Bombanın patladığı yerin hemen yanında bulunuyorlardı. İlk şoku atlattıktan sonra etrafına baktı. Kapkaranlıktı. Sokağın bilinmeyen bir köşesinden bir ışık geliyordu, fakat o gelen ışığı da bombanın patlaması sonucu oluşan duman kesiyordu. Görüşünü engelliyordu. Yüksek sesle arkadaşına seslendi, fakat etrafta o kadar yardım çığlıklarıyla dolu sesler vardı ki arkadaşı ses verse bile onun sesini ayırt edip duyabileceğini sanmıyordu. Ayağa kalkmaya çalıştı. İlk sefer de başaramadı. İkinci denemesinde ayaklarının üstüne bastı. Elleriyle vücudunu kontrol etti. Ağrıyan bir yeri yoktu. Başının döndüğünü fark etti. Bu baş dönmesi o kadar şiddetliydi ki onu yürütmüyordu ve dizlerinin üstüne çökmek zorunda kaldı. Aklına arkadaşı geldi ve var gücüyle bir kez daha ismiyle ona bağırdı. Yine etraftan yardım çığlıkları, ağlama sesleri geliyordu. Bulundukları yapı yıkılmamıştı ama betonlar altında çok kalan yaralı var diye düşündü. Sonra bir havlama sesi duyuldu. O kadar iniltili ve acı çeker bir hali vardı ki, içini yaktı bu havlama. Hangi birine gideceğini, kime yardım edeceğini şaşırdı. Arkadaşını mı bulmalıydı yoksa diğer insanların yardım çığlıklarına cevap verip onlara mı yardım etmeliydi? Bir de köpek vardı. Kim bilir o nerede, neyin altında kalmıştı?
Kendisini bir kez daha ayağa kalkmak için zorladı ve bu sefer baş dönmesi yoktu. Sadece başı ağrıyordu. İçinde bulunduğu durumda bu en önemsiz şeydi ve yürümeye başladı. Kendisine en yakın yardım çığlığına doğru hareketlendi. Sese doğru gitti. Bir yıkıntının altında bir ayak gördü. Ayağın sahibinin sesi vardı ama kendisi yoktu. Bedeni yıkıntının altında kalmış ayağı da muhtemelen kopmuştu. Ne yapacağını bilemedi. Bu yıkıntıyı tek başına kaldırmanın imkânı yoktu. Diğer yandan da ona ses verse yanında durmak zorunda kalacak böylelikle hem arkadaşını hem de kurtulma ümidi olan insanları tehlikeye atacaktı. Yıkıntı altında kalan, ayağı kopmuş kişiye ses vermeden, içi acıya acıya oradan uzaklaştı. Koca bir gürültüyle bir bomba daha patladı. Bu sefer bomba binanın çok yakınında ya da tepesinde patlamış olacaktı ki, koca bina var gücüyle sarsıldı ve etraf yine toz duman oldu. Bu ikinci bombanın patlamasıyla etraftan gelen yardım çığlıkları kesildi. Etraf sanki kar yağıyormuşçasına sessizliğe büründü. Aslında bu ölümün sessizliğiydi. Havlayan köpek de susmuştu. Bir kez daha kendini toparlayıp son bir kez arkadaşına seslenmeye karar verdi. Arkadaşından cevap alamazsa olabildiğince hızlı bir şekilde kendisini dışarıya çıkarma kararı aldı ve arkadaşına bütün gücüyle seslendi. Biraz bekledi ve cevap gelmedi. Tek duyduğu sesinin yankısı ve bir de demin ki sessizlikti. Ölümün sessizliği…
Binadan dışarıya attı kendini. Sokak, tanınmaz haldeydi. Her yerde cesetler vardı. Sokağın gri beton rengi siyah ve kan kırmızısının karışımı bir renge bürünmüştü. Yaralılara yardım etmeye çalışanlar, ölü bedenlerin yanında ağlayan ve ağıt yakanlar, hurdaya dönmüş araçlar ve tam bir kaos hâkimdi. Etrafı kontrol ettikten sonra çok yorulduğunu fark etti ve kafasını asfaltın üzerine bıraktı. Tam o sırada ona biri seslendi ve çok yavaş hareketlerle kafasını kaldırdığında arkadaşının orada olduğunu fark etti. Arkadaşı yanına gelip iyi olup olmadığını sorduğu anda gözleri kapandı.
Gözlerini açtığında derma çatma bir sahra hastanesinde bir yatakta yatıyordu. Arkadaşı yanında yerde uyuyordu. Bütün bunların bir rüya olduğunu düşündü. Kendine hafif bir tokat attı ve her şeyin gerçek olduğuna inandı. Arkadaşına seslendi ve arkadaşı uykusundan kalktı. Ona sarıldı.
‘’Nasılsın? İçinde bulunduğumuz binada seni aradım? Hep sana bağırdım sen nasıl oldu da orada değildin?’’
‘’Oradaydım arkadaşım, fakat ilk bomba sonrası binadan dışarıya uçtum. Gözümü açtığımda kendimi sokakta buldum. Üstümde ölmüş bir kadın vardı. Uzuvları kopmuştu sadece gövdesi vardı. Çığlık atarak kalktım oradan ve sana bağırmaya başladım. Sokakta büyük bir kaos vardı ve herkes birine bağırıyordu. Ben de sana. Sonra sesimin duyulmadığını fark ettim. Tam senin olduğun binaya doğru geliyordum ki bir bomba daha patladı. O bombanın etkisiyle sokakta bayılmışım. Ayıldığımda ise, seni gördüm. Hemen yanına geldim. Sana demiştim bu şehre gelmeyelim kalalım köyümüzde. Buralarda savaş var, köyümüzde ise huzur. Şarkı besteleyelim, yıldızları izleyelim, saman toplayalım… demiştim sana.’’