları Enstitüsü Kurumu, İŞKUR, Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü, Devlet Hava Meydanları İşletmesi ve YÖK’ün de veri güvenliğinin İsrailli firmalar tarafından sağlandığı iddia edilmektedir. Bu çok vahim bir durumdur.
İletişim Başkanlığının ve bu kurumların bu durumu derhâl ya yalanlaması ya da sebeplerini kamuoyuyla paylaşması gerekmektedir çünkü bu tip iddiaların şüyuu vukuundan beterdir.
Bir diğeri de sosyal medyaya düşen bazı örnekler nedeniyle BTK harekete geçerek Discord’a erişim engellemesi getirdi. Bu karara ilişkin kamuoyuna yansıyan gerçeklerden biri ilgili mecrada kişisel verilerin kullanılmasıdır.
Geçen ay İletişim Başkanlığından bir açıklama yapılarak yalanlansa da Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu pandemide 85 milyon kişinin kimlik verilerinin çalındığını doğrulamıştı.
Bu veriler arasında TC kimlik numaraları, ikamet adresleri ve GSM numaraları olduğu iddia edilmektedir.
Bugün birçok vatandaşımızın rahatsız olduğu 850 ile başlayan numaralardan taciz düzeyine varan aramalar ya da SMS’le dolandırıcı şebekelerinin muhatabı olan vatandaşlarımızı gördüğümüzde bu verilerin acaba başka ne tür amaçlarla kullanılabileceğini ise kestirmek güçtür.
İnternet teknolojilerinin günlük hayatımızı bu derece biçimlendirdiği bu çağda kişilerin veri mahremiyetini temin edememek bir hükûmet için bir acziyettir ve ciddi bir sorundur.
Discord’ta paylaşılan verilerin bu yolda elde edilip edilmediğini bilmek kamuoyunun hakkıdır.
Gerek Discord gerekse başka mecraların bu kişisel verileri elde edip etmediğini ve ne şekilde kullandığını da Hükûmetin açıklaması gerekmektedir.
Bir diğer husus, GSM şirketlerinin yüzde 300 ve 400 arası uygulamış oldukları yeni zam oranları.
Bu konularla ilgili iktidar “Bunlar özel şirketlerdir. Biz müdahale edemeyiz.” gibi bir gerekçe ortaya koymuştu.
Keşke ekmek, simit fiyatında hemen Bakkallar Odasına müdahale ettiğiniz şekilde buraya da müdahale etme kararlılığı gösterebilmiş olsaydınız.
Herhâlde çay simit hesabıyla iktidara gelip bugün çay simit hesabı yapmaktan utandığınız için simit fiyatlarına müdahale etmeyi bir zorunluluk olarak görüyorsunuz ama yüzde 300’lere, yüzde 400'lere varan ve tekelleşmiş olan bu GSM şirketlerinin vatandaşı ezmesi noktasında ise en ufak bir adım atamıyorsunuz.
Aralarında TÜRK TELEKOM’un da yer aldığı bu GSM şirketlerinin yüksek zam oranlarını kamuoyuna izah etmek gibi bir mecburiyetiniz var. Kaldı ki yüzde 300-400 zam yapan bu şirketler söz konusu olan kendi personellerine yapılan zamlar olduğu zaman ise enflasyon rakamlarının üstüne çıkmamayı bir marifet olarak ortaya koymaktadırlar.
Gıda güvenliğiyle ilgili maalesef son günlerde, bazı gıda firmalarının ürünlerinde domuz eti çıktığına dair kamuoyuyla ilgili bilgiler paylaşılıyor. Bu konuda Tarım ve Orman Bakanlığı maalesef sekiz aydır herhangi bir açıklama yapmıyor. Bugün ilgili firma sosyal medya hesaplarından bir paylaşımda bulundu, bu numunelerde domuz eti çıkmasını inkâr etmedi, ancak kendilerine bir kumpas kurulduğundan bahsetti. Sayın iktidar sahiplerine buradan sesleniyorum: Bu kadar toplumun güvenliğini ilgilendiren bir konuda, yüzlerce mağazası olan bir şirket eğer buralardan numune alınmasında bir kumpastan bahsediyorsa bu başlı başına bir fecaattir. Yok kumpas değil de bu konuda henüz sağlıklı bir numune dahi alınamıyorsa bu bambaşka bir fecaattir. Dolayısıyla sizin döneminizde domuz etinin kasaplık et ürünü olarak mevzuata girdiği dikkate alındığında, bu domuz etinden milleti korumayla ilgili bir yükümlülüğünüzün olduğunu hatırlatıyorum.”
Güvende değiliz hiçbirimiz!
Erol Afşar
Bu içeriğe tepkiniz
Yorumlar