Sevgili okurlar,
Dün sizlere, Belçika’dan bazı yaşam kesitleri sunarak, en azından yaşamınız hakkında bir düşünme, arkadaş ve dost çevrenizi yeniden gözden geçirme imkanı, bulmuş olanlarınız vardır..
Günlük hayatta, hep karşılaştığımız konular ve sorunlardır, ama ders almışlığımız yoktur!
Bunu bireyler olarak yapanlarımız da çoktur!..
Önce “güven telakki” ederler..
Sonra,” avını ketenpereye”(pusuya) getirir, avlar!
Ardından bu tipleri ara ki,bulasınız?
Sanki yer yarıldı içine girdi muhteremler!
“Belçika’ya ilk adım atan Türkler hakkında”, çok olumlu söylemleri duydum, bizzat kaynağından işittim..
“Türkler, çok çalışkan, dürüst, temiz bir karakter sahibi” olarak bilinir..
TÜRK MİLLETİ!
Büyük Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün “Türk Milleti zeki ve çalışkandır” dediği insanlar bunlar olmalı?
Onun için “Türkler geliyor” denildiği zaman, haberi alan Belçikalılar direkt havalanına gidip, gelen Türkleri görmeğe gittiler..
İşin gerçeğini bilenler, “bu temiz, dürüst, çalışkan insanların yoksulluklarını” biliyordu..
Zira, “onların çalışmak için Belçika’ya geldiğini” bilmeyen yoktu..
Onun için onları görmeğe giderken, “onlara temiz gömlek, pantalon, çeket, çorap, ayakkabı, palto ve diğer malzemeleri” hediye etmeyi planladılar..
O zamanlar, Brüksel’in havaalanı böylesine dev yapılarla donatlımmamıştı..
Yıl 1963..
Türk Hava Yolları’na(THY) ait bir uçak, Brüksel Havaalanına iniş yaptı..
Havaalanını çevreleyen tel örgüler arasında birikenler, getirdikleri eşyaları, Türk işçilerinin geçiş yoluna serdiler..
Bir yanda, bando fanfara müzikleri ile etrafı inletiyordu..
Uçaktan inen, bıyıklı, kara kafalı, beyaz gömlekli, siyah elbiseli Türk gençlerinin, güldüğünde dişleri bile parlıyordu..
Önce, ne olup, bittiğine bir anlam veremediler!?..
TÜRKLERİ GÖRMEYE GELDİLER!
Devreye “tercüman” girdi ve “Belçikalıların Türkleri görmeye geldiği” anons edildi..
Bizimkiler, kahramanlar gibi karşılanıyordu..
Tek, tek uçaktan indiler, bavullarını yanlarına alıp, tel örgüler arasında bekleyenlerin, pür dikkat bakışları arasından alkışlarla kendileni bekleyen otobüslere doluştular..
Bu arada, onlar için getirilenlere, şöyle yan gözle bakıp, oradan geçenler, “tok gözlülüklerini” gösterirken, bazıları ise “tamahkar tavırlarla”, bu hediyelik eşyalara el uzattılar!..
İlk defa uçağa binen, ilk defa yurttışına çıkan insanımızın bu tavrı, diğer arkadaş kesimini rahatsız etti..
Onların üzerine, “yan gözler, sert bakışlar” döndü!
“Ne yapıyorsunuz? Biz burada Türkiye Cumhuriyeti’ni temsil ediyoruz..Ülkemiz kalkınma yolunda..Ama asla bu kadar yoksul ve mağdur değiliz..Üstelik ihtiyacımız da yok..” türünden uyarılara bile aldırmayanların olması, üzüntü ile karşılandı!..
Nereden, nereye?
60 Yıl sonraki durumu, merak edenler elbette var?
Belçika Türk Toplumu, 280 Bini aşan nüfusu ile çok iyi işler başardı..Büyük başarı öykülerine imza atan Türklerin sayısı gerçekten çok..
Ah o tamahkarlık?
Ah o bencillik?
Ah o egoizim?
Ah aldatıcı, yanıltıcı yüzler?
Onlar hala varlar!..
TÜRKİYE’NİN KARARI?
Türkiye Cumhuriyeti uluslararasaı arenada “Bilgi Paylaşımı Antlaşmasına” imza koydu ya?
Başta Hollanda, Almanya ve Belçika olmak üzere, Türk toplumu içinde, büyük bir rahatsızlık ve endişe yaşanıyor?
Dün ki Türkler,” sanki sırra kadem” bastılar?
Bu korku ve endişenin kaynağı ne ki?
Ne olacak, “devleti bir şekilde aldatan, yanlış beyanlar ile şakır, şakır hastalık, emeklilik, işsizlik maaşı alıp, saraylar kuranları şimdi mal ve servet beyanları” bekleniyor..
