Bir kâşif olduğunu düşünsene. Hemen aklına kıtaları, coğrafyaları, doğal güzellikleri keşfeden kişi figürünü getirme. Elbette o da güzel ve özel bir durum ama daha derin daha ince bir kâşif olduğunu düşün. Örneğin, insani duyguları ilk defa keşfettiğini ve hissettiğini düşün. Bir yırtıcı hayvan gördüğünde korktuğunu. Bu duygunun nasıl hissettirdiğini ve bu korkuyu diğer insanlara nasıl anlatacağını düşün. İnsanlığın ilk dönemlerindesin, etrafta bilmediğin yüzlerce nesne, olay ve canlı var. Bir de insanlar arasında zaten kısıtlı iletişim koşullarında bir de görmediğin duymadığın sadece hissettiğin soyut bir olayı başkasına anlatmaya çalışmak... Herhalde o dönemin hatta günümüzün en zor anlatılarından biridir. Korkuyu, hatta belki de heyecanı deneyimleyerek diğer insanlara da yaşatarak hissettirebilirsin ama aşkı nasıl keşfettin?
    Birini gördüğünde kalbinin atışının hızlandığını, tavırlarının değiştiğini, konuşmanın zorlaştığını ve en önemlisi de onu her gördüğünde bir şeyler yapmaya çalıştığını… İlk bu duyguların kâşifi olarak ne kadar da zor bir iş. Bütün bunları kendi içinde yaşadın ve en sonunda o kişiye bütün bu yaşadıklarını söylemeye karar verdin. Ona bu durumu nasıl anlatacaksın? Ne diyeceksin ona? Korku gibi deneyimle kazanılacak bir duygu değil bu. Anlatsan, en afili kelimeleri en süslü cümleleri seçsen bile ne kadar etkili olacak bu hissettiklerini anlatmaya. Dokunsan karşı taraf için bir anlam ifade edecek mi? Binbir soru ile farkında olmadan insanlığın en büyük ve karmaşık duygusunun keşfini yapıyorsun. Bu öyle bir keşif ki, binlerce yıl boyunca bile bir sır olarak kalacak. Senden sonraki nesiller bu duyguyu keşfetmeye, çözmeye, anlamaya çalışacak. Herkes bu durumu yaşayacak bazıları güzel bir şekilde deneyimleyecek ama bazıları için de bu duygu başka duyguları ortaya çıkaracak. Hüzün, üzüntü ve acı…
   Bugün de bu düştü aklıma. Bunu düşündüm sabahtan akşama. Bir kenarda oturdum, ilk insanların, ilk duygu kâşiflerini düşündüm. İlk seven ne yapmıştı? İlk reddedilen nasıl bir acı veya duygu hissetmişti? O günden bugüne kaybettiğimiz duygular var mıydı? Varsa da hangi duygu şu anda hissettiğimiz duyguyla yer değiştirdi? Kaybolan duygular var ise, günümüzde bizim işimize yarar mıydı? Bir sürü cevapsız ve asla bilemeyeceğimiz soruların cevaplarıyla baş başa kaldım. Bu tarz konuları düşünmekten sıkılmıyorum. Bir şeyleri öğrenmek, bir şeyleri sorgulamak istiyorum. Eminim ki, o dönemin duygu kâşifleri de bunları sorguladı, araştırdı ve deneyimledi. Bazı deneyimler üzücü sonlarla bitti, fakat bazı deneyimler o kadar başarılı oldu ki günümüzde bize kadar geldi. Keşke ben de bir duygu kâşifi olsaydım. Bir duygu keşfetseydim onu anlamaya çalışsaydım sonrasında da diğer insanlara anlatmaya çalışsaydım. Maalesef koşullar ve şartlar buna izin vermiyor. Elimizde hangi duygular varsa onlarla yaşamaya devam ediyoruz. Ya, hissetmeme duygusunu keşfetseydim ne olurduk? Bunun için de bir ömür düşünmem gerekecek.