Sakin ve sessiz bir çocuktu. Bir gün okuldan dönerken birkaç kişi yolunu kesti. Onu darp ettiler. Cebindeki üç beş kuruşu almaya tenezzül ettiler, yetmedi bir de dövdüler. O kadar çok dövdüler ki hastaneye kaldırılmak zorunda kaldı. Hastanede bir iki gece kaldı sonra yaraları ve kırılmış kalbi ile evine döndü. Okulundan yaklaşık bir ay uzak kaldı. Arkadaşlarını özledi. Derslerini özledi. İşte değişime de tam bu zamanlarda ilk adımını attı. Normalde aile içinde en ufak anlaşmazlık veya tartışma yaşamazken önce annesiyle ufak tartışmalar yaşadı sonra da babasıyla. Ailesi onun büyüdüğünü, doğal bir reaksiyon gösterdiğini düşünerek bu tartışmaların ve tartışmaların arkasında yer alan değişimi görmek istemediler ya da görmezden geldiler.

   Okula döndüğünde iyi anlaştığı, çok özlediği arkadaşlarıyla da tartışmalara başladı. Öğretmenleri bu yaşlarda bu gibi durumların doğal olduğunu söyledi. Yetmedi başından geçen olayın onu etkilemiş olabileceğini ve zamanla her şeyin düzeleceğini söylediler. Onlara göre her çocuk böyle dönemlerden geçiyordu. Eskisinden daha iyi olacak diye söylediler. Onlar da çocuğun arkasında gölgesi gibi saklanan büyük değişimi görmediler, göremediler.

   Zaman geçtikçe okulda yaşadığı tartışmalar fiziksel temaslara, itiş kakışa ve en sonunda da kavgaya dönüştü. Kavgaların sonunda disiplin cezaları ve en sonunda okuldan atılmaya kadar gitti iş. Başka bir okula gitti orada da tartışmalar, kavgalar, huzursuzluklar devam etti. Kısacası işler onun ve ailesinin dilediği gibi gitmedi. Asiliği, hırçınlığı artık onun boynuna asılmıştı. Gittiği her yerde huzursuzluk nihayetinde son gittiği okuldan da atıldı. Bu atılmalar aile içerisinde büyük tartışmalara sebep oldu. Bir gün sert bir şekilde babasıyla tartıştı ve evden çıktı gitti. Bir daha eve dönmemeyi kafaya koymuştu. Abi dediği bir iki kişinin getir götür işlerini yaptı. Sokaklarda, yıkık dökük binalarda uyudu. Bambaşka bir hayat tarzını seçmişti. Kendini daha sert ve zorlu bir hayata alıştırıyordu. Bir gün çalıştığı abi dediği kişilerin yanında bir kavgaya karıştı. Bacağından bıçaklandı, fakat kavgaya devam etti ve kavganın karışıklığında yere düşen bıçağı eline aldı ve hayatında daha önce hiç görmediği, tanışmadığı, ismini bilmediği onu bıçakladığını düşündüğü kişinin karnına soktu bıçağı. Orada kala kaldı, fakat onun tarafında kavga edenlerden biri onu aldığı gibi olay yerinden uzaklaştırdı. Bacağından bıçaklandığı ve suçlu olduğu için hastaneye götürmediler. Adına doktor dedikleri bir adam onun yarasıyla ilgilendi. Onun doktor olup olmadığını da hiçbir zaman bilemedi.

    Günler, haftalar, aylar ve yıllar geçti. Artık o abi dedikleri karanlık işlerin büyük patronları olmuştu. O, ise hâlâ onların yanında onların fedailiklerini yapıyordu. Kavga, gürültü, pis işler, adam kaçırma ve ismini hatırlamadığı bir sürü iş... Sert görünümü ve gözü karalığıyla kendi ismini duyurmuştu. Bundan gurur duyuyor muydu bilinmez ama seçtiği bu hayatta basamakları birer birer başarıyla çıkıyordu. Bu sektörde ölmediğin her gün büyük bir başarıydı. Sıradan, herhangi bir günde yine bu yaptığı kirli işlerden birini yaparken bir kavga çıktı. O yine kavgaya gözü kapalı girdi. Sağa sola yumruk sallayacak, imkânı olursa kafasıyla adamları yere serecek yine kavganın en güçlüsü ve kahramanı olacaktı, fakat bu kavga diğer kavgalar gibi değildi. Kavgaya girdiğinde diğer kişilerin silahı olduğunu gördü. Bu onun ilk silahlı ve aynı zamanda son kavgası oldu.