Abazaların müzik kültürünün kökeni çok eski çağlara dayanmaktadır. Şarkılar, ağıtlar ve törensel ritüeller Abazaların tarihini, mitolojisini, dünya görüşünü, yaşam biçimlerini, yaşanmışlıklarını, törensel, tarihsel ve sosyal ilişkilerini, özgün tarzları ile yansıtmaktadır.

Abazaların müzik folklorunda yer alan “Azar”, “Awraşa”, “Axuraşüa”, “Dziwawa”, vb gibi binyıllar öncesine dayanan eski kültürüne ilişkin relikt şarkılar günümüze kadar gelmiştir. Bunların stilistik özellikleri ve işlevsel görevleri, Abazaların müzik folklorunda şarkıların milat öncesinden beri gelişmiş formlara sahip olduğunu göstermektedir.

Bu şarkılar, ağıtlar ve ritüeller ağızdan ağza, kuşaktan kuşağa aktarılarak günümüze kadar gelmiştir.

Şatba Cemal, Sanugipa Nuri, Kuadzba (Bek) Fazıl, Agumba Kenan, Semeyxo (deli) Necattin, Acamba Nurettin, Kurciya Lütfü, Argun Necdet, Kuadzba Orhan, Guliya (Kabat-ipa) Kadem, Barkan Alaattin, Pafipa Talat, Açiyba Vasis, Agırba Nedim, Tatar Ramazan, Daramba İdris, Bütba Necip, Hraca Fahri, Daramba Nazım, Vardaniya Alaatin, Kucba Hikmet, Gıbniya Fethi, Talat Awrısipa ve ismini şuan zikredemediğim diaspora da yaşamış olan yüzlerce büyüğümüz mensubu oldukları kültürün bir parçası olan halk şarkıları geleneğinin son temsilcileri konumundaydılar. Son yirmi sene içerisinde ismi geçen bu büyüklerimizin tamamını kaybetmiş durumdayız.  Maalesef bu isimlerin hiç biri artık hayatta değildir.

Bu geleneğin hayatta kalan son temsilcilerinden Awrısipa Talat’ın vefatının bir dönemin ve bir kültürün sonu anlamına geldiğini kaç kişi bilmektedir? Söyledikleri ritüellerin manalarının ne anlama geldiğini,  tarihlerinin ne kadar eskilere dayandığını birçoğumuz bilmiyoruz maalesef…

Özellikle diaspora da yazılı bir kültürü ve okulu olmayan, dededen toruna, babadan oğla dinleyerek, söyleyerek ve aktarılarak günümüze kadar getirilen kökeni yüzyıllar, binyıllar öncesine dayanan bu müzik geleneğini bilenlerin yok olmasıyla neyi kaybettiğimizi iyi anlamak adına bu ritüellerin ne anlama geldiğine beraber inceleyelim…

 “AZAR”: Eski yaşanmış hikâyelerin ağıt-şarkı şeklinde bir solist tarafından resitatif olarak yani konuşur gibi okunarak, vokal eşliğinde dile getirilmesi.

Diaspora da söylenen azarlara birkaç örnek verelim;

1-İNCİ HANIM ADINA SÖYLEN AZAR: Kafkasya’da yaşanmış bir hikâyedir. Bu azarda Abhaz Kralı Hamitbey’in kızkardeşi İnci Hanım’ın Tzabal Marşanlarının gelini olduktan sonra yaşanan olaylar dile getirilmektedir.

2-AJGERİ-İPA KUCUK XATSA ADINA SÖYLENEN AZAR: Bu azarın anonim olduğu için söylenen birçok varyantı vardır. Varyantların birinde 19. Yüzyılda yaşamış bir halk kahramanı olarak anlatılırken, bir diğer varyantta anne söz dinlemeyen asi bir genç olarak anlatılmaktadır.

3-GEÇ FUAT BEY ADINA SÖYLENEN AZAR: Diaspora da yaşanmış bir hikâyeyi anlatmaktadır. Bu azar bir düğünde öldürülen Geç Fuat Bey ve onun sadık atını konu edinmektedir.

