05 Eylül Cumartesi günü bizim gazete birinci sayfasının göbeğinden ilginç bir haber yansıttı:
Başlık:
“ Pamukova Mehter Marşıyla İnledi”
“Pamukova’da Cuma namazı sonrası belediye hoparlöründen 33 mahallede ‘Mehter Marşı’ yayınlandı. 15 dakikalık yayına ilişkin konuşan Belediye Başkanı Cevat Keser, son dönemde artan terör olayları ve hain saldırılara karşı halkın milli duygularının kabarmasını amaçladıklarını söyledi.”
***
Cevat Keser kim?
Eskiden DYP’liydi…
Bir ara Genç Parti’ye geçti…
Sonra MHP’de soluğu aldı…
Şimdiki durağı AKP…
Yarın nerede olur, kimse bilemez…
Politik kıvraklığını açıkça sergileyen başkan ne demişti?:
“ Artan terör olaylarını kınamak için böylesi bir yöntem geliştirmiş…Amacı milli duyguların kabarmasına yönelikmiş…Bu eylem her Cuma günü sürecekmiş…”
Miş…miş…miş…
Ucuz siyasetin geldiği yere bak!...
***
Bu arada başkana bir soru soralım mı?
-Her türlü milliyetçiliği ayaklar altına alan, şehide kelle diyen, askerliğe yan gelip yatma gözüyle bakan, İmralı’da ki caniyi ‘sayın’ konumuna yükselten, kamu kurumlarından TC ibaresini kaldıran, coşkuyla kutlanan ulusal bayramları militer bulup kısıtlayan siyasi anlayışı temsil eden parti hangisiydi?..
Dürüstçe cevap verebilir mi?..
***
Elle tutulur, gözle görülürcesine çivisi çıkmış Türkiye’de hop oturup hop kalkıyoruz…
-Bugün şehit haberi geldi mi?..
-Türkiye bölünüyor mu?..
Serinkanlı düşünmeye ihtiyacımız var…
Emperyalizm tarih içinde ustalaşmıştır; yöntemleri değişir; ama, değişmeyen formülü hep aynıdır:
-Böl ve yönet!..
Peki, ne yapmalı?...
***
Politikacılara demeli ki:
-İnsan bir başka insana ne kadar sıcak olursa olsun, yüreğinde küllenen ateşi bilemezsin; bağnazlık ve şovenizm en gelişmiş insanın dahi benliğinin bir köşesinde közlenlenmiş olabilir, oy uğruna bu közü sakın eşeleme!...
Demeli ki:
-Yürek incitebilecek tutum ve sözlerden uzak dur!..
Demeli ki:
-Bu işi insan bilmeden yapıyor olabilir, bir söz, bir tutum, bilinç dışına taşmış bir eğilimle yaralı yürekleri dağlayabilir, bundan sakın!..
Demeli ki:
-Kendini feleğin çarkından geçmiş sanan bir politikacıya bu sorun romantik gelebilir, siyasette duygusallığa yer olmadığı söylenilebilir, insancıllığa bıyık altından gülünebilir; ama; yanılgıdır!..
Demeli ki:
-Anadolu’da, köyde, kasabada kapı komşu, yan yana, iç içe yaşayan insanlar arasında her gün taş taş üstüne koyarak duvar örmeye çalışan insanlar var; bu değirmene su taşıma!
Demeli ki:
-Anadolu’yu yurt belleyen insanların benliklerine bilerek ya da bilmeyerek düşmanlık tohumları ekmek, emperyalizmin ve onun maşası PKK’nın oyununa gelmek demektir; bunu unutma!
Demeli ki:
-Ülkemizde etnik kökenleri farklı, inançları ayrı, insanların birbirinin boğazına sarılmasıyla akacak kandan büyük yarar sağlayacak başka ülkeler, uluslar arası tekeller gözlerini açmış bekliyorlar; Anadolu’da her çatışma, onların bilançolarına kar diye yazılacak; görmezlikten gelme!..