Dün gece kendimi kaybettim, hiç kimsenin haberi yokken. O saatte herkes uyuyordu. Dışarıdaydım, denizde büyük bir gemi gidiyordu. Etrafında ufak ona rehberlik eden tekneler vardı. Deniz ışıl ışıldı, sokak ise kapkaranlık. Hava yağışlıydı. Hissettiğim kadarıyla biraz soğuk vardı. Çok üşümüyordum ama terlemiyordum da. İşte tam bu anın yaşandığı zamanda kaybettim kendimi. Kendimi kaybettiğimi oradan uzaklaşınca fark ettim. Hemen geriye doğru koşar adım yürümeye başladım. Geriye dönerken yollara baktım. Asfalt yolların kenarlarına, taş kaldırımların altında aradım. Sonunda kendimi kaybettiğimi düşündüğüm yere ulaştım. Bir sağ bir de sola bakındım. Büyük gemiye baktığım yeri araştırdım. Kanalizasyon kapaklarını kaldırdım. Denizin kenarına daha da yaklaştım. Kendimi denizin soğuk sularına bıraktım. Bir o kadar da karanlıktı. Denizin diplerini araştırdım. Kıyıda yüzen balıkların midelerine, taşların altına, yosunların aralarına. Yoktu…
Soluklanmak için kendimi aramaya kısa bir mola verdim. Hem nefesimi yavaşlatacak hem de daha sağlıklı düşüneceğime inanıyordum, fakat öyle olmadı. Sakinleşmeyi beklerken daha da panik olmaya başladım. Önce ellerim titredi, sonrasında da ayaklarım. Ayakta dururken bir anda olduğum yere oturdum. Etraftan geçen insanlardan bazıları yanıma geldi. Kimi iyi miyim diye sordular kimi de dilenci miyim diye beni süzdüler. Bir süre sonra kendimi denemek için bir genç arkadaşın yardımıyla ayağa kalktım. İlk başlarda ayakta durmakta zorlandıysam da sonrasında ayaklarım görevini hatırladı ve ilk olarak ayakta sağlam bir şekilde durmaya başladım. Daha sonrasında da ufak adımlarla yürümeye…
Bütün bunları atlattıktan sonra etrafta kendimi aramaya devam ettim. İnsanlara sordum kendimi, onlara anlattım. Bazıları kafalarını çevirip beni dinlemediler bazıları da kaybettiğim beni görmediğini söylediler. Sadece birkaç kişi bana benzetebileceği birini gördüğünü onunda şu yöne gittiğini söylediler. Gösterdikleri yönlere gittim geldim ama yoktu. Kendimi tamamen kaybetmiştim. Bu kayba yavaş yavaş alışmaya başlamalıyım düşüncesi sarmaya başlamıştı dört bir yanımı. Yorgun ve umutsuz bir şekilde eve doğru gitmeye başladım. İnsanın içindeki umut hiçbir zaman sönmemeli derler ya ben de onlara inanmıştım ve bu durumda bile eve giderken geçmediğim yollardan geçtim. Belki orada kendimi bulurum diye. Birkaç cadde, çokça sokak ve sayısını bilmediğim mahalleye baktım. Oralarda da kendimi bulamadım. Sanki yer yarılmış da içine girmişti. Son bakılacak ya da bakılmaması gereken yerlere de baktım. Bununla da kalmadım sorulmaması gereken, aranmaması gereken kişilere de sordum kendimi onlarda da yoktum. Ne yaptıysam nereye baktıysam bulamadım kendimi. Derin bir nefes çekip bundan sonra ne yapacağımı düşündüm. Bir yanım halen kendimi bulacağıma inanıyordu diğer yanım ise, bundan sonra ne yapacağımı düşünmem gerektiğini söylüyordu. Kendimi kaybetmenin şaşkınlığıyla ikilemde kaldım.
Eve gittim. Kapıyı kilitlemedim ne olur ne olmaz diye. Boş boş duvara baktım. Sonrada uykuya daldım. İlk defa kendim olmadan uyudum. Ertesi sabah olduğunda sanki hiçbir şey olmamış gibiydi. Kendim hâlâ ortalarda yoktu, insanlar bu sefer uyanmıştı ve yeni bir gün doğmuştu.