Sevgili okurlar,
Ülkemizde, bir konuyu enine boyuna tartışmadan, önümüze getirilen “suni gündemler” ile yatıp kalkıyoruz..
Bir kere, 14 Haziran 2021 tarihinde Brüksel'de NATO Genel Merkezi'nde düzenlenen zirvede, “NATO'nun yeni pespektifi, yani vizyonu” açıklandı.
Bu konuda basın mensuplarına, NATO Zirve sonuç bildirgesinden notlar paylaşan NATO Genel Sekreteri  Jens Stoltenberg bizlere NATO'nun geleceği hakkında önemli ipuçları verdi..
“-NATO'nun Uluslar arası bir güç olacağı,
-Tüm müttefiklere güven verilmesi,
-Güvenlik değişimi, adaptasyonu,uyumu konusundaki yenilikler,
-NATO'nun özellikle güvenlik konularında öncü rolü oynaması,
-NATO'nun Afganistan'daki varlığı ve mevcut güçlerin eğitimi,finansal desteğin artırılması,
-Afganistan hükümetinin yanında yer almaya devam edilmesi,
-Bu konuda Türkiye'ye kilit rol verilmesi,
-Siber güç olma yolunda hızla ilerleyen Çin'in takibi,
-Teknolojik kullanım ile Afrika'da ve Kuzey kutbunda yer alınması,
-Suriye'den Türkiye'ye yönelik füze saldırılarında,Türkiye'nin yanında yer alınması,
-Uzay teknolojisinin takip edilmesi...”
gibi birçok alanda öngürülen değişim ve projeler, bu toplantıda ele alındı..
Toplantıya katılan devlet ve hükümet başkanları, aynı zamanda “ikili ayaküstü görüşmelerde” bulundular..
Türkiye açısından, NATO Zirve Toplantısı elbette çok önemliydi..
AK Parti iktidarı döneminde zedelenen,” NATO-Türkiye ilişkileri”, ile “müttefiklerle olan ilişkilerin rayından çıkması”, Türkiye için bir fırsata dönüştürme zirvesi oldu diyebiliriz..
Bu bağlamda, Amerika Devlet Başkanı Joe Biden ile görüşme ve sonrası açıklamalar ile Yunanistan'a ve Fransa'ya verilen mesajlarıda dikkate almalıyız..
Özellikle, Amerika ile “F 35 Uçakları,  FETÖ Terör örgütü, Sözde Ermeni Soykırım iddiaları ile Rusya'dan alınan S 400 Füzeleri, Suriye'de Terör  örgütleri ve oluşturulan terör devletcikleri, Libya ve Ukrayna mesleleri “ konusunda bir adım ileri gidilmedi..
Diplomatik açıdan, en azından bu sorunlar yumağı ile ilgili olarak, bir kapı aralanması, tüm meselelerin çözümünün bir “açık kapı diplomasisine” bırakılması önemliydi..
Türkiye'de elbette Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Brüksel'deki çalışmalarından ençok sözü edilen, ”Türkiye'ye Afganistan'da verilecek rolün olması” dikkatlerden kaçmadı..
Aslında Türkiye toplantıya giderken, “Afganistan'da kendisine biçilen rolü” üstlenmişti..
Taliban'ı yaratan, El kaide ve İŞİD benzeri terör örgütleri ile sarmaş dolaş olan ve PKK-PYD için “ benim kara gücümdür” diyen, bu kirli terör odağına en modern silahlarla techiz eden Amerika'nın, Suriye'nin Kuzeyinde, yani Türkiye'nin dibinde bir terör devleti kurmaya çalıştığı unutulmadı!..
Ama Türkiye, bu konularda maalesef sözünü söyleyemedi, yüksek telden bu sorunları seslendiremedi?
Türkiye'nin, bütün bu konularda elinin dolu olması yetmedi!
Zira, “20 Yıla varan AK Parti iktidarı dönemindeki kirlenmişlik, sorunların ağırlığı,  yolsuzluk, yasaklar, kadrosuzluk, ekonominin kalbura dönmesi, iç huzursuzluğun artması, muhalefetin yakın takibi, pandemi koşulları, siyasi yetersizlik..” Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın elini güçsüz kılıyordu..
Üstelik, Afganistan'daki sıcak yeni rolün üstlenilmesi ise Türkiye'de muhalefeti de rahatsız etmedi değil..
Böyle hayati bir konuda Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın tavırlarından geri adım atmaması, ”ben bilirimde” inat etmesi, “istişareden kaçınması, muhalefeti dikkate almaması” elbette tepkilere neden olmadı değil..
Bakalım önümüzdeki günlerde, NATO, Amerika, Rusya, Çin ve Afganistan, Suriye, Libya, Doğu Akdeniz, Kafkas, Ukrayna cephesinde ne gibi değişiklikler olacak?
Beklemeye değer doğrusu!

