Her geçen gün değersizleşen Türk Lirası, yüksek döviz kurları, çok yüksek ama TÜİK in düşük açıkladığı Enflasyon ve yüksek işsizlik düzeyi. İşsizlik aslında birazda örtülü. Çünkü Sanayici ve Esnaf çalıştıracak işçi bulamıyor. Neden peki? Çünkü bugünkü iktidar Sosyal Yardım adı altında oy uğruna beslenen bir toplum yarattı. Bunlar çalışmıyor. Sadece tüketiyor. Tek görevleri bugünkü iktidar partilerine oy vermek.
Bu durumun tek bir Tanımı var. Ülke tarihinin en büyük ekonomik Krizi.
1 Dolar 20 lira oldu. 6 sıfır ekle. 20.000.000.- (Yirmi milyon.) Beton 2 yıl önce 90 lira idi bugün 1.600 lira. 6 sıfır ekle 1.600.000.000.- TL. ( Bir milyon altı yüz bin TL) Sebze, meyve, et fiyatları tam on misli artmış.
Eylül’de Merkez Bankası’nın faiz indirimiyle başlayan süreçte TL bugüne kadar yüzde 200 üzerinde değer kaybetti. Recep Tayyip Erdoğan ve AKP hükümeti Tansu Çiller'den sonraki en büyük devalüasyona imza attı. İnsanların alım gücü düştü, geçinmeleri zorlaştı. Temel yaşam ürünlerine bile erişmeleri imkânsız hale geldi. Sebebi ne? Ben Ekonomistim. Diploma var mı?
Her fetvadan sonra döviz arttı. Ekonomiden sorumlu Bakanlar ve TCMM başkanı sayısını unuttuğum kadar değişti. Dövizi durdurmak için KKM çıkarıldı. Bu seferde Devlet battı. Bir gecede milyar dolarlar iç edildi. Siz asıl seçimden sonra görün Pandemiyi. Toplum olarak layık mıyız sonuna kadar layığız.
Krizin nereye kadar gideceği, nerede duracağı bilinmiyor. Bilinen tek şey bu günlere nasıl gelindiği, yürütülen politikaların ne sonuçlar doğurduğu.
Hatırlarsanız birkaç ay önce sosyal medya üzerinden Türkiye’de iktisadi politikaların neoliberal olarak mı yoksa ahbap çavuş ilişkileri üzerinden mi tanımlanabileceğine dair hararetli tartışmalar yaşanmıştı. IMF e Borç verdiğimizi söyleyen Cumhurbaşkanı Ülkemizin tüm değerlerini başta Araplar olmak üzere sattığımızı tek tek açıkladı. Tank Palet bile Araplara satıldı. Yetmedi SWAP Oyunu altında borç batağına girdik. Merkez Bankası tamtakır hale getirildi.
AKP iktidarının 2001 krizi sonrası IMF güdümlü Güçlü Ekonomi’ye Geçiş Programını tavizsiz uygulaması, özelleştirmelere hız vermesi ve göreve geldikten kısa bir süre sonra emek piyasasını esnekleştiren reformları devreye sokması AKP hükümetlerinin uzun bir süre boyunca neoliberal politikaları benimsediğini göstermeye yetiyor.
Son yıllarda dünyanın çeşitli ülkelerinde neoliberal politikaların yol açtığı ekonomik durgunluk ve gelir dağılımındaki bozulmaların büyük protestolara yol açtığına (Fransa’daki sarı yelekliler hareketi gibi), merkez partilerin aldığı oyları düşürdüğüne ve aşırı sağ partilerin yükselmesine neden olduğuna şahit oluyoruz.
Erdoğan’ın nasıl olup da bu kadar uzun bir süre güçte kalmayı başarabildiğine dair çeşitli görüşler var. Bu konu her ne kadar sadece iktisadi politikalar bağlamında cevap verilemeyecek çok boyutlu bir konu olsa da benim görüşüm hane halkını borçlandırma ve kur politikalarının bu tabloda önemli bir etkisi olduğunu düşünüyorum.