Halkın asıl gündemini resmeden bir diyalog paylaşılıyor sanal alemde; “Alışverişten sonra eline tutuşturulan fişi iki saat incelediğin kadar, seçim sandığı başında kime oy vereceğine ince eleyip sık dokuyarak karar verseydin, bunlar başına gelmezdi Hacı abi!”

Bence de öyle…

Milletçe seçme/seçilme hakkımızı kullanma konusunda olduğu gibi irademizi sandığa yansıtma konusunda da pek mahir değiliz.

Kimi, niçin seçtiğimiz, kime, neden oy verdiğimiz incelendiğinde ortaya tuhaf bir durum çıkıyor. Sonra da biz o tuhaflığı ‘durumundan son derece şikayetçi ama iktidardan memnun’ bir kitle üzerinden değerlendirmeye çalışıyoruz.

Bu kesim, yaşadıklarından ve kendine yaşatılanlardan hiç memnun değil ama iktidara oy vermek için mutlaka bir sebebi var.

Dünyaya diz çöktürmüşüz! Avrupa bizi kıskanıyormuş! Dış güçler bu iktidarı devirmek için ekonomiyi bozuyormuş! 2023’te Lozan Antlaşması bitecek, kurtulacakmışız gibi algı selinde boğulanlar mı ararsınız, açlıktan ölsek de dinimizi serbestçe yaşıyoruz, o bize yeter diyenler mi?

Böyle düşünmeyenleri de vatan haini ilan edecek kadar pervasızlar üstelik…

Yaratılan algı ve oluşturulan kafa karışıklığı hem olayları sağlıklı değerlendirmemizi hem de siyasi tercihlerimizi etkiliyor sizin anlayacağınız.

Haliyle muhalefetin de işi zor, zamları bile dış güçlerin yaptığına inanan bir kitleye ne anlatacaksınız?

Vatandaş kazıklandığını biliyor ama sebebini biraz dış güçlere biraz da onların içerideki uzantısı marketlere bağlıyorsa nasıl ikna edeceksiniz?

Hadi marketler dış güçlerin uzantısı, peki Tarım Kredi Kooperatifleri kimin uzantısı diye sormak bile aklına gelmeyen bir kesimi ikna etmek gerçekten zor.

Önümüz seçim malumunuz… Yani iktidarı yeniden değerlendirme zamanı geldi çattı.

Ben şahsen sandık başına gittiğimde önce tamam mı devam mı kararı vereceğiz.

Kendimize soracağım; Memnun musunuz?

Tek Adam Rejimi devam etsin mi etmesin mi?

Yargı kararları Siyasi mi? Hukuki mi?

Sağlık hizmetlerinden yeterince yararlanabiliyor muyum?

Eğitim hizmetleri başarılı mı? Başarısız mı?

İfade özgürlüğüm var mı? Özgürce yazabiliyor muyum? Korkmadan eleştirebiliyor muyum?

Peki çocuklarım, mutlular mı? Umutlular mı? Bir iş bulabildiler mi? Bir eş bulup evlenme şansları var mı? Yoksa kaçıp gitmeyi mi planlıyorlar?

Yeterince ve sağlıklı beslenebilir muyum?

Yolsuzluklara karşı ne yapılıyor? Hesap soruluyor mu? Yapanın yanına kâr mı kalıyor?

Yolsuzlar kadar yasakları değerlendireceğim, izinsiz gösteri yapabiliyor muyum? Bu konuda Anayasal hakkımı kullanabiliyor muyum?

Evin ve ülkenin ekonomisini gözden geçireceğim. İnsanca geçinebiliyor muyum?

Soracağım kendime; Saraylardaki saltanatı ve savurganlığı tasvip ediyor muyum?

Dış politikayı değerlendireceğim; Sıfır sorundan sıfır komşuya gelişimizi, bütün komşularla savaş noktasına gelişimizi, milyonlarca mülteci ile baş başa kalışımızı, sınırlarımızın kevgire dönüşünü ve artık iç güvenlik sorunları yaşamaya başladığımızı… Bütün bunları destekliyor muyum?

Hasılı 20 yıldır yaşadıklarımı, bizlere layık görülen yaşam koşullarını yeniden değerlendireceğim.

Netice de oy da, karar da benim.

Ya Tek Adam rejiminin devamına oy vereceğim ya bu rejimin sonlanması için güçlü parlamenter rejim için oy vereceğim.

20 yıllık iktidarı ve hasır altı ettiklerini düşüneceğim; Türk askerinin başına çuval geçirilmesini, 4+1 bakan hakkındaki rüşvet iddialarını, yolsuzluklarını, paraları sıfırlamalarını, mal varlıklarını, aile vakıflarının zenginliklerini, uçaklar, makam araçları ve güvenlik ordusu ile saray yaşamlarını, zengini daha zengin fakiri daha fakir eden ekonomi politikalarını, parti devleti haline getirerek cemaat ve tarikatlara teslim ettikleri kamu kurumlarını, Türk milletine 15 Temmuz acısı yaşatmalarını, Şerefli Türk askerlerine, FETÖ ile iş birliği yaparak, Ergenekon, Balyoz, Askerî Casusluk kumpasları kurmalarını, 26. Genelkurmay Başkanı İler Başbuğ'u 26 ay esir tutmalarını, Devlet sırlarını Kozmik Odayı açarak FETÖ'cülere teslim etmelerini, Dün, "katil, zalim" dedikleri ile bugün can ciğer kuzu sarması olmalarını, Yunanlıların 20 Türk adasını işgal etmelerini seyretmelerini, muhalefet liderlerine de, millete de ağır hakaretlerle saldırmalarını, Amerikan ambargosuna karşın teslimiyetçi davranışlarını, Türkiye'yi Suriye batağına sokup, 7 milyon sığınmacıya milletin 100 milyar dolarını harcamalarını düşünüp sadece kendimin değil; Türk milleti geleceğini belirleme hakkını kullanacağım.

Ha bir de üslup sorunumuz var elbette…

Kendilerinden olmayana "Haysiyet fukarası, sefil, zavallı, gafil, namert, kifayetsiz, yüzsüz…" demeleri, kendileri gibi düşünmeyenleri “hain” ilan etmeleri de benim tercihim için önemli…

Bir de centilmenliği severim ben ve siyasette de olsa rekabetin haklılığını…

Ringe çıkan iki boksörün birinin elinin bağlı olmasını hiç istemem mesela…

Dolayısıyla, millet iradesinin sandığı kamil manada yansımaması için yapılan etik ve hukuk dışı uygulamalara hiç gelemem.

Direk mazlumun yanında, haksızın karşısında olurum.

Ne demek bütün basını ele geçirmek, ele geçiremediklerini de susturmaya çalışmak?

Ne demek bu maç yani seçim sonuçlarıyla ilgi bütün hakem yani karar mercilerini ele geçirmek?

Hasılı kime oy verip vermeyeceğim ile ilgili yüzlerce sebebim var.

Peki sizin de var mı?