***
Sevgili okurlar,
Bütün bu gelişmelere paralel olarak AK Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Azerbaycan ziyareti şahşaha ve  lüks karşılamalarla dikkatlerden kaçmadı..
Özellikle dönüş yolunda, Antalya'da uzun karşılama konvoylarının oluşturulması, büyük harcamalar ve lüks, Türkiye'deki yoksulluk karşısında pek hoş karşılanmadı..
Bir Cumhurbaşkanına üst düzey korumayı anlarız ama, bu lüksü, bu itişamı, bu israfı hoş karşılamamız beklenemez!
AK Parti,bu lüks ve ihtişam için mi iktidar oldu dersiniz!?
“İtibardan tasarruf edilmez” demekle, bir ülke yönetilemez!
“Ülkenin başka ülkelerle sidik yarışına girecek” durumu mu var?

***
Sevgili okurlar,
Bütün bunların üzerine, HDP İzmir İl Merkezi'ne gerçekleştirilen saldırı, gelecek için herkesi kaygılandırdı.
Özellikle, “televizyonlarda estirilen HDP düşmanlığı, kışkırtıcılığı ve etki ajanlarının ortaya koyduğu söylemlerden” sonra HDP İl Merkezi'nin, böyle menfur bir saldırıya maruz kalması, kabuledilemez bir durumdur.
Türkiye, bu tür acıları çok yaşadı!..
İşte,” Sivas, Çorum, Kahraman Maraş ve birçok saldırı, bombalama girişimi” hafızalardan silinmedi!
Birçok masum gencin, polis şiddetine maruz kalması, masumane gösterilerde cana kıyılması da unutulmaması gereken olaylardandır..
Geçim için, bir habbe ekmek için, ailesinin geleceği için, işe giden ve menfur bir saldırıda, körletilmiş, yürekleri karartılmış, insanlıktan nasibini almamış, düşman edilmiş kişilikler tarafından işlenen bu cinayet, sıradan bir cinayet değildir..
Bizler, bunu 1980 öncesi yaşadık!..
Şimdi bu rüzgarı estirmek isteyenlerin oyunlarına, provakosyonlarına dikkat çekenler çok haklı..
İşte bir şekilde yurtdışına kaçan ve oradan Türkiye'deki olup biten kirli ilişkileri açıklamaya devam eden bir mafya lideri Sedat Peker, son mesajında, “bir kaosa, bir oldu bittiye, bir karkaşaya, bir oyuna, bir tezgaha” dikkat çekiyor..

Bu nasıl zihniyettir ki, savunmasız, üstelik bir genc kadını kurşun yağmuruna tutuyor, sonra resmini çekip paylaşıyor ve  zafer edasıyla buradan bir kazanç, bir siyasi rant çıkarmaya çalışıyor?
Zavallı bir durumdur bu!

Daha öncede, ülkede, gazeteciler, siyasiler, iş adamları tehdit edildi, dövüldü!
Sahi ne oldu?
“Bizim mahalleninin çocukları”diye geçiştirenleri hatırladınız mı?
Bu zihniyete arka çıkanları, bunları kollayanları bilmiyormuyuz?

Türkiye'ye bu ortaçağ zihniyeti yakışmıyor!
Türkiye, hem içte, hem dışarıda sevgi ve barışı tesis etmek durumundadır..
Eğer bunu sağlayamazsak, bu faturanın bedeli ağır olur..
Bunu söylemek, görmek, anlamak için kahin olmaya da gerek yoktur..
Lütfen Türkiye'ye kıymayınız!
Zira bir sabah Türkiye, bambaşka bir anlayışla uyanırsa, hiç ama hiç şaşırmayınız!
Bunun örnekleri yanıbaşımızda mevcut!
“Ülkede yasaların hakimiyeti, hukukun, adaletin tecellisi, kişi hak ve özgürlüklerine riayet edilmesi, birlikte geleceğe yürünmesi, kin ve nefret söylemlerinden vazgeçilmesi yolunda adımların atılması” elzemdir..
Unutmayınız ki, fırtına eken, fırtına biçer!
Yusuf Cinal yazıyor,19 Haziran 2021 Brüksel