Ekrem Okutan'ın yazdığı 'Dalkavukluk-Tarihsel Perspektif, Siyaset ve Basın' adlı kitabı bulabilirseniz mutlaka okuyun.
Eminim ki özellikle siyasi ve bürokratik anlamda ilişkilerinize yön verecek ve eğer arzu ediyorsanız çevrenizdekileri tanıma imkanı sunacaktır.
Kitapta Osmanlı'da müessese olarak bulunan dalkavukluğun, Türkiye'deki son dönem siyasi tarihine kadar pek çok aşamasından ilginç örnekler veriliyor. Örnekler arasında neler yok ki; Erbakan'ın abdestinde korumaları ayaklarını yıkıyor mesela…
Dönemin Başbakanı Erdoğan için ölmek isteyenlerden tutun artık plaketlerden sıkılan Kenan Evren’in hepsini toplayıp denize atmasına, Özallı yıllarda Erkal Zenger’in, yağcı olduğunu açık açık söylemesine kadar, ne ararsanız bu kitapta…
Erkal Zenger’in “Etrafınızda o kadar yağcılar türedi ki bana ihtiyacınız yok istifa ediyorum” demesi, gibi bütün bu örneklerin dışında dalkavukluğu ilk kez dile getiren lider ise Mesut Yılmaz olmazı da anlatılıyor.
Ha bu arada dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ilk kez çevresini dalkavukların sardığını açıklayan siyasetçi sıfatını alması da…
Ekrem Okutan, kendisinden çıkar sağlayabileceği kimseyi aşırı öven, pohpohlayan ikiyüzlü kimse için söylenen dalkavukluk için “Onları tanımak mümkün. Davranışlarından gülüşlerinden hareketlerinden belli oluyor” diyor ve tarifini şöyle yapıyor:
“Dalkavuklar, hafif boynunu eğer ellerini birbirine bağlar. Samimi olmayan iltifatlarda, abartılı iltifatlarda bulunur. Yapmacık gülüşlerinden tanınırlar. Etkilemek istediği insanın sözüne, yüzüne, hareketine uygun davranır. Pratiktir. Anında karar vererek yeni ve yaratıcı şekilde karşısındaki kişiyi etkilemeye çalışır. Örneğin, yöneticisinin gözüne girmek istiyorsa, kalabalık bir ortamda bir espriye yöneticisi gülmeden gülmez. Kızmadan kızmaz. Olduğundan fazla yöneticiden daha fazla gülmesi de dalkavuğu ele verir. Bazı kapı açmalar, sandalye çekmeler, çanta taşımalar hep dalkavukluk işaretleridir.
Ancak şu var ki, samimi saygı ve el öpmeyi dalkavukluktan ayrı tutmalıyız. Dalkavukluk virüs gibidir, önce yadırganır, ama sonra kanıksanır.”
Toplumun her kesiminde dalkavuklar var. Siyaset ve medya toplumun gözü önünde olduğu için bu alanlardaki dalkavukluğun daha net ortaya çıktığını söylüyor Okutan: “Dalkavuğu zekiyseniz hissedersiniz. Ancak bazı yöneticiler tıpkı padişahlar gibi dalkavukları severler. Etrafında barındırabilir.
Siyasette dalkavuklardan uzaklaşmak kolay değil. Kirli çamaşırının olmaması gerekir. Kendisinde mücadele gücü gören lider dalkavuklara karşı mücadele edebilir. Dalkavukluk daha çok idari yapılanmalarda ortaya çıkar, net olarak ortada görünürler.
Özellikle seçim döneminde siyasette dalkavuklar artar. Seçim listeleri hazırlanırken, milletvekili adayları arasında artarlar. Lidere dayalı yönetim sistemlerinde çoğalırlar.”
Yalakalık, yağ çekmek, yağdanlık hep dalkavukluk ana başlığı altındaki detaylardır aslında. Dalkavukluk ast üst ilişkisinde daha çok ortaya çıkıyor. Ancak dalkavukluğu yapan beklenti içinde olan kişidir.
Ekrem Okutan bunu şöyle açıklıyor: “Yani üst de alttaki çalışanından bir beklentisi varsa dalkavukluk yapabilir. Dalkavukluk beklenti sona erdiğinde bitmez. Çünkü beklenti beklentiyi doğurur, dalkavuk işine devam eder. Pohpohlanmak, yağlanmak, gaza getirilmek insanların da hoşuna gidiyor.
Demokrasinin ve kişilerin hür idaresinin gelişmediği kültürlerde toplumlarda, lider hakimiyetinin hakim olduğu toplumlarda, özellikle ekonomisi gelişmemiş toplumlarda dalkavuklar daha çoktur.
Dalkavukların eğitim seviyesi önemli değildir. Dalkavukların hedefleri arasında en belirginleri kariyer, makam, para, zevktir.”
ANAP'ın teknik danışmanlığını yapan Erkal Zenger kendisini 'yağcılıkla' lanse eden ender insanlardandı. Kitapta Erkal Zenger'in Özallı hatıralarından biri şöyle yer alıyor: “Efendim yağcılıktan istifa etmek istiyorum, etrafınız benden büyük yağcılarla doldu. Milletvekilleri, bakanlar, iş adamları hep yağdanlık oldu.”
Malumunuz, Kenan Evren’e her gittiği şehrin hemşerisi ilan edilip anahtar verilirdi.
Sonucunu Evren'le ilgili bir anekdot ile anlatıyor yazar.
Gazeteci Faruk Bildirici bir yazısında bu plaketler ile ilgili şunları yazmıştı:
Evren 12 Eylül 1980 askeri darbesinin lideri.
Bir çeşit ödüllendirme aracı olan plaketleri de o yaydı. Ama 12 Eylül döneminde o kadar yaygınlaştırdı ki sonunda kendisi de plaket mağdur oldu.
Emekli olduktan sonra plaketleri koyacak yer bulamayınca bir dostunun tavsiyesine uyup 750 plaketi iplerle bağlayıp tekneyle açıldı. Kimselere görünmeden paketi denize attı.
Dediğim gibi kendini açık açık yalaka ilan eden Erkal Zenger de konuya dair bir kitap yazdı, ilk fırsatta o kitaptan da alıntılar aktaracağım inşallah.
Bir de Osmanlı döneminde kurumlaşan dalkavukluğa dair örnekler de verebilirim.