Sevgili okurlar,

Günler akıp, geçerken,”depremle” ilgili görüş ve düşüncelerimizi paylaşırken, gerçeklerle de yüzleşiyoruz!

Öyle gerçekler ki?

Ne tatlı yanı kaldı, ne anlatılacak?

Endişeler, kaygılar, güvensizlik dibe vurdu?

Gel be “güvensizlik enkazını” kaldır bakalım!

Hani,o eski yıllar da, yani iktidar söylemi ile o eski Türkiye’de “Kızılay” dendiğinde akansular durulurdu..

“Kızalay rozeti” yakalarda yer alırdı..

Hatırlanmaz mı?

Akyazı İlçe içinde, iki genç kız, omuzlarında asılı olan kumbaraları ile Kızılay’a yardım toplardı..

Pırıl, pırıl giysiler içinde, iki yandan örülmüş saçları ve çakmak gibi gözleri ile “Kızalaya yardım yapabilirmisiniz” diye seslenirlerdi..

Kızılay’a yardım!

KURUMLARI SİYASALLAŞTIRDIK!

Ve ardından, yakanıza bir “küçük rozet” kondururlardı..

İstiklal Mücadelesinden bu yana Kızalay’ın bir adı, sanı ve itibarı vardı..

Maalesef, birçok Cumhuriyet kurumu olarak, Kızılay’a da güveni dibe vurdurduk!..

Bu kuruma atadığımız, liyakatsiz insanlar, Kızalay’ı ticari bir kuruma dönüştürdü..

Kızılay güvensiz kılındı!?

Neden, ne diye?

Bilmeyenimiz mi var?

Bilmeyenimiz mi?

AHBAP’A SALDIRILAR?

O nedenle, insanlar sanatçı Haluk Levent ve arkadaşlarının kurup, hizmete soktuğu “AHBAP derneği” yolunu tutuyor..

“Yaptıkları yardımlar hedefe ulaşsın” diye!

Kıskançlık bu ya, “AHBAP derneğine hem iktidarın tepesinden, kıyısından, köşesinden olduğu kadar, yandaş çevrelerden saldırılar” başladı!

Ne oluyor ki?

SEN DE HİZMETE KOŞ?

Bu haset, bu kıskançlık, bu siyasi kindarlık ve ardında dindarlık taslamaları, hedefe koymalar, karalamalar, yüksek telden bağırışlar, çağırışlar?..

Ne oluyoruz kuzum?

Neyi pay edemiyoruz ki?

Yapabiliyorsan, çık meydana,” sende bir başka yardım derneği kur, devletine, milletine, aşkla, şevkle” hizmet et?

Olmadı sus, adam sansınlar?

Elbette, bu girişimler, devletimizin yükünü hafifletme girişimleridir..

Onun için devlet kurum ve kuruluşları yanında, sivil organizasyonlara, yasalarda yer verilmiştir..

Yasadışı bir şey mi var?

Gelin o zaman, “suçlunun yakasına hep birlikte” yapışalım!

Yapmayınız beyler, “gönüllü insanları, gönül elçilerini böyle fütursuzca karalamayalım, onların bu hizmet aşkını, şevkini” kırmayalım!

KIZILAY’DA BİZİM AHBAP’TA?

İşte, bu karalamalar karşısında ortaya çıkıp Haluk Levent,” Kızılay’da bizim, Afad’da bizim Ahbap’ta bizim” açıklaması yapma gereği duymadı mı?

Madem ki, kararlısınız, şu “kefen akçelerini, şu deprem vergilerini” sorgulayan sorularınızı, ilgililere yöneltiniz lütfen!

Şu büyük depremde,” tuz-buz olan binalara, kimlerin izin verdiğini, kimlerin bu yasadışı binalar için imar affı çıkardığını, şöyle yüksek telden” seslendirebilirmisiniz?

Vurun, Haluk Levent’e?

Vurun, Ahbap’a, öyle mi?

Ne kolaycılık?

Lütfen, “Sezar’ın hakkını, Sezar’a teslim” edelim!

Bu hükümette bizim, bu devlette bizim, bu kentler de bizim, bu insanlar da bizim, Kızılay’da bizim, Afad’da bizim, Apbap’ta bizim!