4-MAZARDİYA ADINA SÖYLENEN AZAR: Diaspora da yaşanmış bir hikâyeyi konu almaktadır. Bu azar iki kardeşin dayanışmasını konu almaktadır

5-KAYTMAS-İPA HALIL BEY ADINA SÖYLENEN AZAR: Anonim olduğu için birkaç varyantı vardır. Kafkasya’da yaşanmış bir hikâyedir. Varyantın birinde evlatlık olarak büyüyen Halıl Bey ile üvey kardeşleri arasındaki mücadeleyi konu almaktadır. Diğer bir anlatımda Marşan Kaytmas’ın oğlu Halıl Bey ile başka bir ailenin prenslerin mücadelesini konu edinmektedir.

“AXURAŞÜA”:  Yaralı ve hasta şarkısı anlamına gelmektedir. Müziğin ruhu ve vücudu iyileştirebilmesi eskiden de bilinirdi. Abazaların ataları da müziğin iyileştirme gücüne inanırlardı. Eskiden “Yaralı şarkısı” genellikle ağır yaralananlar tarafından savaş meydanında söylenirdi. Savaşlar haricinde biri hastalandığında veya yaralandığında onun etrafında oturup acısını kendisine unutturmak amacıyla hikâye anlatıp, dans edip, şarkı söylüyorlardı. Biri ölmek üzereyken, akrabaları yatağının kenarında sessizce şarkı söylüyor ve “apkharse” çalıyorlardı. Bu müzik kutsal sayılıyordu. Şarkılar ilaç yerine geçiyordu.

 
Sakarya Hendek Kalayık köyünde yıllar önce hastanede yatan kanser hastası bir büyüğümüz son saatlerini evde geçirsin diye doktor tarafından evine yollanır. Evde yatakta serum takılı yatarken ve herkes başında ölecek diye beklerken köyün büyükleri toplanıp yanına gelip acısını unutturmak için Axuraşüa söylemeye başlarlar. Hasta da onlara eşlik eder. Benim duyduğum son Axuraşüa örneği buydu...

“AWRAŞA”: Günümüzde düğünlerde kapanış şarkısı ve dansı olarak söylenen ve uygulanan Awraşa’nın kökeni ile ilgili birçok mitolojik inanış vardır. Bunlardan bilinenleri sıralayacak olursak;

1-Güneşe atfedilmiş törensel bir ritüel,

2- Yıldırım Tanrısı “Afı” için atfedilmiş törensel bir ritüel,

3-Hasat zamanındaki ayinsel hareketleri temsil eden eski bir ritüel,

4-Kromlek etrafında uygulanan cenaze ve mezar ayini ritüeli.

“AMXI-AŞÜA”: Kelime manası tarla şarkısı anlamına gelmektedir. Özelikle çiftçilikle uğraşanlar tarlada hasat, harman, ekme, sürme, vb gibi işleri yaparlarken toplu olarak şarkı söylerlermiş.

“DZİWAWA”: Mitolojide kelime anlamı yağmur yağdırıcı Tanrıça anlamına gelmektedir. Yağmur çağırma ritüeli, töreni olarak bilinir. Bir çeşit yağmur duası ve ritüelidir.

“VORDEYDA”:  Gelin getirme ezgisi, şarkısı anlamına gelmektedir. Düğünlerde gelin damat evine getirildiğinde söylenen bir ezgidir. Eski bir hikâyeye istinaden söylenmektedir.

BİLGİ-  Apkharse: Abazaların eski iki telli, yaylı ulusal çal­gısıdır.

BİLGİ-  Kromlek: Abhazya’da dağların tepesinde bulunan daire biçiminde dizilmiş taşlara rastlanır. İç içe dizilen bu dairesel taşlara Abazalar “Atsan Guara” derler. Atsanlar, Nartlardan önce bir sürede Nartlarla birlikte yaşadığı sanılan cüce insanlardır. Bu taş duvarlara arkeoloji dilinde “Kromlek denilmektedir.

BİLGİ- Papapha Mahinur Tuna, Axba Esat ve Palba Kudret’in bu alanda ciddi çalışmaları bulunmaktadır.

BİLGİ-  Günümüzde diaspora da bizim tespit edebildiğimiz bu ritüelleri söyleyebilen birkaç büyüğümüz kalmıştır.

BİLGİ-  Konu ile ilgili ayrıntılı bir araştırmayı yakında gerçekleştirip kaleme almayı düşündüğüm için ayrıntıya girmedim.