Yengeç avcılığı ağırlıklı olarak denizlerde yapılır. Yengeç sepeti otuz-kork santim çapında, on beş-yirmi santim yüksekliğinde genellikle yuvarlak ve iki-üç milimlik metal telden yapılan bir kafestir. Yanlarda ve zeminde çubuk metal tellerin aralığı bir santim civarında olur.

                                                                **

Üst bölümünde kapak olmaz. Sadece, bir sapı bulunur o kadar. Kapaksız bir tencerenin çubuk la örülmüş halini düşünün. Yengeç avcısı bu sepetin içine birkaç avuç balık parçaları koyar, sonra da sepetin sapına bağladığı bir iple denizin tabanına sarkıtır. Sepet, denizin tabanına oturunca, ipi bir şamandıraya bağlar.

                                                                **

Yengeç avcısı balıkçılar, onlarca sepeti aynı bölgeye, ayni sistemle bırakır, vakti, saati dolunca da gelip yengeç sepetlerini yukarı çeker. Şimdi biz denizin dibine inip, yengeç sepetlerinin yanına yaklaşalım. Sepetler yavaş yengeçlerin ilgisini çekmiş ve her birine birerli ikişerli yengeçler dolmaktadır.

                                                               **

Sepetin yatay demir çubuklarını tırmanarak koşunu aldıkları sepetin içindeki balık parçalarına ulaşmaya başlarlar. Yerine ve yengeçlerin bolluğuna göre, onlarca yengeç sepeti, yarım saat içinde yengeçlerle dolar. Her biri, sepetlerin içindeki leziz balık parçalarını mideye indirir.

                                                              **

Her birlikte, kavga-döğüş etmeden, birbirlerinin yiyeceklerine saldırmadan karınlarını doyuran yengeçler, yavaş yavaş sepetten çıkmaya hazırlanır. Her biri artık, sepetten çıkma hazırlığı yapar ama…

                                                             **

Hiç biri sepetten çıkamaz. Hangi yengeç, sepetten çıkmak için demir çubuklara tırmanmaya başlarsa, diğer yengeçler, onu aşağı çekmeye başlar. Çekilen yengeç, diğerlerinin arasına düşer. Bir diğeri çıkmak için ileri fırlar, o da başaramaz.

                                                              **

Kuvvetliler, gençler, yaşlılar her biri tek tek şansını dener ama bir tek yengeç bile sepetten çıkamaz. İçgüdüsel olarak, ilk yengeç çıkarsa, diğerleri orada hapsolacağını zannettiği için yukarı tırmanın hiçbir yengece diğerleri izin vermez.

                                                              **

Bu tok yengeçlerin birbirlerini engelleme kavgası devam ederken, yengeç avcısı balıkçı da sandalıyla yavaş yavaş, şamandıralara yaklaşmaya başlar. Sonra da şamandıralara bağlı ipleri tek tek yukarı çekerek, birkaç avuç balık parçasıyla o sepete girmelerini sağladığı yengeçleri olduğu gibi sandala çeker.

                                                                 **

Yengeçler, sepetten çıkmak için birbirlerine engel olmanın cezasını böylece canlarıyla ödemiş olurlar…       

                                                                **

Ben oldum olası Sakarya’yı yukarıda anlatmaya çalıştığım yengeç sepetlerine benzetirim. Siyasette, ticarette, bürokraside nerede olursa olsun, yetenekli biri yükselmeye başlasa, birileri hemen onu tutup aşağı çeker.

                                                                  **

Gün gelir, o aşağı çekenlerde, yükselmek ister ama başaramaz. Zira bu kez de diğerleri onu aşağı çeker. Bu kısır döngü de, yengeç sepeti içindeki yengeçlerin sonu gibi ölümle olmasa da, hedeften sapmayla ve başarısızlıkla noktalanır. Bunu başaranlar, bir elin parmaklarını ya geçer, ya geçmez… Başaranlar da hey maalesef dayıları olanlardır!..