Sevgili okurlar,
Türkiye’de, günlerce, küçük, sevimli kız çocuğu 9 Yaşındaki Narin Güran’ın, “menfur bir cinayete kurban gitmesi” ile yatıp, kalktık!..
Küçük kız çocuğu Narin Güran’ın, güzelliği kadar “çocuksu yüzü, masumane pozları” herkesi etkilemişti..
Diyarbakır’ın bir mahallesinde yaşayan ve “çoğunluğunun birbirine akraba olduğu, herkesin birbirini çok iyi tanıdığı yerde”, nasıl olurda 8 Yaşındaki Narin Güran kaybolurdu?
Soru bu ya, küçük Narin Güran kaybolmuştu!
Güvenlik birimleri, bu sevimli, güzel 8 Yaşındaki kız çocuğu Narin Güran’ı aramaya koyulmuştu..
Birinci gün, ikinci gün derken, “aradan tam 19 Gün geçtikten sonra Narin Güran ile ilgili haberler, ajansların birinci haberi” oluyordu..
Ne acı kaderdir ki, küçük Narin Güran’ın cansız bedeni, kayboluşunun üzerinden geçen, “20 Gün sonra, bir dere yatağının dibinde” bulunmuştu!..
Ne acı, ne vahşi infazdı bu!
Bu küçük yaşta, Narin Güran,ne suç işlemişti ki?

OTOPSİ SONUCU BEKLENİRKEN?
Konu ile ilgili otopsi raporu beklenirken, “hunharca işlenmiş bir cinayet ile ilgili olarak, cinayet uzmanları, güvenlikçiler, avukatlar, gazeteciler, velhasıl sanal ortamda bilen de, bilmeyen de, görüş ve düşüncelerini paylaşarak”, bu cinayete lanet ettiler..
Suçu neydi, küçük Narin Güran’ın?
Hala sırrını koruyan bu cinayetin, ülke gündemini sarsması nasıl izah edilebilinirdi?
Bir Türkiye gerçeği, “küçük Narin’in bedeni üzerinden konuşulurken, tartışılırken, kafaları karıştıran sorular” yok muydu?
Olmaz mı?
Bu yolda, Küçük Narin, aile içinde  bir cinayete mi kurban edilmişti?
Bu köydeki suskunluğu, nasıl izah edeceğiz?
Bu nasıl köy, bu nasıl yapı?

ÜÇ ÇOCUK ANNESİNİ KURŞUNLADI!
Ülke genelinde Narin Güran cinayeti konuşulurken, ne acıdır ki, Sakarya’da da bir anne, menfur bir cinayetle ortadan kaldırılmıştı..
Bizim Sakarya Gazetesi’nin haberine göre, “Hendek Orta Mahalle Kökçü sokakta meydana gelen saldırıda 35 Yaşındaki, üç çocuk annesi Sehle G. Başından vurularak ağır yaralandı.
Yaralama ile ilgili olarak sevgilisi olduğu iddia edilen 50 Yaşındaki S.S. yakalanarak gözaltına alındı.
Sehle G.ise, bütün uğraşlara rağmen kurtarılamadı!”

Haber bu, ne eksik, ne fazla!

TÜRKİYE’DE, ÇOCUK VE KADIN OLMAK?
Maalesef, “ülkemizde çocuklara, kadınlara yönelik şiddet, tehdit ve saldırıların”, ardı arkası kesilmiyor!
“Çürümüşlük, ahlaki değer kaybı” her konuda olduğu gibi,  bu konuda da can yakıyor, bel büküyor, korku salıyor!..
Nereye gidiyoruz, Allah aşkına bilen var mı?
Kadin BİANET verilerine göre, sadece Ağustos ayında 27 Kadın, 6 Çocuk erkek şiddetinin kurbanı oldu!
27 Kadın, 6 Çocuk!
“Dini cemaat ve tarikatların at oynattığı, büyük bir himaye gördüğü yıllar içinde, kaç çocuğumuzun, kaç kadınımızın, bu tür cinayetlere, ihmallere kurban gittiğini”, bilen var mı?
Yani “bir kereden bir şey olmaz” diyen zihniyetleri unutabilir miyiz?
Bu nasıl anlayış, bu nasıl zihniyet?
“Cennete bilmem kimlere, kaç huri düşecek” diyen “din adamlarının boşboğazlığını” nereye koyacağız?
“Eğitimin yaz-boz tahtasına çevrilmesinin ötesinde, dini cemaatlere, ayrıcalık tanınan Kur’an kurslarında, ne olup bittiğini, minik yavrulara, ne öğretildiğini, nasıl muamele edildiğini..”  hangimiz biliyoruz ki?

KIZ ÇOCUKLARI HEDEFTE!
Yine Sakarya’da, 6 Yaşındaki çocuğuna evlenme izni veren ve bu konuda fetva yayınlayanları, davalık olanları, hatırlatmamız, işe yarar mı?
“Kadını ve cinselliği istismar edenlere”, üzülerek itiraf edelim ki, hala “din adına itibar” edenler var!?
Din adına, itibar!?
“Bilgiden yoksun, ilme inanmayan, bilimi elinin tersi ile iten, tüm suçu laiklikte bulan, moderniteye karşı, Cumhuriyet’i yıkmak için fırsat kollayan, Atatürk anıtlarına saldıran, sosyal, hukuk devlet anlayışını kabul etmeyen zihniyetlerin cirit attığı, büyük imkanlar ile donatıldığı, onlara yol verildiği günümüzde”, daha vahim olaylarla karşılaşmamamızı, kim önleyebilir ki?
Bu siyasi anlayışlar mı?
Bu kindar ve dindar yapı mı?
Bu kutuplaşma mı?

ÇARE, AYDIN TOPLUM!
Bütün bu gidişatın üstesinden, ancak ve ancak insanlarımızı bilgilendirdiğimiz, aydınlattığımız, onları doğru bilgiler ile donattığımızda gelebiliriz..
Bu konuda ise, devlete, devletin kurumlarına asıl büyük görev düşüyor..
Bu asla ve asla,” tarikat ve cemaat, bir grup ve kümenin, bir siyasi oluşumun yönlendirmesi ve telkini ile zorlaması” ile olmayacağı gibi “feodal yapıları da koruyarak” olmaz!
Adaletin, tez elden tecelli etmesi elzemdir!
Dahası, bu işin üstesinden,” cahilliğe pirim vererek değil, aydınlanma ve bilgiye önem verme” ile gelebiliriz!
“Koşuyor altı yaşında bir oğlan,
uçurtması geçiyor ağaçlardan,
siz de böyle koşmuştunuz bir zaman.
Çocuklara kıymayın efendiler.”

(Nazım Hikmet Ran)
Yusuf Cinal yazıyor, 12 Eylül 2024