TÜRKİYE, son 30 yıldır en çok göç veren ve en çok göç alan ülke konumuna geldi. Bu şuursuz akın artarak devam ediyor ve nerede sonlanacağını hiç kimse bilmiyor!
Bu göç dalgası ta 1990’lı yıllara dayanıyor. İki İslam ülkesi İran ile Irak arasında 8 yıl devam eden anlamsız savaş sonrası başlayan göç dalgası, ilerleyen yıllarda da artarak devam etti.
Birileri geliyor, -ki o birileri herkesin malumu- iki İslam ülkesini kapıştırıyor… Onlara külliyatlı miktarda silah satıyor ve aradan çekiliyor. Ve demek istiyor ki;
“Tüketin birbirinizi… Silahı düşünmeyin siz… Paradan haber verin…”
İran-Irak savaşında da, Arabistan-Katar arasındaki çatışmada da, Mısır’da da, Libya’da da, Suriye’de de bu böyle olmuştur. Savaşan ve ölen hep Müslüman ülke vatandaşları, kazanan ise hep emperyal güçler olmuştur…
Maalesef… Binlerce, on binlerce insan ölüyor… Yüz binlerce insan kendi ülkesinden göç ediyor canını kurtarmak için…
MİSAFİR BAŞ TACIMIZ YA!
İşte o gelen göç dalgaları genelde ülkemizde son buluyor… Bir kısmı, Türkiye’yi basamak yapıp Avrupa ülkelerine geçiyor, büyük bir kısmı da bu kutsal topraklarda ev-bark sahibi olup yerleşiyor…
Ülkesine dönmüyor…
Çünkü, ucuz vatandaşlık burada…
Daha sonraki -sözüm ona- Arap Baharı bahanesiyle başlatılan bir dizi savaşlar… Irak-Amerika savaşı, Mısır, Libya ve daha sonra da güney komşumuz Suriye…
Hani nerede Arap Baharı?
Bahar geldi de ne oldu?
Bu ülkeler hangi alanda ileriye gitti, daha mutlu ve müreffeh bir konuma geldi; bilen varsa bize de anlatsın…
MİSAFİR DEDİĞİN, KALIR VE GİDER!
Her bir dalgada bu ülkelerin ve dahi şimdilerde Afganlısı, Özbek’i, Türkmen’i ve birçok Afrika ülkelerinden ipini koparanlar soluğu ülkemiz Türkiye’de alıyor…
Gelen gitmiyor!
Misafir dediğin üç gün, bilemediniz beş gün kalır, tatilini yapar ve ülkesine geri döner…
Hayır… Gitmiyorlar…
Geliyorlar…
Çöküyorlar…
Kalkmak bilmiyorlar…
Pekiyi bunun sonu nereye varacak? Ülkemizde huzur kalmadı… İşsizlik ve hayat pahalılığı tavan yaptı…
Cinayetler, tecavüzler, çalmalar, çırpmalar, gasp olayları ve her türlü kaçakçılık ülkemizde artık vakayı adiyeden oldu.
Ne güvenlik güçleri ne de mahkemeler çare üretiyor bu olaylara…
ÜLKEMİZ, YABANCILARA CENNET
Maalesef ki, baştan sempati ile bakılan bu yabancılar, artık Türkiyeli oldu. Ülkelerinde savaşmaktan kaçan, küçük bir çatışmada soluğu başka ülkelere kaçmakta bulan bu güruh, korkarım ki, yarın bir gün Türkiye’nin başına bir şey gelse, toprağını savunmayıp, yine başka ülkelere kaçmayı kendine şiar edinecek.
Çünkü köksüzler…
Çünkü millet olma aidiyetleri yok…
Çünkü, ülkelerinin ve topraklarının değerini bilmiyorlar… Küçük bir zorda, mekanlarını terk ediyorlar…
Ve üstelik ülkemizde böylesine tiplerden milyonlarca düzme vatandaş var… Ülkemizde kendi kolonilerini, kendi semt ve ilçelerini kuruyorlar…
İşyeri açıyorlar, apartman dikiyorlar…
Bu ülkenin öz vatandaşlarına “yabancı” muamelesi çekiyorlar!
Geldik mi şimdi, Necip Fazıl Kısakürek’in sözüne;
“Vicdan azabına eş, kayna kayna Sakarya;
Öz yurdunda garipsin, öz vatanında parya!”
86 MİLYON YETMEZMİŞ GİBİ!
Evet Türkiye büyüyor, her yıl orta halli bir şehrin nüfusu kadar çoğalıyor… 86 milyonluk bu ülke, nüfusu ile büyüyor; ekonomisi ile küçülüyor…
Yalnızca ekonomisi ile mi? Tabii ki hayır!
Eğitimi ile…
Adaleti ile…
Sanayisi ile…
İnsani ilişkileri ile…
Yönetimi ile…
Sınıfta kalıyor… Hatta fersah fersah gerilere gidiyor…
İnsanlarımız, tarikatların ağına düşmüş…
Şu anda Diyanet İşleri’nin ve tarikatların anlata geldiği din, Hazreti Peygamberimiz zamanında yaşanan din değil…
Ebu Süfyan’ın oğlu Muaviye’nin dinidir hüküm süren…
Her hafta camilere gelen insanları, onlara yapacağı hayırlarla Cennet’in kapılarının açılacağını tekin eden bir Diyanet mensubu karşılıyor.
Her Cuma her Allah’ın günü para…
“İşte falanca yerde Kur-an Kursu, filanca ilçede ya da mahallede cami inşaatı”
Her taraf cami, her taraf Kur-an Kursu ve her ilçede bir değil birkaç İmam Hatip Lisesi…
BU NASIL BİR DİNİ EĞİTİM Kİ!
Türkiye, tarihinde görülmediği kadar “dincilik” oyunu ile karşı karşıya…
Siyaset, camilerin içine, kürsüsüne, minberine kadar girmiş!
Bu mevzuattaki İslam, hiçbir zaman “İki Cihan Güneşi” dediğimiz sevgili Peygamberimizin (s.a.v) anlattığı din değil…
İnsanlar insanları kesiyor, öldürüyor, tecavüz ediyor!
Her türlü yüz kızartıcı olayın bini bir para…
Durum öyle bir hal aldı ki, bırakın İslam ülkesini, bir gayrimüslim ülkesinde bile ayıplanacak vakalar bizde ayyuka çıktı.
Bu nasıl İslamiyet?
Bu nasıl Müslümanlık?
Demek ki neymiş? Öyle çok miktarda cami, Kur-an Kursu, Külliye, Tekke ve ülke sathına tarikatlar yerleştirmekle bu işler olmuyormuş…
Bu işler güzel ilimli ve irfanlı bir eğitim sistemiyle olur… O da her defasında olduğu gibi bu ülkenin okullarında ve üniversitelerinde olur…
Adaletli, muasır medeniyeti yakalayana, hakka, hukuka ve insan haklarına saygılı, örfünü, adetini bilen, tarihine, kültürüne sahip çıkan nesiller böyle yetişir…
Değerli okuyucular… Mevzu derin… Yabancılar geliyor, bu ülkenin öz be öz evlatları yurt dışına kaçıyor…
Bir sonraki yazıda konuya devam edeceğim…
**********
ANLAMLI SÖZ
“Herkes dürüst insan istiyor ama, hiç kimse dürüst insanı sevmiyor… Onun için iyi, dürüst ve doğru insanlar kaybetmez, lakin kaybedilir!”
***********