Hani Türkiye’de de, bu tipler yok mu?
Üç dört yerden maaş alan ballı kaymak torpilliler?
Burada durum öyle değil!..
“Şimdi malı, mülkü olup, hala sosyal konutta kalan, bir şekilde haksız maaş alanları bekleyen araştırma ve incelemeler” insanımızı ürkütüyor..
Müslüman Türkiye’nin “haramzedeleri” bunlar?
“Sorgu ve hesap” günü geldikçe, “korku” bacayı sarıyor!
Ya,”mahşer” günü?
Bu tiplerin umurunda mı?
Uzatmayalım, sevgili arkadaşım Karasulu Erdal Bıçakcı, kendi köşesinde bir başka yanlışlarımıza dikkat çekmiş..
Birlikte okuyalım mı?
NE İŞ YAPIYORSUN, NERELİSİN?
“Hasta bir toplumuz!.
İnsani değerlerden çok uzaklaştık!.
Yeni tanıştığımız kişilere ilk sorduğumuz sorular "ne iş yapıyorsun ve nerelisindir?"
ilk soruya verilen yanıt diğer sorunun soruş şeklini değiştirir.
Tanışılan kişi yüksek bir titre sahipse veya zenginse, heyecanla nereli olduğu sorulur ve mutlaka bir ilişki kurmaya çalışılır. Ortak dostlar bulunur. Kişinin; kültürü, saygınlığı, önem verdiği değerler hiç sorulmaz. Önemli olan ondan faydalanma yollarıdır. İsterse mafya, soyguncu, dolandırıcı olsun. Farketmez!.
Yine evliliklerde damat için ilk sorulan "ne iş yapıyor, evi, arabası var mı, babası ne iş yapıyor” gibi sorulardır?.
“Damadın karektersiz, üçkağıtçı, dolandırıcı veya mafya olmasının” hiç önemi yoktur. Zengin olması yeterlidir.
Aslında sorulması gereken "iyi bir eş veya baba olabilir mi, evlilik yükünü taşıyabilir mi, karekteri kıza uyar mı” türden sorular olmalıdır?.
BU NE BENCİLLİK?
İşimiz, gücümüz menfaat!.
Bu sebeple ilişkilerimizin çoğu sahte, evlililiklerin çoğu mutsuz!.
Evlenen çiftlerin de beklentileri çıkara dayanıyor!.
Kısacası herkes, sahtekar ve kendi değil!.
Sık, sık gittiğim Rusya'da eski arladaşım Pavel Stefenov beni arkadaşınla tanıştırdığında; ben de aynı hataya düşmüş "ne iş yapıyorsunuz" diye sormuştum?.
Pavel, hemen beni kenara çekip uyararak, "Rusya'da ne iş yapıyorsun diye soru sormak çok ayıptır. Senin karşında insan var, sana ne benim işimden" diye uyarabilir demişti!?.
GERÇEK MUTLULUK!
O günden sonra, buna çok dikkat ederim.
Evliliklerde şimdi erkeklerde, kadının işini ve maddi durumunu inceliyor.
Hiç kimse, gerçek mutluluğu aramıyor.
Lüks yaşam derdinde, birbirini kandırıyor.
Sonra neler mi oluyor?
Bozuk arkadaşlık ve ilişkiler.
Mutsuz ve zoraki evlililikler.
Gerçek kişilik ve değerlerimizi ortaya koyarak yaşamaya başladığımızda, ülkemiz de gelişmeye başlayacaktır.
Lütfen çıkarcılığı bırakın, insani değerlere önem vererek yaşayın. Çocuklarınızı da bu şekilde yetiştirin..”
Bütün bu anlatımların, gerçek hayatta elbette karşılığı var!
Olmazçsa,bu kadar laf eder,bu kadar kelimeleri bir araya getirirmiyiz?
Elbette alınacak büyük dersler var..
Bakınız, siyasi cenahta yer alan bir Belçikalı,” Üç Türk bir araya gelse,hemen bir dernek kurar”diyerek bir başka suistimale dikkat çekiyor!
Gerçekten, bize ne oldu ki?
“Yani menfaat adına, dernek kurup, gelir elde etmek, bu dernekleri ünvan için kullanmak, insanımızın işi olduğunu yüzümüze vuran, suistimallere dikkat çeken” bir Belçikalı siyasetçi!?
Daha ne desin ki?
Sağlıklı güzellikler dilerim..
Yusuf Cinal yazıyor, 15 Haziran 2022 Brüksel
Gerçekten bize ne mi oldu?
Yusuf Cinal
Bu içeriğe tepkiniz
Yorumlar