TÜRKİYE, Üç Aylar’a büyük bir üzüntü ile giriyor! Oysa ki, bir gün öncesinden Regaip Kandili ile başlanmıştı hayırlı aylara… Recep ve Şaban ayları, akabindeki Ramazan’ın müjdecisiydi.

Ancak biz Türkler’e müjdeli haberler haram oldu herhalde… Gün geçmiyor ki, bir acı haberle sarsılmayalım…

Türkiye, geçtiğimiz hafta, kandil sonrası Üç Aylar’a hazırlanırken, cepheden de acı haberler geldi… Hem de nasıl bir acı… Önce dediler 4 şehit, 11 yaralı… Sonra 5’e çıktı, sonra 6’ya, sonra 9’a çıktı şehit sayısı… Yaralılar da var…

Her biri de gencecik delikanlılardı… Bu vatan için, bu ülke için ve geride kalan canları için şehit düştüler…

1984’ten beri bu insanlık dışı mahkumlarla savaşan Türkiye, acaba ne zaman terör belasından kurtulacak?

Demek ki, alınan tedbirler yetmiyor; daha köklü, daha ciddi önlemler almak gerekiyor… Şehitlerimize Allah’tan rahmet, yaralılara acil şifalar diliyorum.

Ama artık yeter!

Analar ağlamasın…

Yürekler dağlanmasın…

KAHRAMAN ASKERLERİMİZ’E RAHMETLE

Pençe-Kilit Harekâtı bölgesinde, Emperyalizmin maşası alçak teröristlerle girilen çalışmada şehit düşen askerlerimizi tabii ki unutmayacağız. Fakat unutmamak yetmez; ailelerine de sahip çıkmalıyız…

İsimlerini cadde ve sokaklarımızda, önemli kamu kurumlarında yaşatmalıyız…

Yetmedi; varsa çocuklarını okutmalı, yaralarına merhem olmalıyız…

Genel Kurmay Başkanlığı’ndan yapılan açıklamada şehadet şerbetini içen kahraman askerlerimizin isimleri şöyleydi:

Piyade Sözleşmeli Er Kemal Batur, Piyade Uzman Çavuş Serkan Sayın, Piyade Sözleşmeli Er Müslüm Özdemir, Piyade Sözleşmeli Er Emrullah Gülmez, Piyade Üsteğmen Gökhan Delen, Piyade Uzman Çavuş Hakan Gün, Piyade Uzman Çavuş Ahmet Köroğlu, İstihkam Sözleşmeli Er Muhammed Tunahan Evcin ve Sözleşmeli Er Murat Atar…

 BU TOPRAKLARDA HÜKÜM SÜRMEK!

Evet, zor bir coğrafyada bulunuyoruz… Bu topraklarda devlet olmak, hüküm sürmek zordur…

Selçuklu’da da böyleydi, Osmanlı’da da…

1071’de Alpaslan’la adım attığımız Anadolu’da, yaklaşık 950 yıllık bir zaman diliminde büyük bedeller ödedik; hala da ödüyoruz…

Her tarafımız ateş çemberi… Kuzeyimizde, doğumuzda, batımızda, güneyimizde… Her taraf kaynayan kazan…

Emperyalizmin, Siyonizmin, Yahudilerin ve Hıristiyan aleminin gözü var bu topraklarda. Hedefleri, Türk Yurdu’nu zayıf düşürmek… Toprağımızı tıpkı Sevr Anlaşması’nda olduğu gibi bölüp, parçalara ayırmak…

Bir başka deyişle Arz-ı Mevud’u gerçekleştirmek…

Tabii bu, bizden olmayanların düşünceleri… PKK itlerini ve türevleri olan YPG, PYD’yi de bunun için besliyorlar…

Türkiye, güney bölgelerimizde sadece bir avuç çapulcu ile savaşmıyor…

ABD’NİN, BİNLERCE TIR SİLAHINA SEYİRCİ KALDIK!

Biliyorsunuz, bizim düşman ve terörist olarak gördüğümüz PYD’ye, -sözde müttefikimiz- Amerika yıllardan beri silah taşıyor…

Şimdiye kadar belki iki orduyu donatacak kadar silah taşıdılar yerleştirdiler güneyimizdeki ülkeler Irak ve Suriye’ye…

DAEŞ’ı da onlar icat etmiş, içlerindeki kini ve düşmanlığı onların aracılığıyla kusmuşlardı… Sonra baktılar ki, büyük planları deşifre olacak; saçlarını tıraş ederek, otobüslere doldurdular ve cepheden kaçırdılar özel eğitilmiş katilleri…

Başka bir zamanda, başka bir mekânda tekrar kullanmak için, kim bilir hangi insanların canını yakmak için saklıyorlar inlerinde!

Bizim dost bildiğimiz Amerika böyle, İngilizler böyle, Fransızlar böyle… Ve dahi “Türk” kelimesinden nefret eden, her fırsatta kinini kusan birçok ulus böyle düşünüyor hakkımızda…

Durum böyle iken, daha ne kadar onları “müttefik” sayacağız?

Müttefik olmadıklarını Allah da biliyor, kul da…

MEHMET AKİF’İN FERYADI BOŞUNA DEĞİL!

Emperyalizmin vahşi yüzünü en az 100 yıl önce teşhir eden milli şairimiz Mehmet Akif Ersoy şöyle dikkatini çekmişti Türk Milleti’nin:

“Maske yırtılmasaydı, bize halâ afetti o yüz!

Medeniyet dediğin, gerçekte kahpe ve yüzsüz…”

Milli şairimiz ne kadar da doğru söylemiş değil mi? Maske aslında ta 1900’lerin başında yırtıldı… Niyetleri deşifre oldu…

Asırlarca biat ettikleri Osmanlı İmparatorluğu zayıf düşünce harekete geçtiler! Ve bu niyetlerini gerçekleştirmek için girdiler Türk’ün Yurdu Anadolu’ya… İstanbul bunun için yıllarca işgal altında kaldı… Çanakkale, Dumlupınar, Sakarya, Sarıkamış ve dahi aziz ülkemin dört bir yanı bunun için alev alev yandı ve yüz binlerce şehit kanıyla sulandı…

Ve artık bu olanlar karşısında isyanlardadır Mehmet Akif… Çok sevdiği aziz milletinin çektiği bu sıkıntılar karşısında yüzünü göğe çevirerek daha yüksek sesle söylenir Mevla’ya:

“Ya Rab, bu uğursuz gecenin yok mu sabahı?
Mahşerde mi biçarelerin, yoksa felâhı!
Nur istiyoruz... Sen bize yangın veriyorsun!
Yandık diyoruz... Boğmaya kan gönderiyorsun!”

Böylesine acı günle ve geceler yaşanmasın artık… Her şeye muktedir olan Devletimiz, daha köklü tedbirleri alsın ve bu insan kayıplarımız son bulsun artık!

Şehitlerimize Allah’tan rahmet, gazilerimize acil şifalar diliyorum…

Başın sağ olsun Türkiyem… Sen her şeye değersin…

ANLAMLI SÖZ

“Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın?

Gömelim gel seni tarihe desem, sığmazsın!

Herc-ü merc ettiğin edvara da yetmez o kitap;

Seni ancak ebediyetler eder istiab…

Ey şehit oğlu şehit, isteme benden makber!

Sana kucağını açmış, bekliyor Peygamber…”