Size ne oluyor?

Lütfen, gölge etmeyiniz!

Bu arada, vatandaşlarımızın güzel görüş ve düşüncelerini içeren yazıları da bize ulaşıyor..

ÇOK ÜZÜLDÜK, ÇOK!

İzmir’den yazan C.H şöyle diyor?

“İnanın, milletçe yıkıldık, üzüldük..Hem depremzedeler için, hem de ülkemizin bu düştüğü durum, bizleri çok, ama çok üzüyor.. Koordinasyonsuzluk, feryatlar, bölgeden gelen haberler karşısında üzülmemek elde değil..Bir güvensizlik var! Bir kaygı var, bir endişe var.. Gidişat iyi değil!..Hala deprem oluyor..Neye endişe duyacağımızı şaşırdık..Düzelirmi bilmem ama, çok ölü oldu, çok yaralımız var..Binalar hep yıkıldı..Ayakta kalanların içinde durulacak gibi değil..Birşeyler yapmak gerek..Uzaktayız ama, yinede yardıma koşmak durumundayız..Zaman birliktelik zamanı ama, maalesef, bu dillerde nakarat halinde ama, birliktelik değil, yandaşlık moda..” diyerek, içini döküyor..

Başka vatandaşlarımızda görüş ve düşüncelerini paylaşıyor..

CEPHEDE OLMAK GEREK?

Bölgeye giden Sakarya Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem Yüce ve İtfaiye Arama Kurtarma Ekibi için övgüler paylaşılıyor..

Ne güzel!

Cephede olmak gerek?

Aynı fay hattında olan ve deprem gerçeği ile yaşayan Sakarya olarak, oradan alacağımız çok ders ve dersler var!..

Orada, mutlaka olmak lazım!

Sakarya’dan, elbette bölgeye yardımlar yağdırıldı..

Türkiye Ziraat Odaları Genel Başkanı hemşerimiz Şemsi Bayraktar’da bölgeye gitti..

Çiftçiler ile buluştu..

Onları dinledi, depremin acılarını bizzat onlarla yaşadı, gerçekleri gördü..

Bilirim, bölgeye ilk günden itibaren Sakarya’dan yardımlar akıyor..Su, odun, kömür, yiyecek, giyecek ve nakti yardımlar sürüyor..

Devletin yanında, milletin kalbinde olmak gerek?

SAKARYA VE DEPREM RİSKİ?

Televizyonlarda bilim insanlarının görüş ve düşünceleri bağlamında, Japon İnşaat Mühendisi Yoshinori Moriwaki, “özellikle Sakarya çukuruna, ovasına dikkat çekerek, buradaki yapılaşmanın ne kadar risk altında olduğunu” bir kez daha söyledi.

Bilmiyor muyuz sanki?

Biliyoruz ama, gerçekler başka, uygulamalar daha başka!?

Son olarak şunu ifade edeyim ki, “ne ekerseniz, onu biçersiniz” diye bir atalar sözümüz var!

Sakarya olarak, “yaptığımız tüm yardımları gözden geçirmek, bir hesap kitap yapmamız” lazım?

Neden mi?

Bir deprem kenti olarak, “bugün ona, yarın bana” gerçeği ortada!

DEPREMİN İZLERİNİ SİLMEK?

Diyarbakır’a gönderilmek üzere hazırlanan, 4 TIR ve 1 Afet Koordinasyon TIR kamyonunu, bölgeye yolcu eden Başkan Ekrem Yüce, “Depremin izlerini silmek için büyük çaba gösteriyoruz. Bize ihtiyaç duyulan her an orada olmaya devam edeceğiz” diyerek, Sakarya merkezli bölgeye yapılan yardımları Bizim Sakarya’da paylaştı..

Umarım Sakarya, böyle büyük bir felaket, böyle bir doğal afet ile karşılaşmaz ve böyle yardımlara ihtiyaç duymayız!

Bunun için depreme hazırlıklı olmamız ve yapı stoklarımızı denetime açmamız, yarınlara hazırlanmamız gerek..

Haydi, zaman bugündür!

Yusuf Cinal yazıyor, 23 Şubat 2023