GEÇEN hafta 13 Şubat Salı günü öğle saatlerde televizyonlar “SON DAKİKA” diye duyurmaya başladı… Erzircan’ın İliç ilçesinde meydana gelen toprak kaymasında 9 işçimiz göçük altında kaldı. Arama, kurtarma çalışmaları devam ediyor…

Altın arama madeninin Anagold Madencilik Sanayi ve ticaret A.Ş.’ye ait olduğu belirtildi. Şirket, Çöpler Maden Sahası’ndaki altın çıkarma işlemini 2010’dan beri sürüyormuş.

Önce Erzincan Jandarma, daha sonra AFAD ve ülkenin birçok bölgesinden yardım ekipleri bölgeye hareket etti. Bir sonraki gün JAK, TSK, Emniyet Genel Müdürlüğü, madenciler ve sivil toplum kuruluşlarından oluşan 339 arama kurtarma, toplam 827 personel alanda görev yapmaya başladı.  Çalışmalara 5 dron, 2 kimyasal biyolojik ve nükleer araç, 5 metale duyarlı radar cihazı ve 5 kurtarma köpeği de katıldı.

ZAMANLA YARIŞ AMA NEREYE KADAR!

Lakin, yaklaşık 10 milyon metreküp toprağın yayıldığı geniş alandan 9 kayıp vatandaşımız nasıl çıkarılacak belli değil. Siyanürlü toprak kütlesi çok fazla olduğu için aramalar çok riskli ve çok uzun sürebilir.

Geçen hafta “Ucuz Ölümler Ülkesi” başlığıyla bir yazı yazmıştım bu köşede.

İşte bir başka ucuz ölüm daha…

Üstelik siyanürlü altın alama sahası, Anadolu, Irak ve Suriye için hayati önem taşıyan Fırat Nehri’nin 3 kilometre yakınında…

Üstelik, bu tip siyanürlü altın arama madenlerinin sayısı 20 kadarmış ülkemizde…

Hatırlarsanız, 2000’li yıllardan beri altın arama sahalarındaki insanlarla, dev şirketler arasında büyük mücadele olagelmiştir… Hoptediks’e benzeyen pijamalı tombiş adamı hatırlayın. Halkın mücadelesinde uzun süre sembol olmuştu.

ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANLIĞI

Ülkemizde siyanürle altın arama ruhsatları Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nda veriliyor… Genelde çok uluslu şirketler topluluğu, ülkemizdeki bazı sahaları kiralıyor. Bu bölgede yaşayan insanların hayatı da bir anlamda tehlikeye giriyor!

Yapılan itirazlar, mahkeme kararları ve protestolar da para etmiyor…

Çünkü her zaman adamını bulan, işini yapan yani bir yerde atı alan Üsküdar’ı geçiyor… Sonunda da işte böylesine facialar yaşanıyor!

Dedik ya, “Ucuz Ölümler Ülkesi” diye… Bazen kömür madeninde, bazen altın arama, bazen bakır ve demir yataklarında yaşanıyor bu tip facialar… Neticede bu işlerin Türkiye’de son derece sağlıksız yürütüldüğü ortada.

Ne gariptir ki, daha önce Çevre ve Şehircilik Bakanlığı görevi yapan Murat Kurum, şimdi, “İstanbul’a daha büyük hizmetler getireceğim” iddiasıyla rakibi Ekrem İmamoğlu’nu kıyasıya eleştiriyor.

Ve aynı Murat Kurum, “çılgın proje” olarak nitelendirilen ve Türkiye’ye neyi getireceği, neyi götüreceği bilinmeyen İstanbul Kanal Projesini hayata geçirmek için proje çalışmalarını yürütüyor.

LİYAKAT DEĞİL MÜLAKATIN ESERİ

Sonuçta bu ölümlerin yüzde 99’u insan hatalarından kaynaklanmaktadır. Evinizi sağlam yerlere ve mevzuata uygun yapmazsanız… Dere yataklarını yurt edinirseniz… Altın bulacağım diye, ülkenin hayati önem taşıyan su kaynaklarının yakınlarına siyanürlü kimyasallar karıştırırsanız… Hakkı ve gerekli ehliyeti olmadığı halde, insanlara, kendi adamlarınıza yetki verirseniz…

Sonunda böylesine faciaların ve ucuz ölümlerin ülkesi olursunuz.

Liyakat ve her zaman hak edenin görev başına getirileceği sisteminde her zaman sağlıklı üretimler ve gelişmeler yaşanır…

Mülakatta ise adam kayırma, kendi dünyasındaki insanlara o makamı, o mevkiyi peşkeş çekme vardır… Ne yazık ki, geride kalan Genel Seçimlerde “Mülakatı kaldıracağız” diyen hükümet yetkilileri, köprüyü geçtikten sonra bu verdikleri sözleri unuttular…

Şimdi ise bu ucube “mülakat” sistemi alabildiğine ve vicdansız bir şekilde devam ediyor… Ehliyetli olmayan insanların elinde Türkiye böylesine facialara kucak açmaya devam ediyor.

ANLAMLI SÖZ

“Bilenler ile bilmeyenler, hiçbir olur mu? Hiç şüphesiz, ancak akıl sahipleri ‘bunu) idrak edip anlar.”

Zumer Süresi 9. Ayet